Abbasî Medenî öncülüğündeki siyasî hareket, salt Cezayir ile sınırlandırılamaz
Follow @dusuncemektebi2
Aynı mücadelenin birbirini takip eden temsilcileri olarak birbirini etkilemiş olmaları gayet tabiîdir. Bin Badis, Malik bin Nebi, Abbasî Medenî yaşadıkları zaman itibarıyla farklı kuşaklara mensuptular. Gerçi Bin Badis ile Malik bin Nebi arasındaki yaş farkı azdı fakat yine de Birinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrasını temsil ettiklerini düşünebiliriz. Fikrî bakımdan birbirini takip ettiklerine şüphe yoktur.
Bizler yaÅŸadığımız dönem itibarıyla Abbasî Medenî’den önce Malik bin Nebi’yi tercüme kitapları vasıtasıyla tanımıştık. Ä°slâmî Selamet Cephesi (FÄ°S), Cezayir’de yerel yönetim seçimlerinde büyük bir baÅŸarı kazanınca bütün dünyada olduÄŸu gibi Türkiye’de de büyük bir ÅŸaÅŸkınlık yaÅŸanmıştı.
Bin Badis’ten itibaren antiemperyalist bir mücadelenin içinde yetiÅŸen kuÅŸaklar iktidara doÄŸru yürüyordu. Onun için bu baÅŸarı bizde de büyük bir heyecana sebep olmuÅŸtu.
Abbasî Medenî öncülüÄŸündeki siyasî hareket, salt Cezayir ile sınırlandırılamazdı. Akdeniz’i kuÅŸatan Ä°slam ülkelerinde kitleleri dipten gelen bir dalga ile harekete geçiren yeni bir kuÅŸak ortaya çıkmıştı. “Ä°slamcı” veya “siyasal Ä°slam” ÅŸeklinde tanımlanan bu kuÅŸak gerçekten umut vaat ediyordu. Bu kuÅŸağın verdiÄŸi barışçıl mesajlar Batı dünyasında hiçbir ÅŸekilde karşılık bulmadı.
Fransa’nın öncülük ettiÄŸi bir askerî müdahale ile Abbasî Medenî tutuklandı, daha sonra onun yerini alan diÄŸer liderler de hapse atıldı. Bunun çok kapsamlı, tasarlanmış bir Batı müdahalesi olduÄŸu açıktı.
ÇoÄŸumuz öÄŸrencilik yıllarının çoktan sonuna gelmiÅŸtik. Cezayir’de ve Ä°slam coÄŸrafyasının farklı bölgelerinde yeniden diriliÅŸ hareketlerinin baÅŸarıya ulaÅŸma ihtimali belirmiÅŸti ama Batı emperyalizmi aynı anda yeni bir saldırı dalgası yaratmış, Haçlılar her yönden harekete geçmiÅŸti.
Körfez Savaşı, Ä°slam dünyasının merkez coÄŸrafyasında yeni bir iÅŸgal sürecinin baÅŸladığını gösteriyordu. 1991’in sonralarına doÄŸru Cezayir’in de aynı süreci yaÅŸayacağı anlaşılmıştı. 1992’in Ocak ayında Ä°zmir’de bir grup arkadaÅŸla Cezayir’e askerî müdahaleyi kınayan bir gösteri yaptık. Dönemin ruhuna uygun olarak Ä°zmir Hisar Camii’nde cuma namazını müteakip Fransız, ABD ve Ä°srail bayraklarını yakarak tepkimizi dile getirmek istedik. Aynı günde Türkiye’nin baÅŸka ÅŸehirlerinde de benzer gösteriler yapılmıştı.
Birçok ÅŸehrin aksine, polis, Ä°zmir’deki gösteriye çok sert müdahale etti. Gösteriye katılanların neredeyse iki katı polis alanı kuÅŸatmıştı ve gösteri barışçıl bir ÅŸekilde önceden tasarlandığı gibi tamamlanınca dağıldı. Tam bu esnada polisin görülmemiÅŸ bir sertlikle müdahalesi sonucu elliye yakın kiÅŸi gözaltına alındı.
Polisin sert müdahalesi bizim için çok anlamlıydı. Müdahale emrini verenlerin FETÖ’cü polisler olduÄŸunu düÅŸünmüÅŸtük. Bu görüÅŸüm hiçbir zaman deÄŸiÅŸmedi. Bu olaydan çok kısa bir zaman sonra Bosna’dan çok kötü haberler gelmeye baÅŸladı.
Ä°slam dünyası iÅŸgal ve terör yoluyla barış içinde yeniden ihya hedefinden uzaklaÅŸtırıldı. Ä°ki kutuplu dünyanın nihayete erdiÄŸi yani Ä°kinci Dünya Savaşı’yla oluÅŸan dengelerin dağıldığı bu dönemde yeni bir denge kurulana kadar Ä°slam dünyası terör parantezine alındı.
Polisin sert müdahalesi Türkiye’nin yakın çevresine müdahalesini önlemek mânâsına geliyordu. Bunun tasarlanmış bir siyaset olduÄŸu açıktı. Ä°slam dünyası inanılmaz bir ÅŸekilde kaosa sürükleniyor, Türkiye etkisizleÅŸtiriliyordu. FETÖ’nün bu tarihten sonra ulus ötesi bir güce dönüÅŸmesi çok zor olmadı. Bugün hâlâ, ‘Ä°slam dünyası terör üretiyor’ diyenlerin veya Ä°slam dünyasının geriliÄŸinden bahsedenlerin cahil olduklarını düÅŸünmek herhâlde iyi niyetli bir yaklaşım olur.
Bulgaristan’da Türkleri sürgün etmiÅŸler, Bosna’da katliama baÅŸlamışlardı. Cezayir’den baÅŸlamak suretiyle Akdeniz’i kuÅŸatan Ä°slam ülkelerinde yeni bir baskı ve kaos dönemini baÅŸlatmışlardı. Ermenilerin Azerbaycan toprağı olan KarabaÄŸ’ı iÅŸgalleri de aynı yıllarda yaÅŸandı. Amerika, Irak’ı harabeye çevirdi. Hâdiselerin geçtiÄŸi yerleri harita üzerinden takip etmek bile baÅŸlı başına fikir verir.
Türkiye, kendine uygulanan ağır baskılara raÄŸmen yoluna devam etti. Cezayir’de yerel yönetimlerde büyük baÅŸarı kazanması ihtimal dâhilinde olan hareketin temsilcileri hapse atıldı fakat bunu Türkiye’de baÅŸaramadılar.
Türkiye’de de çok ÅŸiddetli baskılar söz konusuydu fakat Ä°stanbul gibi büyük ÅŸehirlerde yönetimi devralan yeni kuÅŸaklar baÅŸarılarıyla Türkiye’nin deÄŸiÅŸiminde büyük pay sahibi oldular. Zaten bu baÅŸarı yeni Türkiye’nin önünü açmış oldu.
Doksanların hemen başında Samuel Huntington, ‘medeniyetler çatışması’ tezi ile Ä°slam dünyasına yönelik saldırgan Batı müdahalesine yapay bir kılıf uydurmuÅŸtu. Güya medeniyetler arasında fay hatları vardı ve bu hatlardaki hareketlilik çatışmaya sebep oluyordu.
Hâlbuki Amerika, Fransa, Ä°ngiltere ve Almanya gibi fay hatlarından çok uzaktaki ülkelerin yeni Haçlı orduları ÅŸeklinde saldırıya geçmesi tamamen emperyalist müdahaleydi. Bunun medeniyetler savaşı ÅŸeklinde takdim edilmesi, kitlelere yönelik propaganda çalışmasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildi.
Cezayir’den yirmi yıl sonra Mısır’da iktidara gelen Mursî’nin benzer yöntemlerle devrilmesi konunun bir medeniyet savaşı olmadığı, yeni sömürgecilik faaliyetleri serisinden bir dizi olayla karşı karşıya olduÄŸumuzu gösterdi. Müslümanlar demokratik yollarla iktidara gelmiÅŸ fakat Batı’nın desteklediÄŸi azınlık grupları onları silahla devirmiÅŸti. Bunun medeniyet ya da din savaşı olduÄŸunu gösteren herhangi bir iÅŸaretten bahsedilemezdi.
Abbasî Medenî, Ä°kinci Dünya Savaşı’nda sonra ortaya çıkan ve uzun bir dönemde olgunlaÅŸan Ä°slamcı mücadele geleneÄŸinin en önemli simalarından biriydi. Aliya Izzetbegoviç gibi Batı ile içiçe yaÅŸamış ve onlardan etkilenmiÅŸti.
Yeni bir mücadele yöntemi geliÅŸtirdiler. Bütün bir coÄŸrafyanın kaderi üzerinde etkili olabilirlerdi. Onlar, maÄŸlubiyetin bir kader olmadığına inanmıştı. Bunun için ömürlerini Ä°slam’ın ve insanlığın davasına harcadılar. YaÅŸadıkları dönemde yepyeni umutların yeÅŸermesine yol açtılar.
Selçuk Türk Yılmaz - Gerçek Hayat
Henüz yorum yapılmamış.