Güncel
Ramazan Kayan / O (sav) bize düşkün
Follow @dusuncemektebi2
Ramazan Kayan - Milat
Hayatımızda temel ölçü; Elçi (sav)…
YaÅŸamın tartışılmaz rehberi; ahir zaman peygamberi (sav)…
Onu her daim yakından tanımak ve takip etmek zorundayız… Ona tabi olmadan tabii ki Müslüman olunmaz…
Onunla olan konumumuzu Kur’an nasıl ifade ediyor?
‘’Peygamber müminlere kendi canlarından daha yakındır.’’ (Azhab,6)
O bize öz nefsimizden bile daha evla… Her ÅŸeyden vazgeçebiliriz ama ondan asla... O bizim vazgeçilmezimiz… Olmazsa olmazımız… O en sevgili… Onsuz yaÅŸamlar merduttur…
Bizim nezdimizde O budur… Peki, onun katında biz neyiz?
Onun bize olan ilgisini Kur’an-ı Kerim beyan ediyor…
‘’Andolsun ki, içinizden size, sıkıntıya uÄŸramanız kendisine ağır gelen, size düÅŸkün, müminlere ÅŸefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiÅŸtir.’’ (Tevbe,128)
Rauf ve rahim bir rasul…
Bize bizden daha düÅŸkün bir peygamber…
Üstümüze titreyen naif bir yürek… Åžefkatli bir el… Hassas bir vicdan…
Kendi dilinden bu durumu ÅŸöyle ifade ediyordu…
‘’Hiç ÅŸüphesiz ben size bir babanın evlatlarına olan durumu gibiyim.’’
Daha da ötesi ÅŸu hadis-i ÅŸerifte saklı…
‘’Benim ve sizin benzeriniz, ateÅŸ yakan ve ateÅŸine kelebek ve çekirgeler düÅŸmeye baÅŸlayınca onları ateÅŸten kurtarmaya çalışan kimse gibidir. Ben sizi ateÅŸe düÅŸmekten korumak için eteklerinizden tutuyorum. Oysa siz benim elimden kurtulmaya çalışıyorsunuz.’’
Onun (sav) önceliÄŸi ümmeti idi… Onlar için gözyaşı döküyordu… ‘’ Ümmetim, ümmetim ‘’ diyerek için için Rabbine yalvarıyordu…
Allah (cc) Cebrail’i gönderiyor…
‘’ Ey Cebrail, Muhammed’e git ve ÅŸunu söyle: ‘’Biz seni ümmetin hakkında hoÅŸnut edeceÄŸiz ve asla üzmeyeceÄŸiz.’’
Evet, O (sav) bize ne kadar düÅŸkün olduÄŸu ortada…
Peki, biz Ona (sav) ne kadar düÅŸkünüz? Ya da Onun(sav) öncelikleri ile bizimkiler örtüÅŸüyor mu?
Onun (sav) ümmeti olarak nelerin derdine düÅŸtük?
DüÅŸkünü olduÄŸumuz dünya bizi ona uzak düÅŸürdü… Ve ÅŸimdi daha iyi anlıyoruz, bu ümmetin içine düÅŸtüÄŸü sefalet ve esaretin gerçek nedenini…
Nasıl bir derde düÅŸtük ki ne dava derdi ne de ukba kaygısı kaldı…
Birbirine düÅŸkün olması gereken kardeÅŸler de birbirine düÅŸtü…
Ne acıdır ki, dünyanın peÅŸine düÅŸen ve birbirine düÅŸen biz Müslümanların rüzgârı ve ruhu gitti…
Åžimdi anlıyoruz deÄŸil mi, bu ümmet bu hale niçin düÅŸtü?
Ümmetin acziyet ve ataleti bir sonuçtur… Çığır açamayışımız, düÅŸtüÄŸümüz çukurdan çıkamayışımız kendimizi kaptırdığımız arzular deÄŸil mi?
Arzularımızı O (sav)’nun getirdiklerine tabi kılmadıkça, ondan sayılamayacağımızı da biliyoruz…
O halde Onun (sav) mirasına, misyonuna, mesajına sadık mıyız?
Onun (sav) ÅŸeriatına, sünnetine, siretine düÅŸkün müyüz?
Onun (sav) güzel örnekliÄŸini, yüce ahlakını, adil duruÅŸunu, emin kimliÄŸini, nebevi çizgisini bu çaÄŸa taşıma çaÄŸrısına açık mıyız?
O (sav) asla kendisi için yaÅŸamadı… Hep ötekiler için yaÅŸadı… YaÅŸamak için de yaÅŸamadı, yaÅŸatmak için yaÅŸadı…
‘’(Rasülüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın.’’ (Åžuara,3)
Cahiliye üzere ölen her bir insan için adeta o da ölüp ölüp diriliyordu…
Bir kiÅŸinin diriliÅŸine vesile olmak tüm insanlığı diriltmek gibiydi…
O âlemlere rahmetti… (sav)…
Henüz yorum yapılmamış.