Ergün Yıldırım / Bekayı aşalım ve Türkiye ittifakını kuralım
Ergün Yıldırım - Yeni Şafak
2012 yılında yeni bir konjonktür doÄŸdu. Arap Baharı, Gezi Olayları, Suriye savaşı, çukur siyaseti, FETÖ…Bu olaylar güvenlik konjonktürünü derinleÅŸtirerek siyaseti de kuÅŸattı. Ancak gelinen noktada siyaset, artık memleket meselelerini çözmek ve memleketi daha ileri bir aÅŸamaya taşımak yolundan çıkma emarelerini gösteriyor. Çünkü sekiz yıla varan güvenlikçi konjonktür, yeni ihtilaflarla gün geçtikçe derinleÅŸiyor. Türkiye karpuz misali ortadan ikiye bölünme yolunda hızla ilerliyor. Aşırı yorumlar hâkim hale geliyor. Siyasal rekabetlerin her varlığını terörle iÅŸbirliÄŸi diye yorumlanıyor. CHP Genel BaÅŸkanı KılıçdaroÄŸlu’na yapılan saldırı öne sürülerek Sivas, MaraÅŸ ve Çorum olaylarından bahsediliyor. Öfke, kin ve linç bütün tarihsel bilinçaltıyla yeniden harekete geçiriliyor. Türkiye’nin bütün sosyolojik fay hatları hareketleniyor. Suni deprem gerçekleÅŸtiriliyor. Herkes korkuya kapılıyor. Kendisini yaÅŸatmak ve güvende hissetmek için grup cephelerinde siperlere koÅŸuyoruz. En tehlikeli davranış! CHP Ä°stanbul Ä°l BaÅŸkanı kendilerini koruyacak birliklerden bahsediyor. Ülkü Ocakları Genel baÅŸkanı da kendilerine yönelen saldırılarda kendi grubuyla savunma yapacaklarını söylüyor. Sanki bu ülkede ne devlet var, ne de onun güvenlik organları. Nedir bu güvenlik grupları oluÅŸturma hevesleri? Nedir bu kadar devletçilik yaptıktan sonra devletin güvenlik birimlerine güvensizlik?
Hakikaten Türkiye’nin Ä°ttifakına ihtiyaç var. Herkesi yeniden kucaklayacak bir konsensüs gerekli. Her ÅŸeyden önce çatışmaların derinleÅŸerek güvenliÄŸin daha da zaruri hale getirilmesi, en fazla muhafazakâr siyaseti iÅŸlevsiz hale getirir. Çünkü güvenlikçi siyaset zirveye ulaÅŸtığında ve kutuplaÅŸma bunalttığında milletin aklına bu konuda en yetkin otorite kimse o gelir. Özetle, darbenin sosyolojik temelleri hazırlanır. Bu da hem muhafazakar partiye, hem iktidara, hem de millete el koymaktır. Allah korusun, demokrasi ile yerinden edilmeyen muhafazakar iktidar, gayri meÅŸru yollarla yerinden edilir. Demokrasinin, sivil siyasetin ve özgürlüklerin tamamen gömülmesidir bu.
Güvenlik, hayatımızda sahip olmamız gereken temel ihtiyaç. Kimse bunu inkâr edemez. Ancak her varlık gibi toplumlar da doÄŸuÅŸ anlarında kalarak geliÅŸemezler. Bizi kimse Anadolu’dan etrafı düÅŸmanlarla çevrili bir biçimde, her zaman elinde silahla savunma refleksi içinde olan bir toplum olarak durmaya zorlayamaz. Güvenlik ile etrafını duvarlarla örerek kendisini mahkum edemez. Bu siyaset, millete büyük kötülük yapmak manasına gelir. Son yüzyıldır bu millete bekadan bahsedenler hep bunu yaptılar. Onunla millete korkuyu gösterip sonra bununla baÅŸa çıkmayı en örgütlü biçimde yere getirebilen gruba itaati meÅŸrulaÅŸtırdılar. Burada güvenlikçi devlet zuhur etti. Ekonomi ve özgürlük es geçildi. Bundan dolayı bu alanlar güdük kaldı. Etrafı güvenlik duvarlarıyla çevrili ve 24 saat düÅŸmandan bahseden bir siyasetin ipoteÄŸine girmiÅŸ bir toplum “hapis toplumu”dur. DüÅŸünemez, üretemez, ÅŸiir yazamaz , ÅŸarkısını ağız tadıyla söyleyemez. Tamamen savunma refleksine mahkum olur.
Bekayı ve güvenliÄŸi devlet ruhuyla özdeÅŸleÅŸtiren çevreler, güvenlikçi politikaları hep devam etsin istiyorlar. Bekanın da bedeli olarak da milletten “özgürlükten yoksunluk” beklerler. Çünkü bu çevreler, bu politikalarla yüzyıldır Türkiye’yi etkiliyorlar. Halbuki son yıllarda ortaya çıkan tehditler için gereken güvenlikçi politikalar konjonktürel. Birkaç yıldır vurgulanan beka da öyle. Yoksa yüzyıldır bir beka sorununu çözememiÅŸ bir devlet, geliÅŸmenin ilk basamadığında yer alıyor demektir. Yerinde sayan devlet ve toplum olur mu? Özgürlük, refah ve din temsillerini bekaya feda eden kurucu bir ruh olur mu? Hayır! Millet, tekamül ederek kemale koÅŸmalıdır. Artık tekamül eden, uyanan, özgürleÅŸen, dünyaya katılan ve kendisi olma yolunda yola koyulan bir Türkiye’yiz. Böyle bir yürüyüÅŸ için ittifak halinde olmalıyız. Türkiye Ä°ttifakı budur.
Åžimdi bu güvenlikçi siyasete bizi maruz bırakan çatışmacı konjonktürden hızla çıkmanın tam zamanı. Yürüyen kervan, yolda karşılaÅŸtığı eÅŸkıyalarla giriÅŸtiÄŸi kavgada daha fazla yıpranmadan yoluna devam etmeli. Yolda kurda-kuÅŸa, eÅŸkıyaya ve daÄŸa takılmanın manası yok! Kervan yoluna devam edecek ve eÅŸkıya çıktıkça (onun peÅŸine takılarak yolundan ayrılmak yerine) vuruÅŸa vuruÅŸa yol alacak! Yani Türkiye güvenliÄŸini ekonomik kalkınma, özgürlük ve demokrasi ile beraber bir denge içinde yürütecek. Türkiye Ä°ttifakı, bu yaklaşım üzerinde aranan bir konsensüsün ifadesi olmalıdır.
Henüz yorum yapılmamış.