Kürsü
Hüseyin Akın: Sonun bilincine ulaşan kişi başına gelen günlük ya da vakitli vakitsiz akıbetlerin derin tasasını çekmez
Follow @dusuncemektebi2
Hüseyin Akın- Milli Gazete
Ahirete inanmak, sonu anlamlandırmaktır. Cümleyi yeniden kurmak gerekirse, ahiret inancı sonun anlamını idrak derecesine yükselmektir.
Dostoyevski’nin Karamozof KardeÅŸler romanında ifade edildiÄŸi gibi: “Tanrı yoksa her ÅŸey mubahtır.” Allah, ahiret ve ahlak yeryüzündeki imtihanımızı belirliyor.
Ahirete inanan bir kimse o yokmuÅŸ gibi davranamaz. Sonun bilincine ulaÅŸan kiÅŸi başına gelen günlük ya da vakitli vakitsiz akıbetlerin derin tasasını çekmez.
Şayet ahirete inanıyorsanız kederiniz de mutluluğunuz da kimsenin mutluluğuna benzemez. Benzememeli de zaten.
Sabır ahirete inanan insanın dünyevi göstergelerinden biridir mesela.
İşin en hayırlı sonunu bekleme kuvvetidir bu.
Sabırsız kiÅŸi hesabın yarına kalmasını bekleyemez ve hemen görülmesini ister.
Bundan maksat nefsini anında tatmin etmektir.
Bilmez ki nefis terbiyesinin en hayata dönük yüzüdür sabır.
Merhamet diye bir ÅŸey var; kaynağını hesaba çekilme duygusundan alır. Kaygının vicdanlaÅŸması veya vicdanın aradığını, yani kaygılandığı ÅŸeyi bulmasıdır.
Vicdan kelimesinin “bulmak” anlamını içerdiÄŸini bir kez daha hatırlayalım.
Ahiret inancımızı sürekli diri tutan hasletlerden biri de adalettir.
Âdil insan uhrevi dengesini kurmuÅŸ insandır. Zulme meyletmez, zira zulme meylettiÄŸi zaman dünya-ahiret tahterevallisinin bir tarafı yerde bir tarafı havada kalacaktır.
Peygamberimizin Safa Tepesi’nden KureyÅŸ kabilesine yaptığı sesleniÅŸi hatırlayalım:
“–Ey KureyÅŸ cemaati! Ben size, ÅŸu dağın eteÄŸinde veya ÅŸu vadide düÅŸman atlıları var; hemen size saldıracak, mallarınızı gasp edecek desem, bana inanır mısınız?”
Onlar da hiç düÅŸünmeden:
“–Evet inanırız! Çünkü ÅŸimdiye kadar seni hep doÄŸru olarak bulduk. Senin yalan söylediÄŸini hiç iÅŸitmedik!” dediler.
Allah Resulü:
“–O hâlde ben ÅŸimdi size, önünüzde ÅŸiddetli bir azap günü bulunduÄŸunu, Allah’a inanmayanların o çetin azaba uÄŸrayacaklarını haber veriyorum. Ben sizi o çetin azaptan sakındırmak için gönderildim.”
Ahirete inanmanın gücü, kuvveti ve samimiyeti bu mikyasa uygun olmalıdır iÅŸte.
Kırdığınız kalpler, iÅŸlediÄŸiniz günahlar, yaptığınız zulümler, cimrilikler, fitneler ve fesatlar acaba hangi saiklerin etkisiyle gerçekleÅŸmiÅŸtir?
Ahiret inancı hakkında bir anlık dalgınlık değil mi?
Åžöyle düÅŸünün, ÅŸayet ahirete inanmasaydınız kim bilir nasıl davranacaktınız?
Gelecek yakın tehlikeler konusunda acil tedbirler alan insan ahiret söz konusu olduÄŸunda bu yakından daha yakın mesafeyi ne yazık ki kaybediyor.
Dil unutuÅŸu kolaylaÅŸtırır. Bir umdeyi dilinize pelesenk ederseniz bir süre sonra onun varlığını göremezsiniz.
Ahireti aklınıza getirin. Akıl uhrevi perspektiflerle terbiye olur.
Terbiye olmuÅŸ akıl sonunu çok saÄŸlıklı biçimde hesap edip hâl yoluna koyar.
Ahiret kiÅŸinin aklından çıktığı zaman aklın var oluÅŸ gayesi de büyük oranda kaybolmuÅŸ olur. Zira akıl dünya dertleri ile malul hale gelir.
Yunus’un diliyle söyleyecek olursak: “Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.” Sosyolojik çıkarımları, siyasi analizleri ve psikolojik tahlilleri bir kenara bırakarak meseleye bir de bu zaviyeden baksak nasıl olur acaba?
Henüz yorum yapılmamış.