Sosyal Medya

Güncel

Taha Kılınç- Yeri dolmayan kayıplar

Taha Kılınç- Yeni Şafak



Lübnan iç savaşının Beyrut’u tamamen harabeye çevirdiÄŸi bir dönemde, 16 Mayıs 1989 günü ÅŸehrin batı yakasında gerçekleÅŸtirilen bir suikast, bu yıkımın üzerine yeni bir felâket daha eklemiÅŸti. Konvoyunun geçeceÄŸi noktaya bomba koyulan ve böylece ölümü garantilenen kiÅŸi, Lübnanlı Sünnîlerin lideri Åžeyh Hasan Hâlid’di. Polisin yaptığı açıklamaya göre, saldırıda 68 yaşındaki Hâlid’le birlikte, aralarında damadının da bulunduÄŸu 21 kiÅŸi daha hayatını kaybetmiÅŸti. Ä°lk incelemeler, 136 kilogram TNT kullanılarak hazırlanan bombanın, konvoyun geçiÅŸinden kısa bir süre önce yerleÅŸtirildiÄŸini ortaya koyuyordu. Saldırıda, hemen yakınlarda bulunan BaÅŸbakan Selim el Hass’ın evi de zarar görmüÅŸtü. Fransızların 1930’larda oluÅŸturduÄŸu siyasî sisteme göre, Lübnan’da yalnızca Sünnî Müslümanlar baÅŸbakanlık koltuÄŸuna oturabildiÄŸinden, saldırının Lübnan’ın en üst düzey iki ismini hedef aldığı rahatlıkla söylenebilirdi.
 
1921’de Beyrut’ta dünyaya gelen Hasan Hâlid, dinî ilimler alanında eÄŸitimini tamamladıktan sonra, Lübnan’ın birkaç farklı ÅŸehrinde kadı ve genel hâkim olarak görev yapmış, 1966’da da Lübnan müftülüÄŸüne seçilmiÅŸti. Lübnan gibi 18 ayrı din ve mezhebin bir arada var olmaya çalıştığı bir ülkede, müftülük makamı hem zor bir sorumluluk hem de riskli bir görevdi. Vazifesinin ilk yıllarını problemsiz geçiren Hasan Hâlid olgunluk dönemine doÄŸru ilerlerken, Lübnan da hızla iç savaÅŸa yuvarlanıyordu.
 
1970’lerin ortalarına gelindiÄŸinde, Lübnan’daki gerilim had safhaya ulaÅŸmıştı. 1943’te Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Lübnan, o tarihten bu yana hep Suriye’nin hedefindeydi. Suriye, Lübnan topraklarının tarihsel olarak kendisine ait olduÄŸunu iddia ediyor, Fransızların “Lübnan” isimli ayrı bir devlete bağımsızlık hakkı tanımasını kendi egemenliÄŸine yönelik bir saldırı olarak deÄŸerlendiriyordu. Art arda yaÅŸanan askeri darbeler sebebiyle kendi içinde de istikrarı yakalayamayan Suriye, 1970’te Hâfız Esed’in iÅŸ başına gelmesiyle siyasal istikrara kavuÅŸmuÅŸtu. Askeri diktatörlüÄŸün tesis edilmesiyle ülke içindeki bütün muhalif seslerin susturulmasının ardından, Hâfız Esed, yüzünü Lübnan’a döndü. Suriye’nin Lübnan’a müdahalesi artık yalnızca küçük bir bahaneye bakıyordu. O bahane, 1975’in nisan ayında oluÅŸtu:
 
Hıristiyan Falanjist milisleri, Beyrut’un Ayn Rummâne semtine bir baskın düzenleyerek, çoÄŸu Filistinli 27 kiÅŸiyi öldürmüÅŸtü. Gerekçeleri, Filistinlilerin daha önce Hıristiyan semtlerine yaptıklarını iddia ettikleri bir baskındı. Söylenti düzeyinde kalan bu iddianın tetiklediÄŸi katliam, Lübnan’ı tam 15 yıl sürecek kanlı bir iç savaÅŸa sürükleyen yangının ilk kıvılcımı oldu. Ülkedeki bütün dinî grupların silahlandığı ve ittifaklar kurarak birbirlerine saldırmaya baÅŸladığı kanlı baÅŸlangıç evresinden sonra, 1976’nın haziran ayında Suriye birlikleri resmen Lübnan’a girdi. Suriye ordusunun Lübnan iÅŸgalinin bahanesi “gerilimi düÅŸürmek ve barışı saÄŸlamak” olsa da, Åžam yönetimi kısa süre içinde ülkedeki savaşın aktörlerinden biri haline geldi.
 
Filistinli grupların Lübnan’ın güneyinden Ä°srail’e düzenlediÄŸi bir baskın, iç savaÅŸa Ä°srail’in de müdahalesi sonucunu doÄŸurdu. 1978’de Lübnan’ın güney topraklarını iÅŸgal eden Ä°srail, 1982’de baÅŸkent Beyrut’u kuÅŸattı. Åžiî Hizbullah örgütü, bu atmosferde kuruldu.
 
Åžeyh Hasan Hâlid, savaşın gidiÅŸatının özellikle Lübnanlı Sünnîleri ezmeye yöneldiÄŸini, Suriye ordusunun Sünnî Müslümanları kasten hedef aldığını fark etmiÅŸti. Åžu anda Ä°ran ve Hizbullah’ın desteÄŸiyle Lübnan cumhurbaÅŸkanlığı koltuÄŸunda oturan MiÅŸel Avn, o dönemde Ä°ran-Suriye cephesine keskin karşıtlığıyla tanınıyordu. Åžeyh Hasan Hâlid, her ne pahasına olursa olsun, Suriye ordusunun Lübnan’dan elini çekmesi gerektiÄŸini düÅŸündüÄŸü için, Avn’la görüÅŸmelere baÅŸladı. Åžeyh’in hareketleri, elbette Suriye istihbaratı tarafından da yakından takip ediliyordu. Kaçınılmaz akıbet, Hasan Hâlid’i 16 Mayıs 1989 günü, MiÅŸel Avn’la yaptığı bir toplantının çıkışında yakalayacaktı.
 
Suikastın duyulmasının hemen ardından, Lübnanlı Marûnî Hıristiyanların lideri Nasrallah Butros Sfeyr’den bir taziye açıklaması geldi. Tıpkı Åžeyh Hasan Hâlid gibi Suriye ordusunun Lübnan’daki varlığına ve Ä°srail iÅŸgaline kesin biçimde karşı çıkan Sfeyr, bu konuda Hâlid’le ortak hareket ediyordu. Biri Sünnî Müslüman, diÄŸeri Katolik Hıristiyan olan iki lider, ülkelerinin yabancılar tarafından kontrol ve iÅŸgal edilmemesi ortak paydasında birleÅŸmiÅŸti. Sfeyr, 1986’da, Beyrut’u ikiye bölen sınır hattını geçerek Hasan Hâlid’i bizzat ziyaret etmiÅŸ, iki din adamı ve cemaat arasında böylece yakın bir irtibat baÅŸlamıştı.
 
GeçtiÄŸimiz hafta 99 yaşında ölen Nasrallah Butros Sfeyr, 2000 yılında Ä°srail’in Güney Lübnan’daki iÅŸgali sona erdiÄŸinde, “Madem Ä°srail gitti, Suriye de çekilsin” çıkışıyla dikkatleri çekmiÅŸti. 5 yıl sonra, 14 Åžubat 2005’te Lübnan Sünnîlerinin en önemli isimlerinden eski BaÅŸbakan Refik Harirî suikasta kurban gidince, oluÅŸan tepki ortamında Suriye ordusu Lübnan iÅŸgalini sona erdirmek durumunda kaldı. Sfeyr’in çaÄŸrısı böylece yerini bulsa da, Sünnî cephe önemli bir kayıp daha vermiÅŸti.
 
Günümüzde Hizbullah üzerinden Ä°ran’ın nüfûz bölgesine dönüÅŸen Lübnan, yakın tarihte ülkenin birlik, bütünlük ve özgünlüÄŸünü savunan etkili isimlerin teker teker sahneden çekilmesiyle, artık tamamen kırılgan bir görünüme sahip. Suudi Arabistan’ın BaÅŸbakan Saad Harirî yoluyla kendine alan açmaya çalıştığı Lübnan’ın bugün en önemli eksiÄŸi, herhangi bir dış ülke hesabına çalışmadan, tamamen kendi millî ajandasına sahip lider ve hareketler. Ülkemizde meÅŸhur tabirle ifade edersek, “yerli ve millî bir duruÅŸ”, Lübnan’ın bugün en çok ihtiyaç duyduÄŸu ÅŸey.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.