Sosyal Medya

Güncel

İsmail Kılıçarslan: Sermayenin belirli ellerde toplanıp fakirlere de yardım kolisi dağıtmanın neresi tam olarak İslam iktisadı?

İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak



Kızdıracağım. Hem de çok kızdıracağım sizi. Elimden geldiÄŸi kadar kızdıracağım. Gücüm yettiÄŸi kadar.
 
Bir kere ÅŸu… Zekâta taalluk eden fıkhi hükümlerin baÅŸtan sona yenilenmesi modern zamanlar için kaçınılmaz bir zorunluluktur. “Neyin zekâta konu olduÄŸu” meselesi cesaretle, üzerine üzerine gidilerek adam gibi tanımlanmalıdır Ä°slam âlimleri tarafından. Mesela ÅŸu “binek” meselesi… Ortalama bir bineÄŸin 10 katı fiyatla bir arabaya binen Müslüman’ın o araç için kesinlikle zekât vermemesi gerektiÄŸini ispat etmek için çırpınan hocalarımıza benden bir dost tavsiyesi. “Devletin temin ettiÄŸi toplu taşıma araçlarını ‘binek’ sayabiliriz” diyen yenilikçi ve cesur iktisat âlimlerine bir baksınlar.
 
SöylemiÅŸtim. Sizi kızdırmaya çalışıyorum.
 
100 milyon liralık malı olan mümin, kıyıp da (en az) 2,5 milyon lirasını zekât veremiyor diye “ticari borçlar, birinci binek, birinci ev, pırlanta” v.d. gibi bir dünya “zekât vermeme formülü” ihdas edenlerin deÄŸil “yahu mübarek insan. Yahu güzel Müslüman. 2,5 yerine 5 ver ki, 10 ver ki malın artsın, bereketin çoÄŸalsın” diyecek hocaların dizinin dibine çökelim. “Verince azalmayacağına” herkesi ikna edecek gül yüzlü adamlar bulalım. Dünyaya yeniden bir “ekonomik kalkınma modeli” öneren zatların peÅŸine düÅŸelim. Gösterin, bulalım onları neredeyseler.
 
Henüz kızmadınız mı bana? Hadi biraz daha deneyeyim ÅŸansımı.
 
Zekâtın en büyük sosyal amacı “bu yıl zekât verdiÄŸin insanın gelecek yıl zekât verebilecek duruma gelmesi” deÄŸilse nedir? Ä°slam ekonomisinin kalbi, Ä°slam ekonomisinin kalkınma fikri burada deÄŸilse nerededir?
 
“Bu yıl da kendi cemaatimize verdik zekâtımızı çok ÅŸükür” cümlesindeki yanlışın bir an olsun farkına varmayacak mıyız? Cemaat içinde kalan zekât “sosyal kalkınma” deÄŸil “iktidar alanı güçlendirmesi” oluÅŸturur. Tecrübemiz bununla sabit deÄŸil mi?
 
Nerede bizim topladığı zekât fonunu karşılıksız mikro kredilere çevirip insanların hayatını kökünden deÄŸiÅŸtirecek kurumsal yapılarımız? Tüm dünyada sadece 4 (yazıyla dört) kurumumuz var yahu bu alanda çalışan. Bu utanç da bize yeter.
 
Daha da mı kızmadın? O zaman devam.
 
Bugün 100 bin lirası olsa bütün geleceÄŸini yeniden kuracak on binlerce köylümüz, esnafımız, genç giriÅŸimcimiz yok mu? Sen zekâtınla onun hayatını deÄŸiÅŸtirebilecekken yardım kolisi uzatıyorsun ona. Oysa o hayatını kurtarsa çevresindeki pek çok insanın “mutlak yoksulluÄŸu” istihdamla, iÅŸ alanıyla, ekonomik geniÅŸlemeyle kurtulacak. Müslümanlar bunu böyle yapmadı mı? Övünüp durduÄŸumuz Asrı Saadet’in, anlata anlata bitiremediÄŸimiz Osmanlı’nın iktisat yaklaşımı “ortalamayı tutturmak” deÄŸilse neydi? Sermayenin belirli ellerde toplanıp fakirlere de yardım kolisi dağıtmanın neresi tam olarak Ä°slam iktisadı, bana bir tane tane anlatsana. Belki ikna olurum.
 
Daha da mı kızmadın bana?
 
O zaman ÅŸu: Daha çok külliyeyle, daha çok camiyle, daha çok ilahiyat fakültesiyle gelmiyor din ÅŸehre. Bunu anlamak için kaç tane 20 yıl daha geçmesi gerekecek? Kaç tane daha ilahiyat açacağız? 110 bin ilahiyat öÄŸrencisi yetmez mi? 500 bin daha mı lazım?
 
Åžehre din, ürettiÄŸi sosyal yapıyla, önerdiÄŸi iktisadi düzenle, savunduÄŸu adaletle gelecek gelecekse. “Åžu kadar öÄŸrencimiz var muhterem, aman onların eÄŸitimi” diyerek gelmeyecek. Öyle olsa yetiÅŸtirirdin hayalini kurduÄŸun dindar nesli. YetiÅŸtiremedin. Etrafına toplanan 100, 200, 500 gencin oluÅŸturduÄŸu “Asrı Saadet simülasyonuna” tavsın. Bir akÅŸam BaÄŸcılar’a, Moda’ya, Karaköy’e akalım da göstereyim sana durumu. Hayrıma.
 
Aha dün öÄŸrendim. Tıp öÄŸrencisi dindar talebe diyor ki “yahu ben daha çok puanla girdim üniversiteye. Namazımda niyazımda aksaklık yok. Ekonomik durumum berbat. Benden 1.000 lira yurt parası alıyorlar, ilahiyat öÄŸrencisi oda arkadaşımdan yurt parası almadıkları gibi ona bir de 500 lira burs veriyorlar.”
 
Ne yapıyoruz yahu biz? Samimiyetle soruyorum bunu. Ne yapıyoruz biz? Hangi toplumsallığı, hangi ahlaki düzlemi, hangi adalet anlayışını öneriyoruz topluma? Hala burs mülakatlarında “hangi kitapları okuyorsun?” iÄŸrenç sorusunu dayatarak mı kuracağız geleceÄŸimizi? “Aman ÅŸükürler olsun, ÅŸu taÅŸ yığınımız da bitti. Demek ki daha çok iktidar alanı açabileceÄŸiz kendimize” yaklaşımından bir gram öteye geçemeyen STK’larımızla mı, cemaatlerimizle mi, camialarımızla mı “yeniden Asrı Saadet?” Güldürmeyin beni.
 
Toplum yanıyor hacılar. Toplum kaynıyor. Sen gözünü kapatınca sorunun ortadan kalkacağını düÅŸünüyorsun, kendi içine daha çok kapanınca bir “mikro Asrı Saadet” üretebileceÄŸini düÅŸünüyorsun. Ama kazın ayağı öyle deÄŸil. Sen STK’nın has odasında kendini “Hicretin 10. yılında” sanıyorsun, toplumun vasatı “Nübüvvetin ilk yılı.”
 
Sen “aman zekâtı mutlaka bizim cemaate verelim” derken aslanlar gibi 1 milyon, 2 milyon, 5 milyon insanı çatır çatır kaybettik. Toplumsallık üretme ÅŸansımızı kaybettik. Kızın feminist, oÄŸlun seküler oluyor hacı abi sen Asrı Saadet hayalleri kurarken. Dahası senin yanında dindar, sokakta çılgınlar gibi seküler bir ikiyüzlülükle yapıyor bunu. Hayatı inkâr ederek ürettin. Müdahale edemeyerek ürettin. Çözüm öneremeyerek ürettin. He bekle. Bekle ki cemaatin 5.000 tane talebe daha yetiÅŸtirince buralar çok deÄŸerlenecek. TOKÄ°’ye rica edersin de üzerine “din” kurarsın.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.