Güncel
Bardakçı: Sultan Abdülhamid’in “karakutusu” Arap İzzet Paşa’nın kayıp günlükleri yayınlandı. O dönem artık daha mükemmel yazılabilecek!
Follow @dusuncemektebi2
Murat Bardakçı- Habertürk
İmparatorluk tarihimizin son dönemine ait çok önemli kaynaklardan biri, Sultan İkinci Abdülhamid’in en yakınlarından olan ve tarihlere “Arap İzzet Paşa” diye geçen İzzet Holo Paşa’nın yüz küsur seneden buyana saklı kalan günlükleri, bu hafta nihayet yayınlandı. Tarihçiler ve o dönemin meraklıları yayınlanan bu günlüklerden şimdiye kadar gizli kalmış bilgiler edinecek ve Sultan Abdülhamid’in dönemini çok daha düzgün biçimde değerlendirebilecekler…
Günlüklerin macerasını ve ortaya çıkış öyküsünü bundan tam bir sene önce, yayına karar verilmesinin hemen ardından yazmıştım ve şimdi kısaca tekrar edeceğim:
Orta Asyalılıktan Araplığa, Kürtlükten Çerkesliğe ve Türklüğe kadar imparatorluğun hemen her unsurunun genlerini taşıyan Şam’da dünyaya geldiği için tarihlere “Arap İzzet” diye geçen İzzet Holo Paşa, 1852’de doğdu. Çok iyi tahsil gördü, Fransız okulunu bitirdikten sonra Hukuk okudu, 1890’larda Abdülhamid tarafından Yıldız Sarayı’na alındı ve zamanla hükümdarın en güvendiği danışmanı oldu. Padişahın dış dünya ile temasının sağlanması, memlekette olup bitenlerden haberdar edilmesi ve devlet birimleri arasındaki koordinasyon gibi işlerin yanısıra hükümdarın bütün gizli temaslarını da senelerce o yürüttü ve önemli konularda padişaha her zaman düşüncelerini söyledi.
Derken, 1908’de Meşrutiyet ilân edildi, bir sene sonra da 31 Mart olayı yaşandı. Sultan Abdülhamid’in yakınlarının hayatları artık tehlike altındaydı ve hükümdar oğlu gibi gördüğü İzzet Paşa’ya “Beni hayatta bırakırlar ama seni öldürürler! Memleketi hemen terket!” tavsiyesinde bulundu. Paşa bu tavsiyeye uyarak padişahın birçok yakınının yaptığını yaptı, yani Türkiye’den ayrıldı ve gidişinin hemen ardından Abdülhamid de tahtından indirilip Selânik’e sürgüne gönderildi.
İzzet Paşa İstanbul’dan Avrupa’ya gitti, oradan Mısır’a geçti, sahip olduğu servet sayesinde hiç sıkıntı çekmedi ve hep refah içerisinde yaşadı. İstanbul’da bulunan hanımının vefatı üzerine 1923 Ağustos’unda Ankara Hükümeti’nin verdiği izinle 14 sene aradan sonra birkaç haftalığına İstanbul’a geldi, sonra tekrar Mısır’a döndü ve hayattan 1924’te Kahire’de ayrıldı.
Paşa’nın aynı hanımdan 17 çocuğu olmuş ama bunların dördü hayatta kalabilmişti. Çocukları imparatorluğun yıkılması üzerine bulundukları ülkelerin vatandaşlıklarını alıp rahat bir hayat sürdüler. Oğullarından Muhammed el Âbid de, 1932 ile 1936 arasında Suriye’nin cumhurbaşkanlığını yaptı.
ARAŞTIRMA DEĞİL, MACERA!
Paşa, Sultan Abdülhamid’in maiyetinde bulunduğu senelerde günlük tutmuş, devletin hayatî meselelerini, gördüklerini, yaşadıklarını, faaliyetlerini, hükümdarın anlattıklarını ve önemli hususlarda padişaha arzettiği düşüncelerini beş defter teşkil eden bu günlüklere kaydetmiş ama yazdıklarının hemen yayınlanmasını istememiş ve çocuklarına “Bunlar yüz sene sonra açılacaklar” demişti.
Günlüklerin macera filmlerini andıran macerası, Paşa’nın işte bu “Yüz sene sonra açılacak” vasiyeti ile başladı...
Defterler, Paşa’nın Amerika ile İsviçre’de yaşayan, Amerikan ve Avrupa yüksek sosyetesine mensup olan kızlarından Lemaa Hanım’a intikal etmiş, Lemaa Hanım günlükleri İsviçre’deki bir bankanın kasasına koymuş ama bundan kimselere, hattâ çocuklarına bile bahsetmemişti...
İzzet Paşa’nın günlüklerinin mevcudiyetini her nasılsa işitmiş olan bir torun çocuğu vardı: Paşa’nın diğer kızı Seniye Hanım’ın kocası, “Tarihimizde Hayâl Olmuş Hakikatler”, “Sultan İkinci Abdülhamid ve Zamanı” ve “Eski İstanbul Konakları” ile daha birçok kitabın yazarı olan Semih Mümtaz’ın torunu olan ve büyükbabası ile aynı ismi taşıyan işadamı Semih Mümtaz...
APANSIZ BULUNAN KASA
“Genç” Semih Mümtaz mevcudiyetini duyduğu ama nerede olduğunu bilmediği günlüklerin peşine düştü; akrabalarını, yani İzzet Paşa’nın şimdi dünyanın dört bir tarafında yaşayan torunlarını otuz küsur sene boyunca tek tek dolaştı ama hiçbirşey elde edemedi! Ailede bu defterlerin varlığını bilenler vardı fakat nerede muhafaza edildikleri yahut hâlâ mevcut olup olmadıkları konusunda hiçbir malûmat bulunmuyordu...
Günlükler, İzzet Paşa’nın Lozan’da, Lozan Palas Oteli’nde yaşayan kızı Lemaa Hanım’ın 1980’lerin başında vefat etmesinden seneler sonra ve yine tesadüfen ortaya çıktılar! İsviçre bankalarından birinin yetkilisi 2010’da Lemaa Hanım’ın Amerika’da yaşayan torunu Ali Ziya Âbed’i bularak “Madam Lemaa bizde uzun yıllar önce bir kasa kiralamıştı. Kira müddeti bu sene sona erdi, veraset ilâmınız ile beraber gelip kasayı açın” dedi.
Ali Ziya Âbed, kuzeni Semih Mümtaz’ı vaziyetten haberdar ederek “Aradığın defterler büyükannemin kasasında olabilir. Ben gidemem, sağlığım iyi değil, sana vekâlet vereyim, gidip bak” dedi; Semih Mümtaz birkaç ay uğraşarak tamamladığı belgelerle bankaya gitti ama bu defa bir başka dert yaşandı: Anahtar derdi! Zira, İzzet Paşa’nın kızı Lemaa Hanım’daki anahtarlar kayıptı!
Bankaya çilingir çağırıldı, kasa birkaç saatlik uğraşmanın neticesinde geceyarısına doğru açılabildi ve içerisinden İzzet Holo Paşa’nın beş defter hâlindeki günlükleri ile bazı evrak çıktı!
Günlükler bulunmuş ama bilinmezlik üzerine kurulu kaderleri hâlâ değişmemişti. Semih Mümtaz defterleri kimseleri haberdar etmeden sekiz sene boyunca muhafaza etti ama bu arada çok önemli bir iş yaptı: Defterleri eski harflere ve dolayısı ile eski dile mükemmelen âşina olan bir uzmana, Osmanlı Arşivleri’nin eski mensuplarından İbrahim Küreli’ye vererek yeni yazıya çevirtti ve transkrpsiyonun tamamlanmasının ardından temas ettiği İş Bankası Kültür Yayınları, günlükleri bu hafta iki cild halinde yayınladı.
552 sayfalık ilk cildde Paşa’nın beş adet deftere yazdıkları hiçbir müdahalede bulunulmadan Lâtin harflerine aynen nakledilmiş şekilde yeralıyor. İbrahim Küreli’nin büyük maharet eseri olan çevrimyazısının ardından bir aile albümü geliyor, ikinci cildde ise defterlerin tıpkıbasımı bulunuyor. Son derece ağdalı bir Bâbıâlî üslûbu ile yazılmış olan metin, önümüzdeki sene günümüzün diline uyarlanmış biçimde çıkacak.
İLK MÜBADELE PROJEMİZ
Hatıralar ner ne kadar gerçeklerin bilinmesi arzusu ve tecrübelerin sonraki nesillere aktarılması maksadı ile yazılırlarsa da, kaleme alınmalarının bir başka önemli sebebi daha mevcuttur: Hatırat sahiplerinin bir yerde hata etmiş olmaları ihtimaline karşı kendilerini tarihe karşı müdafaa çabaları…
Bu çaba, İzzet Paşa’nın günlüklerinde de yer yer görülüyor. Meselâ, Sultan Abdülhamid’in daha sonra fena neticelenen bazı kararlarına daha işin başında karşı çıktığını, hükümdarın yakın bir danışmanı olarak muhtemel zararlara işaret ettiğini yazıyor ama Abdülhamid’i kararından vazgeçiremediğini anlatıyor…
Günlüklerde bir kısmı tebessüm ettirici, bir kısmı da şaşırtıcı birçok hadiseye rastlıyorsunuz..
İzzet Paşa, Sultan Abdülhamid’in bazı hoş âdetlerini, meselâ rüyasında gördüğü saray görevlilerinin rütbelerini hemen ertesi günü yükselttiğini anlatırken bugüne kadar meçhul kalmış çok önemli bazı diplomatik teşebbüsleri de hikâye ediyor…
Sultan Abdülhamid’in o senelerde başlamış olan Ermeni meselesini halledebilmek için düşündüğü çözüm de bunlardan biri…
İzzet Paşa, hükümdarın İngiltere’nin 1900 senesinde Güney Afrika’nın Transvaal bölgesinde Hollanda asıllı Boerler’e karşı giriştiği İkinci Boer Savaşı sırasında Londra ile anlaşarak Boerler’i Anadolu’ya getirmeyi, buna karşılık Anadolu’daki Ermeniler’i de Afrika’ya göndermeyi düşündüğünü anlatıyor, bu konuda fikrini soran Abdülhamid’e “Rusya buna izin vermez” dediğini, padişahın “Ben Rusya’yı ikna ederim” cevabını verdiğini yazıyor.
Bu teşebbüs proje seviyesinde kalmış olmasına rağmen, Sultan Abdülhamid’in “mübadele” konusunu Cumhuriyet’ten seneler önce düşünmüş olduğunu gösteriyor!
İzzet Holo Paşa’nın 110 sene saklı kaldıktan sonra bu hafta yayınlanan günlükleri Sultan Abdülhamid ve dönemi ile alâkalı böyle birçok bilinmeyen konuyu gün ışığına çıkartırken, Paşa’nın torun çocuğu Semih Mümtaz’ın defterleri bulabilmek maksadıyla seneler boyunca devam eden koşuşturması, azmin neticesinde nasıl başarıya ulaşılabileceğinin mükemmel bir misalini teşkil etmektedir. Zaten, Semih Mümtaz’ın günlükleri bulma çabasını anlattığı önsözünü okuyanlar bir araştırmanın safahatından ziyade bir macera romanı ile karşılaştıklarını hissedeceklerdir.
KEŞKE ŞU İŞİ DE ETMESELERDİ…
Semih Mümtaz’ın otuz küsur sene devam eden çabalarına ve eserin yayıncısına son dönem tarihçilerimizin müteşekkir olmaları gerektiğini söyledikten sonra, hatıraları bulan ve yayınlayan taraflar ile mevcut yakınlığıma rağmen, her titiz yazarın tepesinde kılıç gibi sallanan bir tehlikeye dikkat çekmek maksadıyla, İzzet Paşa’nın 110 sene sonra başına gelen büyük derdi hiç arzu etmememe rağmen anlatmam gerekiyor:
Paşa’nın günlüklerinin ilk cildinin 552 sayfa olduğunu yazdım ama defterlerin tıpkıbasımlarıın yeraldığı bin küsur sayfalık ikinci cildin tam sayfa adedini söyleyemiyorum! Zira yayın sırasında büyük gaflete düşülmüş ve editör, redaktör, grafiker, görsel yönetmen vesaire her kim ise eb’adı tuğladan iri olan koskoca cilde sayfa numaraları koyması gerektiğini akıl edememiş! Üstelik bu kadarla da kalmamış, her defterin tıpkıbasımının başına kaçıncı defter olduğunu gösteren küçücük bir not ilâvesini bile düşünmemiş ve içerisinde böylesine önemli bir kaynağın elyazısı orijinal metninin yeraldığı koskoca cildi, hiddetinize hâkim olamadığınız anlarda birilerinin kafasına fırlatmaktan başka bir işe yaramaz hâle getirmeye muvaffak olmuşlar!
Eski harflere âşinâ olanlar, Lâtin harflerine nakledilmiş ilk cilddeki bahisleri Paşa’nın elyazısı ile olan orijinalinden okumaya heves ettikleri takdirde aradıklarını bulabilmek için dakikalarca, hele son iki defterde de saatlerce ter içerisinde gerektiğini peşinen bilmek zorundadırlar!
Günlüklerin ikinci cildinin uğradığı tacizden ve tecavüzden de öte bu saldırı vaktiyle benim de başıma geldiği için senelerden buyana çekinmeden söylerim: Binbir emekle hazırladığınız eserinizin en büyük düşmanı yangınlar, seller, rutubet, kitap kurtları, sansür yahut kitap ile kâğıdın diğer düşmanları değil; mesleklerini sevmeyen ve işlerini bu yüzden ciddiye almadan yalapşap, baştan sağma ve emeğinize saygı göstermeden yapan editör, redaktör, grafiker, görsel yönetmen vesaire makulesidir!
Allah eserleri ve eser sahiplerini bu zevâtın tasallûtundan korusun, Arap İzzet Paşa’nın günlükleri gibi çok önemli ve hacimli bir kitabı hiçbir fedakârlıktan çekinmeden yayınlayan nazik ve iyi niyetli dostum Ahmet Salcan’a da bol sabır versin!
Arap İzzet Paşa’nın torun çocuğu Semih Mümtaz.
Arap İzet Paşa’nın günlüklerinin ilk cildi.
Arap İzzet Paşa’nın torun çocuğu Semih Mümtaz.
Arap İzzet Paşa’nın elyazısı ile olan günlüklerin bir sayfası.
Henüz yorum yapılmamış.