Kürsü
Abdurrahman Dilipak: Kafanızı kimseye kiraya vermeyin, ne lidere, ne örgüte, ne de şeyhe
![](resimler/detay/183925.jpg?1558154959)
Follow @dusuncemektebi2
Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit
Tamam “fasıklar size bir haber getirdiklerinde onlara inanmayın”. Ama sadece fasıklara deÄŸil. “Sözü dinleyin, doÄŸrusunu kabul edin, yanlışına karşı çıkın.” Bunu ben de söylesem. Ya da babanız, ÅŸeyhiniz de söylese.
Hucurat 49’da bu konuda ÅŸöyle buyurulur: “Ey inananlar! Size yoldan sapmış birisi, bir haber getirirse onun doÄŸruluÄŸunu araÅŸtırın! Yoksa bilmeyerek bir topluluÄŸa karşı kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza piÅŸman olursunuz.”
Yine kendimden örnek vereyim, her duyduÄŸunuza hemen inanmayın. Ben de söylesem, ihtiyad edin. Ben de yanılmış olabilirim. Benim doÄŸru sandığım bir ÅŸey yanlış da olabilir.. Yorum noktasında, dünyevi mesele ile ilgili temel kaynaktaki “müteÅŸabih” bir bilgiden yola çıkarak ben de farklı bir yorumda bulunabilirim. Mesela, bu gibi durumlarda, benim tam tersimi söyleyen kiÅŸi en az benim kadar doÄŸru bir söz söylemiÅŸ olabilir. Bu herkes için böyledir.
Tabii, karşı görüÅŸün, “Muhkem Nas”sa, ilme, akla, ahlaka, sahih özellikteki Hanif geleneÄŸe aykırı olmaması gerekir. Usuli bakımdan da nakıs olmaması ÅŸarttır.
Kafanızı kimseye kiraya vermeyin, ne lidere, ne örgüte, ne de ÅŸeyhe. Din ve devlet büyüklerini Ä°lah ve Rab edinmeyin. “Masiyet”te itaat yoktur. “Allah’ın emrine uymazsanız haram, Resulün sünnetine uymazsanız mekruh, benim gibi düÅŸünmezseniz dinden çıkarsınız” diyenlerin sözüne itibar etmeyin. BilmediÄŸiniz bir ÅŸeyin peÅŸine düÅŸmeyin. Dininizi Allah’a has kılın. Allah, Resul ve kitapla mukayyettir dinimiz. KiÅŸi ona bir ÅŸey eklemeye ya da ondan bir ÅŸey çıkarmaya kalkarsa, o kiÅŸi eklediÄŸi ya da çıkardığı ile baÅŸ baÅŸa kalır ve din aradan çekilir.
Zümer 39’da ÅŸöyle denir: “Sözü dinleyip de onun en güzeline uyanlar var ya, iÅŸte onlar Allah’ın hidayete erdirdiÄŸi kimselerdir. Ä°ÅŸte onlar akıl sahiplerinin tâ kendileridir.”
Kehf 18-19 (Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uÄŸrayan; iyi iÅŸ yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?”
“Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuÅŸacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boÅŸa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.”
Bizler güvenilir bir kaynaktan bir bilgi gelince, önemine, aciliyetine baÄŸlı olarak bazan hemen yayınlıyoruz. Ä°ÅŸin aslını araÅŸtırmak zaman alıcı olabiliyor. O zaman da iÅŸ iÅŸten geçiyor. Hatta aslında ulaÅŸmak çok kolay olmayabiliyor. Birinin ak dediÄŸine bir baÅŸkası kara diyebiliyor. O zaman da hakikate ulaÅŸmak o kadar kolay olmayabiliyor. Ä°ster istemez “galib zan” ile hareket ediyoruz.
Ben kendi adıma katiyet ifade eden bir bilgi ile zanni bilgiyi ayırt eden bir üslub kullanmaya çalışıyorum. Buna raÄŸmen yanılabilirim. Ben yanılırsam beni düzeltin lütfen. O zaman “Dilipak yanıldığında onu düzelten okurlarını vareden Allah’a hamdolsun” diye dua ederim size. Ama elbette zan ile zan düzeltilmiÅŸ olmaz. Bir bilginin aynel yakin, ilmel yakin, hakkel yakin olması önemli ama bu her zaman mümkün olmayabiliyor. Burada konuya öfke ya da ihtirasla, tarafgirlikle yaklaÅŸmak yerine, Haktan - hakikatten yana taraf olarak, adaletle ve ferasetle konuya yaklaÅŸmak gerek.
Bu konularda kiÅŸi kendi nefsine de fazla güvenmemeli. Taraf olarak kibriti gözümüze çok yaklaÅŸtırırsak, arkasında kocaman bir ormanı kaybedebiliriz.
Allah’ın bizden istediÄŸi, yaÅŸadığımız zaman ve mekana adil bir ÅŸehadettir. Adil ÅŸahidler olacağız. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi olmayacağız. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağız. Zalim babamız da olsa, mazlum düÅŸmanımız da olsa. Bir kavme olan düÅŸmanlığımız bile bizi onlar hakkında adaletsizliÄŸe sevk etmeyecek.
Gazeteci olarak görevimiz aslında Hakkın ve halkın gören gözü, iÅŸiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmaktır.
“Bana güven gerisini merak etme sen” diyene inanmayın. “Benim dediÄŸimi yap, günahı varsa benim boynuma” diyenlere inanmayın. Ben kimsenin günahına talip deÄŸilim. Kendi günahım bile benim taşıyamayacağım kadar ağır. Allah’ın affına sığınırken, baÅŸkasının vebalini istemem. Hele baÅŸkaları hakkında yapmam gerekirken yapmadığımın hesabından sorumlu olmak, çok ağır bir vebal. Nasıl da kolay bu tür ÅŸeylere talip oluyoruz.
Kapalı kapılar arasında fiskos etmeyin. Para, ÅŸehvet, makam konusunda kendi nefsinize de güvenmeyin. Ä°stiÅŸare ve ÅŸûra yapmadan karar vermeyelim. Kafamızı kiraya vermeyelim. Kur’an’a birilerinin penceresinden deÄŸil, Kur’an’ın penceresinden olaylara ve kiÅŸilere bakalım. KiÅŸisel olarak birine bir ÅŸekilde güvenebilirsiniz, ama siyasette güven yoktur. Daha doÄŸrusu denetim esastır. Ticarette de öyle. Allah, alacak-vereceklerimizi yazmamızı, hatta adil bir ÅŸahidle de garanti altına almamızı ister.
O makam Hz. Ömer’in bile uykularını kaçıran bir makamdır. Dikkat edin. Biz bu imkanlara sahip olmadan toplantılarımızda Hz. Ömer’in adaletini, Hz. Ali’nin Malik b. EÅŸter’e mektubunu anlatırdık. Åžimdilerde hatırlamıyor bile o makama gelenlerin birçoÄŸu bu iÅŸleri. Ä°ktidara gelince: “Ey Allah’ım, sert mizaçlı birisiyim. Sana itaat edenlere karşı beni yumuşak kıl” diye dua eden Adil Ömer’in, vefatından önce ise, “Sevabım ihmallerimin kefaretini saÄŸlayacaksa ve ben bu iÅŸten zarar görmeden çıkacaksam kendimi bahtiyar addedeceÄŸim” dediÄŸi rivayet olunur. Dün; zalimlere, müstekbirlere karşı azametli, yoksullara karşı, merhametli ve mütevazı Ömer’in ayak izinden yürüdüklerini söyleyerek o makamlara gelenlerin, bugün o sözün gereÄŸini yerine getirmeleri gerekir.
Allah’a edilen dualar yerine geldiÄŸinde verilen sözler yerine gelmezse, Allah verdiÄŸini geri alır ve onların bütün hasenatını siler ve onları acıklı bir azapla cezalandırır ve zelil eder. Melekler Allah’ı ve Allah’ın kullarını aldatmaya kalkanlara lanet eder.
Allah’ım, ÅŸu Ramazan ayında, senin dinine hizmet eden, adaletten ayrılmayan, merhameti gazabından, sevgisi nefretinden büyük olan kullarına izzet ve ÅŸeref ver. Makam sahibi olup, rızanın tecellisinin vesilesi olanları her iki cihanda ÅŸanını yücelt, onları düÅŸmanlarının ÅŸerrinden emin eyle. Makam sahibi olup da, mala, makama, ÅŸehvete teslim olup, rüÅŸvet ve torpille nefsini Åžeytana satan gafillerin eÄŸer kalpleri mühürlenmemiÅŸse, bu uyarılarımızı onların hidayetine vesile kıl. DeÄŸilse bu ümmete feraset ver. Denizlerin çer-çöpü attığı gibi, bize akıl, cesaret ve hikmet ver de o kirlerden arınalım ve kendi nefsimizi arıtalım. O zalimler topluluÄŸuna ise iki cihanda rezillik, batıl kibirleri ve haram hazları kadar büyük acı ver! Onlar yapıp-ettikleri ile bir de kendilerini Müslümanlara nisbet ederek, sadece kullarına deÄŸil, baÅŸkalarının nezdinde dindarların ve dininin izzetine zarar veriyorlar. Åžüphesiz ki, Sen, gören, duyan, bilen ve kadiri mutlak olansın. Bizleri rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Hakkı Hak, batılı batıl göster ve Hak’da toplanmamızı saÄŸla. Sen, merhametlilerin en merhametlisi, esirgeyensin ve bağışlayansın. Bizi bağışla, bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uÄŸrayanların deÄŸil. Selâm ve dua ile.
Henüz yorum yapılmamış.