Sosyal Medya

Kürsü

Hüseyin Akın- Hayatın içinden pasajlar

Hüseyin Akın- Milli Gazete



KALABALIK: Yalnızlığın nasıl rafine hali varsa kalabalığın da her insanda farklı farklı duruÅŸu vardır. Kimi zaman insanın daralan ruhu etrafındaki üç beÅŸ kiÅŸiyi bile fazla görüp kendine insansız bir hava sahası bulmak ister. Yalnızlık duygusunu kışkırtan ÅŸey insanın üzerine doÄŸru yürüyen kalabalığın yoÄŸunluÄŸudur. Yalnızlık bir başınalıktır. Bir başına kalan insanın önünden kalabalık çekildiÄŸi için her ÅŸeyi daha bir net görür. Sayısal üstünlüÄŸün kontrol edilemez hale gelmesinden neÅŸet eden insan öbekleridir kalabalıklar. Belli bir sayıdan sonra okunaksız bir kütle haline gelirler. Tanınmalarını saÄŸlayacak çehrelerini yitirmiÅŸlerdir. Metropol insanı kalabalıklara saklanır, yığınların gücü ile hareket kabiliyetine kavuÅŸur. Bu bir tür sürüklenmedir. Ä°nsan, eÅŸya kalabalığı olur da sözcük, durum ve de duygu kalabalığı olmaz mı? MeÅŸguliyet dediÄŸimiz ÅŸey bu yığılmanın zihnimize ve de eylemlerimize yansımış ÅŸeklidir.
 
DÜÄžÜN: Uygurca “düÄŸüm” kelimesinden geliyor. Ä°ki insanın belli bir akitle birbirine düÄŸümlenmesi demek olmalı. DüÄŸme bu rabıtayı kurmaya yarıyor. Yeniden kendi ÅŸahsiyetlerine geri dönebilmeleri için düÄŸmeler ihdas edilmiÅŸ. Yoksa herkes kendi düÄŸümünü kendisi atmak zorunda kalacaktı. Çok haz etmem düÄŸünlerden. Sevincin organize olduÄŸu yapay gülüÅŸlerin arz-ı endam ettiÄŸi yerler olduÄŸu için bu iki insana ait sevinç seremonisinin arasından çekilmek isterim. Ä°ki insanın karı koca olma merasimine kalabalıkların eÅŸlik etmesi aleniyeti sergileme maksadı taşır. Åžimdiki düÄŸünlerin sahici coÅŸku, mutluluk ve sevinç paylaşımı törenleri olmaktan çıktığını bilmem söylemeye gerek var mı? Takı merasimi ile vazife tamamlanmış olur genelde. DüÄŸünün yapıldığı mekânı hısım akraba, dost ve arkadaÅŸlarla doldurabiliriz, lakin düÄŸün zamanını nasıl ve ne ÅŸekilde dolduracağımız her zaman soru olmaktan çıkıp soruna dönüÅŸüverir. DüÄŸüne ait olmayan unsurlarla doldurmaya kalkarız çaresiz.
 
DAMAT: Farsça bir sözcük olup güvey anlamına gelmektedir. ErkeÄŸin de kadının da kendilerini birbirine beÄŸendirme refleksi vardır. Bu fıtri ve de hilkate yönelik bir ÅŸeydir. Burada aklıma yıllar önce yazdığım bir dize geliyor: “Niye geldik dünyaya, damatlık beÄŸenmeye”. Damat kelimesi Osmanlı hanedanında bir kıdeme iÅŸaret etmektedir ki hanedandan bir kızla evlenen erkeklere verilen bir unvandır. Aynı zamanda birilerinin bacanağı veya eniÅŸtesidir damat. Eve sonradan geldiÄŸi için ehlileÅŸtirilmeye çalışılır. Takım elbise ile özdeÅŸleÅŸmiÅŸtir. Takım elbise uyum ve ahengi temsil eder. Alyansını en görünür parmağına takarak ya da alyanslı parmağını görünür kılarak evlilik akdini saat başı teyit eden kiÅŸidir damat.
 
ÇÄ°Äž VE MAHREM
Mehmet Fidancı en son 2018 yılında çıkan “Irmak Tersine Tersine” isimli anı kitabından sonra bu kez yeni bir ÅŸiir kitabıyla okuyucularını selamladı. Fidancı’nın “Biilaç” isimli ÅŸiir kitabı 2013 yılında çıkmıştı. Altı yılın anısı bir tarafa, bu yaÅŸanmışlığın ÅŸiire dönük tarafı kim bilir hangi bentleri yıkıp hangi bekleyiÅŸlerin muÅŸtusu olmuÅŸtur? Belli ki ÅŸairimiz Edip Cansever’in “Gördüm ben bu hayat boyu iniltiyi” dediÄŸi noktadan yaklaşıyor ÅŸiire. “Ä°niltiyi iÅŸitmek” deÄŸil, “iniltiyi görmek”ten bahsediyor Cansever. Sesin yani acının gövdesine sımsıkı sarılmak olmalı bu. DeÄŸil mi ki “acı kendini inler ‘Allah’ sesiyle”. “OluÅŸ Demiri” ÅŸiirinde soyut-somut kaynaÅŸması Fidancı’nın acıyı nasıl anıtlaÅŸtırdığını gösteriyor. OluÅŸu demirleÅŸtirir gibi iniltiyi acıdan bir gövdeye dönüÅŸtürüyor. Acıyı yanı başında hissetmek, kanayan haritaların yarasını sarmak çok derin bir dokunuÅŸla mümkün olsa gerek. Bu dokunuÅŸu Mehmet Fidancı’nın kaleminde bulmak mümkün: “Bu kılınç böyle oldu / kendi acısına ermek ve kesmek için”. Sadece acı ve aÄŸrı deÄŸil kaderin sorumluluÄŸunda bir sürü incinme de var ÅŸairin hayatında: “beni annem düzeltti de / yazgı incitti bin kere”. “ÇiÄŸ ve Mahrem” kitabında hâkim olan hava gam ve hüzün. Bu dışarıdan içeriye veya kimi zaman içeriden dışarıya doÄŸru kavisler çizerek yayılıyor: “Nereye gitsem zamanlar üzgün / mekânlar kırgın / nereye gitsem güz ve gam / gölgem benden kederli.”
 
Sevgili okur, bu ÅŸiirler uzlet için bir yer bulamayıp da kendi içine çekilen insana sığınak vazifesi görebilecek derinlikte. Elinizi vicdanınıza koyarcasına kitabın sayfalarında gezdirirsiniz. Tam da böyle. Ben okudum, diyecek çok ÅŸeyim oldu. Siz de okuyun ve sizin de kendinize diyecek ÅŸeyiniz olsun. Sahurda okuduÄŸum bu ÅŸiirleri bir de oruçlu vakitlerimde okuyacağım. Bakalım o zaman neler söyleyecek. (ÇiÄŸ Ve Mahrem-Mehmet S. Fidancı-Çolpan Yayınları)

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.