Kürsü
Hayrettin Karaman- Arifler meclisinden Hz. Mevlânâ ve İmam-ı Rabbânî: Kaza ve Kader
Follow @dusuncemektebi2
Hayrettin Karaman- Yeni Åžafak
Dün, mübahaseyi (araÅŸtırma ve tartışmayı) seven birisi bana bir süal sordu.
Dedi ki: “Küfre (kâfir olmaya) razı olmak küfürdür.” Bunu Peygamber söyledi, onun söylediÄŸi söz de doÄŸrudur, yerindedir. Sonra yine “Müslüman olan kiÅŸinin her türlü kazaya (Allah’ın kaza ve kaderine) razı olması lazımdır” buyurdu.
Kâfirlik ve münafıklık da Allah’ın kaza ve kaderiyle deÄŸil mi? Fakat buna razı olursak (ilk hadise göre) kötülük etmiÅŸ, (küfre rıza göstermiÅŸ) olmaz mıyız? Razı olmazsak da suç. Peki ikisinin arasında hangi çareye baÅŸvuralım?
Ona dedim ki: Bu küfür Allah’ın takdiri iledir; ama Allah’ın hükmüyle, Allah’ın emir ve rızasıyla deÄŸildir. Bu küfür yalnız kaza ve kaderin eserlerindendir.
Hocam Allah’ın kaza ve kaderini Allah’ın bilgisi olarak bil de ÅŸüphe ve tereddüdün kalmasın. Küfre de razıyız çünkü Allah’ın bilgisine muvafıktır, fakat bizim fenalığımızdan, bizim kötülüÄŸümüzden meydana geldiÄŸinden (bu bakımdan) ondan razı da deÄŸiliz. Küfür, Allah bilgisi olmak bakımından küfür deÄŸildir, Hakk’a kâfir deme, burada dur!
Küfür cahillikten meydana gelir; fakat küfrün takdiri Allah’ın bilgisidir Allah kâfirin kâfir olacağını ezelde bilir, bildiÄŸi gibi de zuhur eder. Rüya ve mülayimlik manasına gelen “hilm” ile sümük manasına gelen “hilm” nasıl bir olur (Åžekilde ve sözdeki her benzerlik, mana ve mahiyette de benzerlik deÄŸildir). Çirkin resim ressamın çirkinliÄŸini icab ettirmez ya; çirkini de yaptığına, yapabildiÄŸine bir delil olur ancak. Hatta hem çirkin resmi hem güzel resmi yapabildiÄŸinden ressamın, kuvvetli bir ressam olduÄŸuna delildir.
Bu bahsi açar, düzüp koÅŸarsam süal ve cevaplar uzar gider. Ben de aÅŸk nüktesinin zevkini kaybederim. Allah’a hizmet baÅŸka bir ÅŸekle döner, maksat hidayet iken dalalet olur (yolun doÄŸrusundan sapılır).
Saçı sakalı kır bir adam, iyi bir berberin önüne gider de, “YiÄŸidim, saçımdaki, sakalımdaki akları ayır, yol, bir yeni gelin aldım” der. Berber adamın sakalını dipten tıraÅŸ ederek kılları önüne kor da der ki: “Benim bir iÅŸim çıktı, sen ayırıver!”
Ä°ÅŸte bunun gibi bu süal, ÅŸu da cevabı: Artık sen ayırıver! Din kaygısı bunlarla uÄŸraÅŸmaya vakit bırakmaz.
(Mesnevî, C.III, s. 81-82)
Ä°mam-ı Rabbânî de Mektûbât’ının birinci cildinde (s. 458, 559) kaza, kader, kulun irade ve ihtiyarının fiiline (yapıp ettiklerine) tesiri konusunu ele almış uzunca ve doyurucu açıklamalar yapmıştır. Özetleyeyim:
Ebû Hanîfe, Ca’fer es-Sâdık hazretlerine soruyor:
-Ey Allah Resulü’nün evlâdı, Allah Teâlâ iÅŸi kullarına bırakmış mıdır?
-Allah rubûbiyyeti (Rab ve yaratıcı olmayı) kullarına bırakmaktan münezzehtir.
- Peki o zaman kulları yaptıklarına mecbur mu kılmıştır.?
-Allah Teâlâ kulları yaptıklarına mecbur kılıp sonra da niçin günah iÅŸlediniz diye azab etmez; Onun eÅŸsiz adâleti buna imkan tanımaz.
-O zaman bu iÅŸ nasıl çözülecek?
-İkisi arasıdır, ne tamamen kullara bırakmıştır, ne mecbur etmiştir.
Ä°mam-ı Rabbânî bu rivayeti naklettikten sonra Kelâm ilminin üslub ve yöntemini kullanarak konuya açıklık getiriyor. Ä°mam EÅŸ’arî’nin cebre yakın görüÅŸünü reddediyor, Ä°sferâyînî’nin “Allah’ın kudreti ile kulun kudreti kulun fiilinin aslında etkilidir”, Bakıllânî’nin “Kulun kudreti fiilin aslında deÄŸil, vasfında (iyi veya kötü olmasında) etkilidir” görüÅŸlerini naklediyor ve kendisi “Kulun kudreti de hem aslında hem de vasfında etkilidir” görüÅŸünü ileri sürüyor. Yani Allah ezelde kulun iyi ve kötüden hangisini tercih edeceÄŸini biliyor ve buna göre yaratıyor, kul ise iÅŸte bu tercihi yaptığı ve kendisine verilen iradeyi ve gücü iki şıktan birine sarfettiÄŸi için “kesb” etmiÅŸ ve sorumlu oluyor.
Ä°ÅŸte iki ârif, iÅŸte imanın önemli bir konusu hakkındaki açıklamaları.
Henüz yorum yapılmamış.