Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

Mustafa Kutlu: Bizden sonra gelen nesiller de bize soracak? Eski Ramazanlar nasıldı, diye...

Şimdilerde yaşadığımız zaman içinde bayramlar nasıl tatil ile bir izdivaç yaptı ise, Ramazan da o zaman kavrayışımızın dışına çıktı



Eski ramazanların ÅŸimdikilerden daha feyizli, daha bereketli, daha renkli, daha tatlı, daha sıcak, daha mânalı olduÄŸu söylenip duruyor. Çokluk genç insanların kendilerinden yaÅŸlı kiÅŸilere yönelttikleri sorular bu cevapla son buluyor.
 
Eski ramazanlar bambaşkaydı...
 
Åžu meseleye eÄŸilelim hele, neyin nesidir?
 
Efendim birincisi insan çocukluÄŸuna doÄŸru gidiyor eskiyi düÅŸünürken, yani o kaybolmuÅŸ cennete gidiyor. Son iyi ÅŸeylerin yaÅŸandığı bölge ve zamandır çocukluk, orada kötü ÅŸey nadirattandır. Top sesini beklemek, sıcak bir pidenin buÄŸusuna sarılarak eve doÄŸru koÅŸmak, sahur yemeklerinin büyülü atmosferine sokulmak, bir yarım gün oruç tutarak ödüllere kavuÅŸmak vb.
 
Ä°kincisi Osmanlı döneminden tevarüs ettiÄŸimiz bir duygudur.
 
BilindiÄŸi gibi o günlerde yaÅŸanan hayatın bütün unsurları dinî bir hüviyet taşıyordu. Zamanı ve mekânı kapsayan din, günlük hayatımızın yegane rehberi ve ressamı idi.
 
Zamanın ritmi bu günlerin hızını tatmamıştı. Ağır akan bir ırmak gibiydi. Bakırköy''den kalkıp BeÅŸiktaÅŸ''a gece yatısına misafir gidecek bir aile günler öncesinden hazırlığa baÅŸlar, o seyahat sanki aylarca sürmüÅŸ gibi anlatılırdı.
 
Ramazan iÅŸte bu ağır akan nehri hızlandıran, renklendiren, heyecana garkeden bir ay idi. Bugünün saati günün her vaktini tek renge boyar. Tıpkı takım elbise giyip kravat takmış insanlar gibi. Oysa fecirle kuÅŸluÄŸun, öÄŸle ile ikindinin, akÅŸam ile yatsının saatleri birbirinden farklıdır. Aylar dahi öyledir. Ramazan o eski kavrayışımızda (yani yaÅŸayışımızda) senenin en mânalı ayı idi. Onbir ayın sultanı....
 
Åžimdilerde yaÅŸadığımız zaman içinde bayramlar nasıl tatil ile bir izdivaç yaptı ise, Ramazan da o zaman kavrayışımızın dışına çıktı. Üçüncüsü eski Ramazanlarda (Osmanlı dönemi) gerçekten kandiller, mahyalar, davullar, iftarlar, karagözler, orta oyunları vb. ile bir bayram havası hissedilir.
 
Mahalle hayatının, komşuluk ilişkilerinin, alış-verişin canlandığı bir zamandır.
 
Åžimdi hayatımız baÅŸka unsurlarla kilitli. Trafik, ulaşım, mesai, geçim, tüketim, vardiye, nöbet, ücret, zam, enflasyon, borsa, dolar, televizyon, vb. Sayacağımız ve hayatımızı dolduran daha binlerce unsur dinî bir renk taşımıyor. Biz bunlarla kol kola yaÅŸarken, ansızın Ramazan geliveriyor. Ve çârnâçar onu da aramıza alıyoruz.
 
Mahallenin ve cemaatın parçalara bölünüp ufalanmasından sonra geçip giden hayatımız da bütünlüÄŸünü kaybetmiÅŸtir.
 
Ve bu her geçen gün artan bir hüzündür.
 
Açıkcası artık ne doÄŸana gerektiÄŸi gibi sevinebiliyoruz, ne de ölene üzülmek için vaktimiz var. Bir cenaze çıkan evden üç gün sonra kahkahalar duyulmaya baÅŸlıyor.
 
Hesap makinaları ve bilgisayarlar âşık olmayı bile ÅŸarta-ÅŸurta baÄŸlamıştır. HerÅŸey deÄŸiÅŸiyor, hiçbir ÅŸey olduÄŸu gibi kalmıyor. Tamam.. Teknoloji insanoÄŸlunu esir aldı. Buna da peki..
 
Peki de Ramazan ne olacak? Çok ÅŸükür onu yaÅŸamaya çalışıyoruz.
 
Bizden sonra gelen nesiller de bize soracak?
 
Eski Ramazanlar nasıldı, diye...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.