Güncel
Erol Göka- Akleden kalb
Follow @dusuncemektebi2
Erol Göka- Yeni Şafak
Kalbin Kur’an-ı Kerim’de yer alan en önemli hususiyetlerinden birisi, akletme istidadına sahip olması. Anlaşılması en zor olan yanı da bu özelliÄŸi… Elbette geleneksel zamanlarda da insanın düÅŸünme yetisinin beyne baÄŸlı olduÄŸu biliniyordu. Ä°mam-ı Azam Ebu Hanife gibi âlimler, “akıl kalbte deÄŸil, dimaÄŸdadır, beyindedir” diye söylüyorlardı. Peki, öyleyse kadim bilgide ve Kur’an-ı Kerim’de niye akletme istidadı için kalb söz konusu ediliyor? Kast edilen, bir beden uzvu olan fiziki kalb dışında bir baÅŸka yer, varoluÅŸsal bir merkezi konum olabilir mi?...
Kur’an’da ‘akıl’ kelimesi, hep ‘akletmek’ ÅŸeklinde, her zaman fiil kalıbıyla kullanılmış, isim olarak hiç geçmiyor. Bu tespite Arapçada aklın tezahürü olarak kabul edilen kabiliyetlerden biri olan ‘basiret’, Kur’an’da geçiyor diye bir itiraz getirilebilir. DoÄŸrudur; lakin ‘basar’ kelimesinin ‘göz veya görme kuvveti’ manasından hareketle Elmalılı Hamdi Yazır merhum, “Rabbinizden size pek çok basiretler geldi” (A’raf 7/203) ayetini tefsir ederken “gözün görmesine basar, kalbin görmesine basiret denir” diyor. Yani basireti de kalb ile baÄŸlantılandırıyor ve basiret nurlarının fark edilebilmesi için kalb gözlerinin açık tutulması gerektiÄŸini belirtiyor. Ä°mam Gazali de Ä°hya’sında (4/289) altıncı his çerçevesinde deÄŸerlendirdiÄŸi basiret mefhumunu açıklarken, kalb, nur, akıl gibi sözcüklerin birbirinin yerine kullanılabileceÄŸini söylüyor. Böylece basiretin de kalpten bağımsız olmadığı tam tersine kalbi bir kavrayış ÅŸekli olarak ele alınması gerektiÄŸi ortaya çıkmış oluyor.
Ä°sim olarak geçmemesine raÄŸmen ‘akıl’, o kadar temel bir Kur’ani kavram ki, “Ä°slam akıl dinidir” diyenler çok haklılar. Akletmek, Kur’an’da bilme, anlama ve düÅŸünme eylemlerini de içeren insanın en üst meziyeti olarak görülüyor. O yüzden insanlar, mütemadiyen Allah’ın ayetlerini akletmeye çağırılıyor, akletmemek yadırganıyor ve ancak akledildiÄŸi zaman hakikatin kavranacağı söyleniyor. Ama aklın mahiyeti, unsurları, ne olduÄŸu, nasıl iÅŸlediÄŸi konusunda Kur’an’da ve hadislerde, akletme istidadının kalbe verildiÄŸi dışında bir bilgiye rastlanmıyor. Bu durum, doÄŸrudan doÄŸruya aklı, kalb kavramının müradiflerin birisi haline getiriyor ve Kur’an’da hep bahsedilen ‘akletme’nin manasını asla istidlali düÅŸünme ile sınırlayamayacağımızı gösteriyor.
Kur’an’daki kalb kavramı, Batı düÅŸüncesinde en çok “logos”u andırıyor. Eski Yunan düÅŸüncesi, “logos”u âlemi var eden ve belli bir düzen içinde iÅŸleten aklı ve bunun insandaki dil yetisi olarak tezahürünü anlatmak için kullanırken buna pathos (duyguların dünyası) ve ethos (deÄŸerler) ilave ediliyor. Hristiyanlık’ta “logos”, hem Tanrı kelamı hem Ä°sa’nın kendisi manasına geliyor ve yüzlerce mezhebin oluÅŸumuna buradaki karışıklık kaynaklık ediyor. Kur’an’daki kalb kavramı ise “logos”tan çok daha derin, kuÅŸatıcı ve berrak anlam alanına sahip…
Aklı, duyguları, vicdanı, karakteri tüm hepsini bir arada ihtiva eden kalb, Allah’ın Hz. Peygamber’in (SAV) kalbine nazil ettiÄŸi ilahi kelamla da baÄŸlantı kurabileceÄŸi mahal... Kalb, anlayabiliyor, idrak edebiliyor ama Kur’an’a göre bu anlama ve idrak, sadece beynin ve dimağın faaliyetleriyle sınırlı deÄŸil onları hem içeriyor hem aşıyor, insanın tüm varoluÅŸunu kapsıyor. Kalbin akletmesi ile hem insanın anlama yetisine sahip tek varlık olması hem de varoluÅŸsal anlama yani insanın varoluÅŸun anlamını idrak etmeye müdrik olması kast ediliyor. Bilme’den deÄŸil anlama’dan; algılama’dan deÄŸil idrak etme’den bahsettiÄŸimize dikkatlerinizi çekmek isterim…
Kur’an’a göre ilahi mesajın bihakkın anlaşılması ve idrak edilebilmesi için kalb ÅŸart; bunu ancak kalb baÅŸarabilir ama kalbi olmak, tek başına yeterli deÄŸil. Kalb, herkes de olmasına karşın tüm kalpler, daha doÄŸrusu kalb sahipleri, Allah’a yönelmeyi baÅŸaramazlar. “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoÄŸunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla iÅŸitmezler. Ä°ÅŸte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da ÅŸaÅŸkındırlar. Ä°ÅŸte asıl gafiller onlardır ”(A’raf, /179)…
Ä°nsanın kalbi yöneliÅŸleri, nefsin olgunlaÅŸmasına göre, hakikate doÄŸru da batıla doÄŸru da olabilir. Bunu belirtebilmek için de, “dönmek, döndürmek, deÄŸiÅŸmek, deÄŸiÅŸtirmek” manalarını da ihtiva eden kalb sözü gayet elveriÅŸli. Kur’an, bizim kalplerimizi ne yana, nasıl sevk etmemiz gerektiÄŸi, aksi halde bizi nelerin beklediÄŸi hakkında uyardıkça uyarıyor. Akletme istidadını haiz olan kalplerin doÄŸrudan saparak hastalanabileceÄŸi, marazi kalplerin kendisini ihtiraslarla ve bozgunculukla göstereceÄŸi, giderek sertleÅŸip katılaÅŸacağı, kararıp paslanabileceÄŸi, perdelenebileceÄŸi, kapanıp körleÅŸebileceÄŸi, kilitlenebileceÄŸi ve nihayet mühürlenebileceÄŸi konusunda o kadar çok uyarı yapıyor ki… Yetinmiyor; kalplerin yeniden temizlenebilmesi için tövbe ve istiÄŸfara çağırıyor.
Henüz yorum yapılmamış.