Sosyal Medya

Kürsü

Abdurrahman Dilipak: Sakın ola dininizi, para, makam ve ihtiraslarınız uğruna basamak yapmayın!

Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit



Resulullah bir seferinde, “Size keyfinizi kaçıracak bir ÅŸey söyleyeyim mi, ölümü sıkça anınız” der.
 
Ramazan, dünya hazlarından uzaklaÅŸarak, nefsi terbiye etmenin adıdır aslında. DerviÅŸlerin “Çilehane”de nefsi terbiyesi ile övünürüz ama “yediÄŸimiz halt”a bakar mısınız, keyif verici iftarlar, teravihler ve cuma namazları. Bizim “HuÅŸu”ya ne oldu? Nasıl oldu da “HuÅŸu”nun yerini “Keyf” aldı. Nasıl böyle “Keyfi” davranır olduk. Bizim “Hüzn”ümüze ne oldu. Ne kadar “NeÅŸe” dolduk.
 
Nefsimizi aÅŸağılayacaktık, “kibrimiz”den yanımızdan geçilmez oldu ya hu! “Para” ve “Makam” ne kadar deÄŸiÅŸtirdi bizi. Elbiselerimiz inceldikçe, iliÅŸkilerimiz kabalaÅŸmaya baÅŸladı.
 
Güzel sesli hafızlarımız, iftar öncesi “kulaklarımızın pası”nı siliyor! Peki okunan ayetler, kulaktan öteye yol alıyor mu? Manasını anlıyor muyuz, iÅŸlerimiz o manaya uygun mu? Yoksa “kulak pası”nın silinmesi ile mi kalıyor. Yani okunan Kur’an-ı Kerim’in deÄŸeri ve hayatımızdaki karşılığı, hafızın sesini güzelliÄŸi ile mi sınırlı.
 
Materyalizmdeki o “meta” ile iliÅŸkimizi bir gözden geçirmemiz gerek. O “meta” ne? “Para ile alınıp satılan, dünyevi anlamda kazanılan, harcanılan ve kaybedilen bütün deÄŸerler.” Materyalizm ise bunun peÅŸinden koÅŸmaktır. Biz ruhaniyetimizi kaybettik. Ruhaniyet nedir peki! Ä°ÅŸin ÅŸekline, kalıbına takılıp kaldık. Mesela zenginlerin duvarında çok güzel hatlar var, ama ne yazdığını ya da manasını bile bilmiyorlar. Ya da hayatlarında karşılığı yok. Mesela düÄŸünlerinde, sünnet düÄŸünlerinde, “görkemli” iftarlarında tanınmış hafızlar “çok güzel” Kur’an-ı Kerim okuyor ama dinleyen, anlayan kim.
 
Güzel camilerimiz, dinmeyen, gürül gürül, beÅŸ vakit okunan güzel sesli müezzinlerin ezan-ı Muhammedisi Müslümanca bir hayat için yeterli mi? Camilerde cemaatin yaÅŸ ortalaması ya da sayısı ne. Yıllara göre cemaat sayısı artıyor mu, azalıyor mu?
 
Bakın alınıp, satılan hiçbir ÅŸey, dinin olmazsa olmazı deÄŸildir. Hatta bir ÅŸey özünü kaybetmiÅŸse, onu büyük katılımlarla, törensel olarak kutlamak da bir ÅŸey ifade etmez.
 
EÄŸer kıldığınız namaz sizi haramdan, zulümden, ifsad’dan, yetime sahip çıkmaktan alıkoymuyorsa “Vay o namaz kılanların haline”. EÄŸer Safa ile Merve arasında koÅŸarken Hâcer’in ruh halini yaÅŸamıyorsanız, Mekke’de jogging yapıyor olabilirsiniz. Kurban keserken Ä°smail’iniz yoksa, Kâbe’yi tavaf ederken Ä°brahimî bir sadakattan uzaksanız, o “ibadet” dediÄŸiniz ÅŸey gerçek anlamda bir “ibadet” deÄŸildir. Oruç sadece “aç kalmak” demek deÄŸildir.
 
Din, tarih, gelenek, ahlak hepsi bir “deÄŸer”miÅŸ. “DeÄŸerler eÄŸitimi” diye bir ÅŸey icad ettiler. Sadece “din” deyince, vahiy, sünnet, müstehab, mübah, öte yandan tarih, gelenek her birinin yeri aynı. Bunları eÅŸitlemek mümkün deÄŸil. Ahlak yerine moral, etik diye “sentetik” bir ÅŸeyler ikame edecekler zaman içinde. Kavramların içini boÅŸaltıyoruz, sonra yeniden yapılandırıyoruz.
 
Åžeytan, Ä°slam’a karşı vahyin kendisini / lafzını deÄŸiÅŸtiremeyecek, ama anlamını / yorumunu çarpıtıyor bu defa.
 
Ne olur, Ramazan’ı kısır siyasi tartışmalarla heba etmeyelim. Vahye ÅŸahidliÄŸimizi gözden geçirelim. Risalet’e ve Sünnet’e ÅŸahidliÄŸimiz, Tevhid’e sadakatımızı bir gözden geçirelim. Ä°stikamet ve eylemlerimize vahyin ışığında çözüm arayalım.
 
AÅŸk ve öfke, ihtirasla istediÄŸimiz her ÅŸey aklı zail eder. Aklı zail eden ÅŸeylerden uzak duralım. “Öfkeyle kalkan zararla oturur” denmiÅŸtir. Allah’a ve resul’üne aşık olunmaz, Allah’a “kul”, resul’üne “ümmet” olunur. Birileri herkese, her ÅŸeye “aşık” oluveriyor. Aman ha!
 
“Bir kavme olan düÅŸmanlığınız sizi onlar hakkında adaletsizliÄŸe sevk etmesin”.
 
Aile ve gençliÄŸin hali ortada. Ekonominin hali ortada. “Kem alat ile Kemalat” olmuyor. Haram para ile saadet, hizmet, ibadet olmuyor. Cesed ruhunu bulmayınca “ihya” olmuyor. Bazı ÅŸeyler iÅŸin “Manevi boyut”unu kaybedince “ikame” edilemiyor!
 
“Bu gidiÅŸ nereye!” diye kendi nefsimizi hesaba çekmeden yola devam edemeyiz. Büyük bir savruluÅŸ yaşıyoruz. Para, kadın ve makam hırsı bizi periÅŸan etti. Müslümanların siyasetle imtihanı zor bir imtihan. Bu sadece Türkiye’de deÄŸil, her yerde böyle oldu. Ders almıyoruz. Bu geçmiÅŸte de böyle idi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak.
 
Sakın ola dininizi, para, makam ve ihtiraslarınız uğruna basamak yapmayın! Yapanlara meyletmeyin, sonra ateş size de dokunur.
 
Dünyadaki, bölgemizdeki geliÅŸmelere bakıyorum da, birileri giderken, yerine gelmeye hazırlananlar da ders alacak gibi gözükmüyor.
 
Kendi dışımızdakilerle, ötekilerle o kadar çok meÅŸgul oluyoruz ki, kendi nefsimizle uÄŸraÅŸacak vaktimiz kalmıyor. DüÅŸmanı bahane edip, kendi günahlarımızı perdelemeye çalışıyoruz. Sonuçta “kol kırılıyor, yen içinde kalıyor.” Onun için kollarımız ya çolak, ya da kangren olmuÅŸ. Çünkü tedavi etmiyoruz. Bir türlü “küçük cihad”dan “büyük cihad”a geçemiyoruz. “Åžeytan taÅŸlamaktan salavat getirmeye vakit bulamıyoruz”!? Bu yol yol deÄŸil. “Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak” diye, ÅŸairin dediÄŸi gibi, insanın kollarını makas gibi açarak bağırası geliyor..
 
Bakın Allah’ın yardımı bize ulaÅŸmadan bu bela ile baÅŸ edemeyiz. Kimsenin elinde göklerin ordusuna hükmetme ya da göklerin hazinesinin anahtarını elinde tutma kabiliyeti yok. Allah’ın yardımının bize ulaÅŸmasını engelleyen söz ve iÅŸlerden uzaklaÅŸmadan Allah’ın yardımı bize ulaÅŸmaz. Allah cahil ve zalim bir topluluÄŸa yardım etmez.
 
Unutmayalım ki, Allah’ın kolaylaÅŸtırdığından daha kolay, zorlaÅŸtırdığından daha zor bir iÅŸ yoktur.
 
Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır.
 
Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, kadiri mutlak bir Allah var. Ne gam! Ve bil gaderi hayrihi ve ÅŸerrihi minellahi teala. Elhamdülillahi rabbil alemiyn! 
 
Selâm ve dua ile.
 
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.