Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Kemal Sayar: Okulda öğretilen pek az şeyin gerçek hayatta bir mütekabiliyeti var

Düşünmek inziva ister. Tefekkür, dünyaya gitmek, onunla konuşmak ama sonra yaşadıklarımızı hazmedebileceğimiz bir tecrit hücresi bulmakla gerçekleşir. İçe dönüş olmadan ne güzel bir dize çıkar, ne de ilham verici bir düşünce. İbadet de önünde sonunda bir sevgi yoğunlaşmasıdır, Tanrı’yla aradaki perdelerin kalkması, onun varlığına dikkat kesilerek sadece huzurda olma halidir. Dikkat, hayret ve şükranı besler. Bir çiçeği dikkatle inceleyen kişi onun yaratılışındaki güzelliği görmezden gelemez.



Yıllar geçtikçe daha da meÅŸgul bir adam oluyorum. E-posta kutum daha hızlı doluyor, benden acele cevap bekleyen konuÅŸma veya yazı talepleri, görüÅŸme temennileri, uzman soruları derken zihnim öylesine dağılıyor ki kendimi bunların hiçbirine karşılık veremez halde buluyorum.  Bazen de sevdiÄŸim bir insanın yüzüne dalgın bakarken buluyorum kendimi, zihnim bir yerlerde gezindiÄŸi için onun hal ve sözlerini kaçırmış oluyorum. Zaten dikkat gerektiren bir iÅŸim var, bana emanet edilen öyküleri dikkatle dinlemeli ve süzebilmeliyim ki onca kelimenin arasına gizlenmiÅŸ deÄŸerli madeni bulabileyim. Bilmiyorum belki yaÅŸlanmaktan, belki de modern hayatın hızlı temposuna katılıp sürüklenmekten ama, bir yazılı metne yoÄŸunlaÅŸmam giderek daha da güçleÅŸiyor. (Birisi YavaÅŸla diye bir kitap yazmış mıydı?) Elbette ÅŸehir hayatı içinde sessizlik oyukları bulmak da zorlaşıyor, reklam endüstrisi tarafından kirletilmemiÅŸ bir boÅŸluk bulmak da. Zihinlerimiz sürekli bir bombardıman altında. Türkiye’de hayat sanki dünyadan daha hızlı akıyor, sayısız olay biz daha onları hazmetmeye zaman bulamadan hızla güncelliÄŸini yitiriyor. Günümüzde kıtlığı çekilen ÅŸeylerden birisi de dikkat. DerinleÅŸme ve adanma zorluÄŸu çekiyoruz, büyük emek gerektirecek iÅŸleri daha ucuz ve kolay yollarla halledebilmek, derin mevzulara şıpın iÅŸi formüller bulmak istiyoruz.  Felsefeyi elli soruda bir el kitabından halletmek gibi. Bu yazıda kendi kel başıma bir merhem arayacağım, konumuz dikkatin ekonomisi.

 

Georg Simmel yüz yıl önce sinir sisteminin modern ÅŸehirde aşırı uyarılmasından söz etmiÅŸti. Bugün sosyal medyadan üzerimize yaÄŸmur gibi yaÄŸan mesajlarla birlikte kiÅŸinin kendine sahip olma ve dikkatini iradesi yönünde celbetme iktidarımızı kaybetmiÅŸ durumdayız. Anda tam manasıyla olamıyor, bir kitaba veya sohbete kendimizi kolaylıkla kaptıramıyoruz. DeÄŸiÅŸen teknolojik çevremiz daha fazla uyarılma ihtiyacı yaratıyor gün be gün. Uyarının muhtevası anlamsızlaşıyor. Neyin deÄŸerli ve dikkate deÄŸer olduÄŸuna dair sarih bir cevabımız bulunmuyor. "Dikkat, en üst seviyeye vardığında dua ile aynı ÅŸeydir. Ön ÅŸart olarak inanç ve sevgiyi gereksinir. Katıksız dikkat, duadır" der Yerçekimi ve Tanrı'nın Lütfu'nda  Simone Weil.

 

EndiÅŸe, sıkıntı veya çatışmayla baÅŸa çıkmak yerine dikkatimizi yüzeysel olana yönlendiriyor ve orada teselli arıyoruz. Yüzeysel ilgiler derin düÅŸüncenin yerini alıyor. Medya, özellikle ergenlerin kendileri üzerine eleÅŸtirel bir biçimde düÅŸünebilme, ahlaki bir tutum ve sorumluluk geliÅŸtirme yeteneklerini köreltiyor. Giderek artan sayıda çocuk ve ergen; bir düÅŸünce, duygu veya ödevde kalabilme, onun üzerine yoÄŸunlaÅŸabilme melekelerini kaybediyor. Gürültü ve çelinme her yerde, hep daha fazla uyaran aranıyor ve odaklanma, nadir bulunur bir meziyet haline geliyor. Sonuç: Büyük bir dikkat eksikliÄŸi salgını.

 

Seçimlerin oluÅŸturduÄŸu bir siste, neyin kayda ve seçilmeye deÄŸer olduÄŸuna dair bir kararsızlık içinde bocalıyoruz. Ruhsal hayatlarımız biçimsizleÅŸiyor ve önüne sunulan her ÅŸeyi ÅŸuursuzca tüketen obez bir bünyeye dönüÅŸüyor. Ivır zıvır, hayatı sömürgeleÅŸtiriyor. Zihinlerimiz artık bedenlerimizin olduÄŸu yerde deÄŸil, bu yüzden kendiliÄŸinden bir etkileÅŸim giderek daha az gerçekleÅŸiyor. GeçtiÄŸimiz günlerde bir kafenin masaları arasından seyirtirken, ÅŸaÅŸkınlıkla neredeyse her masada birilerinin önündeki telefon veya tablet ekranına baktığını fark etmiÅŸtim. Karşılıklı sessiz oturmak bile bir keyfiyettir, en azından muhatabınızın varlığının farkındasınız. Önümüzdeki ekrana baktığımızda ise muhatabımızı görmemiÅŸ oluruz, onun görülme talebini geri çeviririz. Kamusal alanların dikkat çekici teknolojiler tarafından iÅŸgal edilmesi insanı insandan uzaklaÅŸtırıyor ve üretilmiÅŸ bir gerçekliÄŸe yönlendiriyor. Bu üretilmiÅŸ gerçeklik de özel ÅŸirketlerin mutfağında piÅŸirilip maddi kazanç amacıyla soframıza konuyor. Oysa nefes almak için nasıl temiz havaya ihtiyaç duyuyorsak, düÅŸünmek için de sessizliÄŸe ihtiyaç duyarız.

 

Dikkatimiz bize aittir. Her ÅŸeyin normal seyrettiÄŸi bir zamanda neye dikkat edeceÄŸimizi biz seçeriz ve bu da bizim için neyin gerçekten deÄŸerli olduÄŸunu gösterir. Ama aynı zamanda dikkatimizi paylaşılan bir dünyaya yöneltiyoruz, bizim nazarımızı celbeden ÅŸey bir baÅŸkasının nazarını da celbediyor. Dikkatimizi dünyaya çevirerek baÅŸka ses ve sözleri dinlemek, baÅŸka insanların ve onların iddialarının farkına varmak, ahlaki bir görevdir de. BaÅŸkalarının acılarına dikkat kesildiÄŸimiz her seferinde içimizdeki kötülüÄŸün bir kısmını yok ederiz.

 

Nasıl gıda mühendisleri ÅŸeker, tuz ve yaÄŸ seviyeleriyle oynayarak damak tadımızı okÅŸayan gıdalar oluÅŸturuyorsa medya da uyaranlarını en cazip paketler halinde, karşı konulamaz bir biçimde sunar. Dikkatin çelinebilirliÄŸi, obezitenin zihinsel eÅŸdeÄŸeri olmuÅŸtur. Uyarım daha çok uyarılma ihtiyacını beraberinde getirir. Uyarım olmazsa huzursuzlanırız. Hızla akan imgeler, yüz kırk harfe sıkıştırılmış düÅŸünceler ve gün boyu bizden bir cevap isteyen kısa mesajlar, bize bir kitabın sunduÄŸundan çok daha fazla uyarım vaat eder. Modern tüketici benlik, sabır ve adanmışlığı sevmez. Al ve git. Bak ve git. SığlaÅŸan dikkat. Liberal agnostisizm bize insan için iyi olanın seçme imkânında saklı olduÄŸunu söyler. Ancak tercihlerimiz çoÄŸu zaman bize bile ait deÄŸildir, biz seçtiÄŸimizi sansak da birileri bizim yerimize seçer, kapitalizm çağında tercih bir sosyal mühendislik eseridir. Büyük veriye sahip zengin ÅŸirketler, internet ve diÄŸer sosyal sosyal mecralarda izimizi sürer ve bize neyi seçebileceÄŸimize dair bir paket sunar. Geçenlerde sosyal medya uzmanı bir arkadaşım, sosyal medya aÄŸlarının bizi bilgisayar ve telefonlarımız üzerinden dinleyebildiÄŸini ve konuÅŸma içeriÄŸimizi analiz ederek, önümüze yeni alışveriÅŸ seçenekleri yığdığını söylemiÅŸti. DehÅŸet verici deÄŸil mi?

 

DüÅŸünmek inziva ister. Tefekkür, dünyaya gitmek, onunla konuÅŸmak ama sonra yaÅŸadıklarımızı hazmedebileceÄŸimiz bir tecrit hücresi bulmakla gerçekleÅŸir. Ä°çe dönüÅŸ olmadan ne güzel bir dize çıkar, ne de ilham verici bir düÅŸünce. Ä°badet de önünde sonunda bir sevgi yoÄŸunlaÅŸmasıdır, Tanrı’yla aradaki perdelerin kalkması, onun varlığına dikkat kesilerek sadece huzurda olma halidir. Dikkat, hayret ve ÅŸükranı besler. Bir çiçeÄŸi dikkatle inceleyen kiÅŸi onun yaratılışındaki güzelliÄŸi görmezden gelemez. Dikkat, bizi kendimizden alıp güzelliÄŸe taşır.

 

Dikkatimize el koyan teknolojilerle  doymuÅŸ bir kültürde, içsel hayatlarımız ekilip biçilecek boÅŸ bir arazi gibi düÅŸünülüyor. Reklam ek, tüketim biç. Reklamın zihnimize çarpmadığı bir zaman ve mekan aralığı bulmak zorlaşıyor. Teknolojinin ne amaçla kullanıldığına ve insanı nasıl suiistimal ettiÄŸine bakmamız gerekiyor. Neden bu biçimde tasarlandı ve hayatın her alanına nüfuz etmesine izin verildi? Yakın zamanda açıklanan Pisa verileri ülke olarak gençlerimizin okuduÄŸunu anlamak konusunda hiç de iyi olmadığını gösterdi. EÄŸitim zahmet ve çile ister. Bir kitabın sayfalarında ısrarla kalabilmeyi, bir meseleyi anlayabilmek için saatler boyunca masadan kalkmadan didinmeyi gereksinir. Dikkat ve dirayet. Yıllardır bu sınav sisteminin Türkiye’nin nesillerini mahvettiÄŸini yazıyorum. Çocuklarımızı gerçek olana geri çağırmalıyız. Bu haliyle eÄŸitim dünyanın soyut ve uzak bir resmini sunuyor bize. Okulda öÄŸretilen pek az ÅŸeyin gerçek hayatta bir mütekabiliyeti var. Çocuklar elleriyle de öÄŸrenmeli, bir ÅŸey yaparak, bir tahtayı sabırla oyarak, kendi elinden çıkan ÅŸeyi tutkuyla ve hevesle inÅŸa ederek. Çocuklarımıza bir dizenin güzelliÄŸinde kaybolmayı da öÄŸretebilmeliyiz.

 

Aman dikkat.

 

SERBESTİYET ARŞİV

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.