Sosyal Medya

Kürsü

Hayrettin Karaman- Mevlânâ: Peygamberimiz (s.a.) hakkında

Hayrettin Karaman- Yeni Åžafak



Biz yolumuzun ışığı olan mukaddes Kitab’ımızdan bilyoruz ki, Allah’ın sevgisine mazhar olmanın anahtarı sevgili Peygamberimizdir. “Allah’ı seven ve Allah tarafından sevilmek isteyenler Peygamberimizin peÅŸine düÅŸer, onun kulluk hayatını örnek alırlarsa bu kutsal amaçlarına ulaÅŸacaklardır”.
 
Bu hakikati en iyi fark eden ve yaÅŸayanlar Allah’ın has kulları, hak erenlerdir. Bunlardan biri olduÄŸuna inandığımız Hz. Mevlânâ Mesnevî’sinin pek çok yerinde Peygamberimizi baÄŸlılık ve aÅŸk ile anmış, onun örnekliÄŸinin önemine dikkat çekmiÅŸtir. Bu yazıda bunlardan birkaçını naklediyorum:
 
Ahmaklar baÅŸ oldular da akıllılar baÅŸlarını kilime çektiler. Peygambere bu yüzden “Ey kilime bürünen, ey korkup kaçan kilimden çık, kilime baÅŸ çekme, yüzünü örtme! Çünkü alem ÅŸaÅŸkın bir beden sen ise bu aleme akılsın. Kendine gel de davaya kalkışanlardan arlanıp gizlenme; çünkü sen de vahiy mumunun ışığı var. Kendine gel de geceleri kalk; çünkü ey Peygamber, mum, geceleri ayakta durur. Senin nurun olmadıkça aydın gün bile gecedir. Sana sığınmadıkça aslan bile tavÅŸan kesilir. Ey Mustafa, bu nur denizinde kaptanlık et; çünkü sen ikinci Nuh’sun. Akıllara bir yol gösterici lazım; hele yol deniz yolu olursa. Kalk da yolu vurulmuÅŸ kervana bak; her yanda kaptan kesilmiÅŸ gulyabanileri gör. Sen vaktin Hızır’ısın, her geminin imdadına yetiÅŸen sensin. Ruhullah gibi yalnız yürümeyi adet edinme. Bu topluluÄŸun önünde gökyüzündeki ışık gibisin, güneÅŸe benziyorsun. Bunlardan gizlenmeye, halveti bezemeye kalkışma! Halvet zamanı deÄŸil, topluluÄŸa gel ey Peygamber, hidayet Kaf dağına benzer, sense Hüma’sın. Dolunay gökyüzünde geceleri yürür. Köpeklerin sesi yüzünden yürüyüÅŸünü bırakmaz. Kınayanlar senin dolunayına karşı köpeklere benzerler; sana karşı ürüyüp dururlar. Bu köpekler “Susun, dinleyin” emrine karşı sağırdırlar. Ahmaklıklarından senin dolunayına karşı havlayıp durmaktadırlar. Ey ÅŸifa, hastayı terk etme! Sağıra kızıp körün sopasını bırakma! Sen demedin mi ki: ‘Körü yolda tutup yeden Allah’tan yüzlerce ecir alır, yüzlerce sevaba girer. Kim bir körü kırk adım yederse günahları bağışlanır, doÄŸru yolu bulur.’ DoÄŸru yolu gösterenin iÅŸi budur, sen de doÄŸru yolu gösterensin. Ahir zamanın yasına neÅŸ’esin sen! Ey takva sahiplerinin imamı, bu hayallere kapılanları yakin makamına kadar götür! Kim gönlünden sana karşı bir hile, bir düzen düÅŸünürse onun boynunu ben vururum, sen tasalanma, neÅŸeli neÅŸeli yürü! … Alemdeki erkek fillerin ayaklarına göre Türkmen’in kara çadırı nedir ki! Ey benim en ulu Peygamberim, onun mumu kasırgama karşı nedir? Derhal korkunç sur sesiyle kalk da binlerce ölü topraktan çıksın! Sen vaktin Ä°srafil’isin, doÄŸruca kalk da kıyametten önce bir kıyamet kopar! Kim ‘Hani, nerede kıyamet’ derse a güzelim, kendini göster, ‘Ä°ÅŸte kıyamet benim’ de!...” (IV, s. 88 vd.)
 
Peygamber Mekke’yi fethe uÄŸraÅŸtı diye nasıl olur da dünya sevgisiyle itham edilir. O, öyle bir kiÅŸiydi ki, imtihan günü (yani Miraç’ta) yedi göÄŸün hazinesine karşı hem yüzünü gözünü yumdu, hem gönlünü kapadı.
 
Onu görmek için yedi kat gök uçtan uca hurilerle, meleklerle dolmuÅŸtur. Hepsi kendilerini onun için bezemiÅŸti; fakat onda, sevgiliye aÅŸktan, sevgiliye meyil ve muhabbetten baÅŸka bir heva ve heves nerede ki! O Allah ululuÄŸuyla, Allah celaliyle öyle dolmuÅŸtu ki, bu dereceye, bu makama Allah ehli (veliler) bile yol bulamaz. “Bizim ne bir ÅŸeriat sahibi peygamber eriÅŸebilir, ne melek, hatta ne de ruh.” Dedi, artık düÅŸünün anlayın. “Göz Allah’tan baÅŸka bir yere ÅŸaÅŸmadı, meyletmedi sırrına mazharız, karga deÄŸiliz, alemi renk renk boyayan Allah sarhoÅŸuyuz, bağın bahçenin sarhoÅŸu deÄŸil” buyurdu. Göklerin, akılların hazineleri bile Peygamber’in gözüne bir çöp kadar ehemmiyetsiz görünürse, artık Mekke, Åžam, Irak ne oluyor ki onlar için savaÅŸsın, onlara iÅŸtiyak çeksin! Ancak kalbi kötü olan, onun iÅŸlerini kendi bilgisizliÄŸine, kendi hırsına göre mukayese eden kiÅŸi onun hakkında böyle bir ÅŸüpheye düÅŸer. Sarı camdan bakarsan güneÅŸin nurunu sapsarı görürsün. O gök ve sarı camı kır da eri ve tozu gör. Atlı bir er atını koÅŸtururken tozu dumana katar, etrafta bir tozdur kalkar, sen onu Allah eri sanırsın. Ä°blis de tozu gördü, “Bu topraktan doÄŸmuÅŸtur, benim gibi ateÅŸ alınlı birisinden nasıl üstün olur?” dedi. Sen azizleri sıradan insan gördükçe bil ki bu görüÅŸ Ä°blis’in mirasıdır. (I, s. 235-236).

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.