Sosyal Medya

Güncel

Ali Haydar Haksal: Gençliğin Arayışları

Ali Haydar Haksal- Milli Gazete



Genç enerji, güç, hareket ve eylem bütünlüÄŸü. Kabına sığmazlık, gözü karalık ve koÅŸma. Evet koÅŸma, delice, çılgınca... Hayata bilinçle bakmaya baÅŸlandığı anları var. Sezme, kavrama ve anlamadan çok çılgınca koÅŸma. Bazen kimi sözcükler, kimi durumları anlatmaya ve anlamaya yetmeyebiliyor. Bir ergin onların dilini kavramada ve anlamada zorlanır. Kendisi de böyle bir geçmiÅŸten geliyor olmasına karşın, o günler geride kaldığından ya unutuluyor ya da artık önemsenmiyor. Onların arasında bulunmak o dili kavramaya yetmeyebiliyor. Her birinin bakışı ve düÅŸünüÅŸü baÅŸka yönleredir.
 
Gençlere sürekli soru sormaya ve onları anlamaya bakıyorum. Sorularını bekliyorum. Bunda da ısrar ediyorum. Çocuklarımız var, yakınlarımız, sevdiklerimiz, etrafımızda bulunanlar var. Onlarla dil bağımız hangi düzeyde. YakınlaÅŸmalarımız, ilgilerimiz gibi.
 
Günümüz en temel sorunlarından biri güven. Güven duygusu hemen her dönem ve her çevre için geçerli. Genç enerjinin gelecek kaygısı bulunuyor. Kendini güvende hissetmiyor. Büyük ayrışma ve derinleÅŸmeler uçurumları büyütüyor. EÄŸitim ve öÄŸrenimin yayınlığı bir süreliÄŸine genç enerjiyi sınırlayabiliyor. Bir yere kadar tutuyor. Fakat bir süre sonra, o deli doluluk ve hız bir yerde kesiliyor. Soru ve gelecek kaygısı ağır basıyor. BaÅŸa dönmek gerek, süreci iyi kavramadan soruların karşılığı verilmede zorluklar olur ve karşılık bulmayabilir.
 
Eve kapanan bir çocukluk var. Sokak kültürü yok gibi. Evde, gözleri açılır açılmaz, diji medyanın kapanında. O, artık o ruhla besleniyor ve ÅŸekilleniyor. Bütün zamanını alıyor. Çocuklar bir bakıma artık ayak bağı. Hayatın hay huyu içinde onları bir kenarda tutma duygusu ağır basıyor. Gününü yaÅŸamak isteyenler için çocuk bir yük. Bir baÅŸka deyiÅŸle evinde de kalsa bir anne için durum deÄŸiÅŸmiyor. Ayak bağı. Çocuklarını bakıcılara, kreÅŸlere teslim edenlerin nedenlerinin başında bu durum geliyor.
 
Sokaktaki çocuk sokak kültürü ile yetiÅŸiyor. Toprakla, arkadaÅŸlarla, duvarlarla, kavga ve çekiÅŸmelerle.
 
Çocuk çocuÄŸa yabancı. SosyalleÅŸemiyor. ÇocuÄŸun baÄŸlılıkları daha çok nesneler üzerinde. Çocukların ağızlarına emzik yerine diji aletler veriliyor. Cep telefonları ve benzeri nesneler. Onların oyalama süreçleri de bir yere kadar. Tatminsizlik süreci baÅŸlıyor. Oda dolusu oyuncaklar, oyalanmalar yeterli olmuyor.
 
Çocuk ev kültüründe aile ruhundan uzak. Baba anne sohbetinden yoksun. Masal kültürü hiç yok. ÇocuÄŸun hayal dünyasını ötelere götürecek anlatılar hayatın dışında. Hayal etme yoksunluÄŸunda büyüyor çocuk.
 
Evde, hemen her bireyin elinde telefonlar ve sosyal medyada gezinmeler ya da gözler ekranlara odaklı. Aile içinde gözler birbirine temas etmiyor, bakmıyor. Baksa bile kaçamak bakışlardır bunlar.
 
Sevgisizlik, doymazlık sürecidir bu.
 
Kitabın girmediÄŸi evlerdir bunlar. Kitap denilen nesneler sadece teknik, yani ders kitapları. Sorular, çözümler, makinalaÅŸma gibi bir ÅŸey. Mantığın iÅŸleyiÅŸi rakamlar ve matematiksel kurgular üzerine. Hayat bunun üzerine yorumlanıyor. Evde, metafizik ruh yoksunluÄŸunun baÅŸlangıcı. Din, Allah, peygamberler, melekler, kitaplar, sohbetlerden söz edilmiyor. Çocukların ilgisini çekecek öyküler, ÅŸiirler okunmuyor. ÇocuÄŸun oluÅŸumu sürecinde manevi bir ortam ve hava gelecek için belirleyici.
 
Evdeki her adım geleceÄŸe yol alma, yürüyüÅŸ. Sevgi dolu. Sevgi iliÅŸkiler ve dokunuÅŸlarla olur. Anlama, kavrama ve ruh birlikteliÄŸinin oluÅŸumudur bu aynı zamanda. Bir çocuk babasının sırtında zıplamıyorsa, ellerinde havaya atılmıyorsa, karşılıklı gülüÅŸler olmuyorsa baba çocuk bağı nasıl kurulabilir ki? Sevgi ve güven önce ailede baÅŸlamalı, baÅŸkasında aranmamalı.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.