Sosyal Medya

Güncel

Hayrettin Karaman / İmam-ı Rabbânî: Akıl ve vahiy

Hayrettin Karaman - Yeni Åžafak



Ä°mam-ı Rabbânî aÅŸağıda özetleyeceÄŸim mektubunda (C.I, 259. Mektup) önemli bir kelam meselesini ele alıyor, iki büyük kelam mezhebi olan Mâtürîdîlik ve EÅŸ’arîliÄŸin bu konudaki görüÅŸünü tenkit ediyor ve kendisi bir görüÅŸ ileri sürüyor.

Bu mektubun bana göre önemi, Ehl-i sünnet kavramını bir tabu haline getiren ve Ehl-i sünnet mütefekkir ve müctehidlerinin açıklamaları üzerine ehliyetli kiÅŸilerin söz söylemesini “Ehl-i sünnet mezhebinden çıkma ve sapıtma” olarak deÄŸerlendiren kimselere bir uyarı olmasıdır. Genel olarak Ehl-i sünneti benimsemek bence de sahih Ä°slam anlayışı için en salim yoldur, ancak Gazzalî, Bakıllânî, Râzî, Ä°sferâyînî, Elmalılı gibi yeterli ilim sahiplerinin bazı konularda yine Ehl-i sünnetin usulünü kullanarak farklı açıklamalar yapmalarına bir mani yoktur.

Mektubun konusu, sahih imanın (itikadın) temel maddelerinden biri olan “Allah’a iman” konusunda aklın yeterli olup olmadığı, akıl yeterli deÄŸilse kendilerine peygamber gönderilmemiÅŸ ve sahih itikad kendilerine vahyile açıklanmamış olan insanların sorumlu tutulmalarının akla ve nakle uygun olup olmadığı ile alakalıdır. Mektubu özetleyelim:

Allah Teâlâ’nın peygamberler göndererek sahih dini açıklaması, ÅŸükrünü eda etmenin neredeyse imkansız olduÄŸu büyük bir nimettir. Peygamberlerin açıklamalarından mahrum olan kadim Yunan filozofları zeki olmalarına raÄŸmen Allah’ın varlığı inancına ulaÅŸamadılar, varlıkları yaratan zamandır (dehr) dediler, daha sonrakiler ise peygamberlerin tebliÄŸlerinden bazı kırıntılara ulaÅŸtıkları için Allah’ın varlık ve birliÄŸi düÅŸünce ve inancına ulaÅŸtılar. Åžu halde vahiy olmadıkça bizim bu konularda yetersiz olan aklımız ile sahih itikada kavuÅŸmamız mümkün deÄŸildir.

Bizim Mâtürîdîlere ÅŸaşıyorum: Allah’ın varlık ve birliÄŸi inancına ulaÅŸmak için tek başına aklın yeterli olduÄŸunu söylüyor, buna dayalı olarak da medeniyetten uzak yerlerde (daÄŸ baÅŸlarında) yaÅŸamış ve puta tapmış olanların kâfir olduklarını, ebediyyen cehennemde yanacaklarını ifade ediyorlar! Bizim anladığımız ise “Peygamberler gelip sahih itikadı açıklamadıkça insanların sorumlu olmayacakları ve ebedi olarak cehenneme atılmayacakları” ÅŸeklindedir.

Åžöyle bir itiraz akla gelir: Peygamber tebliÄŸinden mahrum olup bu yüzden puta tapmış kimseler cehenneme girmeyeceklerse cennete girecekler demektir. Halbuki Allah’a ÅŸirk koÅŸanların cennete giremeyecekleri Kur’an’da açıklanmıştır. Cennetle cehennem arasında bulunan A’râftakiler de bir süre sonra cennete gireceklerdir, yani A’râf’ta ebedî kalmak yoktur. EÅŸ’arî mezhebine göre de bunların cennete girmeleri gerekiyor ki, âyetler buna manidir.

Evet bu itiraz veya sual oÄŸlum ve baÅŸkaları tarafından da bana defalarca soruldu, üzerinde çok düÅŸündüm. Muhyiddîn Ä°bn Arabî, “Bunlara ahirette peygamber gönderilir, orada tebliÄŸ yapılır, kabul edip etmemelerine göre muamele edilir” diyor, ama bu cevabı da isabetli bulmuyorum; çünkü ahiret teklif (tebliÄŸ edip yükümlü kılma) yeri deÄŸildir, orası dünya hayatında yapılanların karşılığının görüldüÄŸü yerdir.

Benim sonunda ulaÅŸtığım görüÅŸ ve cevap ÅŸudur: Bu insanlar, dünyada iken yaptıkları kötülüklerin ve çiÄŸnedikleri kul haklarının karşılığını ceza ile ödedikten sonra insan dışı canlılar gibi yok edileceklerdir.

Mektubun özeti budur. Ä°mam-ı Rabbânî’nın de ulaÅŸtığı sonuca katılıp katılmamak caizdir; önemli olan bu yetkin alim ve sûfînin büyük mezheb imamlarını tenkit edebilmesi ve onların bazı görüÅŸlerine katılmamasıdır.

Bir düzeltme:

Dünkü yazımın bir yerinde “ÅŸeytanlar bağışlanır” ifadesi geçiyor, bu bir yazım hatasıdır, doÄŸrusu “ÅŸeytanlar baÄŸlanır” olacak, nitekim aynı yazıda bu da vardır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.