Sosyal Medya

Güncel

Abdullah Yıldız: Yeni felâketler yaşamamak için…

Abdullah Yıldız- Yeni Akit



Büyük tarihçi Ä°bn Haldun der ki: 
 
“GeçmiÅŸler geleceÄŸe suyun suya benzediÄŸi kadar benzer”.
 
Bu muhteÅŸem tespit ışığında, ümmet olarak tarihte yaÅŸadığımız üç felaketi hatırlayalım:
 
1683 Viyana Bozgunu Osmanlı-Ä°slâm tarihinde de Dünya tarihinde de bir dönüm noktasıdır. Osmanlı Devleti’nin hızla dağılıp yıkılışına yol açan bu büyük felâket, iki Müslüman kiÅŸi ve devletin ortak düÅŸmanları karşısında birlik olamayıp kin ve ihtiraslarının kurbanı olmalarının bir sonucudur.
 
Viyana muhasarasına katılan Silâhtar Fındıklılı Mehmed AÄŸa, daha sonradan yazdığı “Silâhtar Tarihi” adlı eserinde, büyük bir üzüntüyle hâdiseyi ÅŸöyle özetler: DüÅŸman Tuna nehri üzerinden geçerken Kırım Hanı Murad Giray düÅŸman askerine karşı çıkacağı yerde; bir tepe üzerine çekilip onları seyretmeye baÅŸlamış, yanında bulunan kendi imamı bile onun bu haline itiraz edince: 
 
-’Sen bu Osmanlı’nın bize ettiÄŸi cevri bilmezsin. Bu düÅŸmanın defi benim için basit bir iÅŸ idi ve bilirim ki dinimize de ihanettir! Lâkin asaletim beni bırakmadı: Onlar da görsünler, kendileri kaç akça adam imiÅŸler! Tatar kadrini (kıymetini) bilsinler!’ cevabını vermiÅŸ.
 
Osmanlı yönetiminin ‘Eflak-BoÄŸdan beylerini kendisine tercih ettiÄŸini’ sanıp kinini dininin önüne koyan Murat Giray’ın Osmanlıya ihanetle Tuna nehrinden geçmelerine izin verdiÄŸi Polonya Kralı Jan Sobieski komutasındaki kalabalık ordu Viyana’nın yardımına gelmiÅŸ, iki ateÅŸ arasında kalan Osmanlı ordusu periÅŸan olmuÅŸtur. Ardından yenilgiler birbirini izlemiÅŸ, Avrupa’daki topraklar bir bir kaybedilmiÅŸ, Osmanlı Devleti hızla çökerken, Kırım da Rusya’nın eline geçmiÅŸtir. Sonuçta kaybeden Müslümanlar olmuÅŸ, milyonlarcası katledilmiÅŸ, milyonlarcası da yerinden yurdundan sürülmüÅŸtür.
 
Rabbimiz ne buyuruyor: “Başınıza gelenmusibetkendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir.” (Åžûrâ/30); “Sana gelen iyilik Allah’tan, başına gelen fenalık ise senin kendi nefsindendir.” (Nisâ/79)
 
Daha gerilere gidelim: 11. yüzyıl sonlarında Müslümanların paramparça bir halde olup birbirleriyle uÄŸraÅŸmakta olduklarını gören Papa Urban’ın çaÄŸrısı ile bütün Avrupa Kudüs’ü Müslümanlardan almak için birleÅŸmiÅŸ ve 1096-1099 yıllarındaki Birinci Haçlı saldırısı sonunda Kudüs’e ulaÅŸan vahÅŸi Haçlı sürüleri 70 bin Müslümanı katletmiÅŸlerdi. Ortak düÅŸmana karşı birlik olamayan Müslümanlar bu yıllarda da büyük acılar ve felaketler yaÅŸamışlardı. Nihayet, ‘Åžarkın sevgili Sultanı’Selahaddin Eyyubi, “Dostlarıyla uÄŸraÅŸanlar, düÅŸmanlarını yenemezler” diyerek Ä°slâm BirliÄŸi’ni kuracak ve Allah’ın inayetiyle, 88 yıl aradan sonra Kudüs’ü Haçlı iÅŸgalinden kurtarabilecekti.
 
Son olarak tarihi bir tespiti paylaÅŸalım: Büyük komutan Ebû Müslim Horasanî, Emevi Devleti’nin yıkılışını hazırlayan en temel sebebi ÅŸöyle açıklıyor: 
 
“Onlar (Emevi yöneticileri) zararlarından emin oldukları için dostlarını uzak tuttular. Kendilerine baÄŸlamak ve kazanmak için de düÅŸmanlarını kendilerine yakınlaÅŸtırdılar. YakınlaÅŸtırılan düÅŸman dost olmadı, lâkin uzaklaÅŸtırılan dostlar düÅŸman oldu. Dostlarla düÅŸmanlar aynı safta birleÅŸince de yıkılmaları mukadder oldu.”
 
Yazık ki, son yıllarda genelde bütün Ä°slâm dünyasında, özelde ise ülkemizde “Müslüman” kimliÄŸine sahip insanlarımızın nasıl birbirlerine düÅŸman haline geldiklerini, dahası kimi Müslümanların da din ve iman kardeÅŸlerine karşı Ä°slâm düÅŸmanlarıyla nasıl ittifak ettiklerini üzülerek görüyor ve kahroluyoruz. Kırgınlığını kin ve nefrete dönüÅŸtürerek Osmanlı yönetimine ders vereceÄŸim derken Ä°slâm âleminin geleceÄŸini yüzyıllarca karartan Murat Giray’ın o mahut sözlerinin benzerlerini bugün de duyabiliyoruz.
 
Oysa, Ramazan boyunca okuduÄŸumuz Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Rabbimizin biz Müslümanlara verdiÄŸi “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve tefrikaya düÅŸmeyin!”(Âl-i Ä°mran/103) ve “Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekiÅŸmeyin; sonra feÅŸele düÅŸersiniz (yılgınlaşır, korkaklaşır, salaklaşırsınız -bu anlam Elmalılı’ya aittir-) ve rüzgârınız (gücünüz, enerjiniz, devletiniz) gider”talimat veuyarılarına uyarak, kalplerimizi Allah’ın lütfu ile kaynaÅŸtırmamız, kardeÅŸliÄŸimizi “Sadece müminler kardeÅŸtir” (Hucurat/19) ilkesi ile pekiÅŸtirmemiz ve Müslümanlar olarak ‘küffara karşı ÅŸedîd (ÅŸiddetli-çetin) ama kendi aramızda merhametli’(Fetih/29) olmamız gerekmiyor mu?
 
Gelin, Peygamber Efendimizin (s.a) ümmetine öÄŸrettiÄŸi ÅŸu duayı hep birlikte yürekten tekrarlayalım:
 
 “Ey Allah’ımız! Kur’ân’ı kalplerimizin baharı, sadrımızın (gönül dünyamızın) nûru, hüznümüzün ortadan kalkması ve kederimizin gitmesi (için vesile) kıl(manı) istiyoruz.” (Müsned-i Ahmed b. Hanbel)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.