Erol Göka / Bu Ramazan fark et, insanlardan bir insan olduğunu
Erol Göka - Yeni Şafak
Åžükürler olsun yarın oruç ayı Ramazan baÅŸlıyor. Oruç deyince medyada en çok saÄŸlığımız üzerindeki faydaları, sonra sosyal sınıfların birbirini anlamasının zeminini oluÅŸturarak toplumsal dayanışmanın pekiÅŸmesi gibi etkilerinden bahsediliyor. Ben Ramazan’ın geliÅŸine en çok zamanın olaÄŸan döngüsünün kalplerimizde egemen olma, hiç deÄŸilse Müslümanların nezdinde ÅŸu berbat dünyanın iÅŸleyiÅŸine bir aylığına dur denme ihtimali nedeniyle seviniyorum. Doymak bilmez arzu ve tamahımız deÄŸil, bizi insan yapan irademiz devreye girecek, arzularımızı, parıltılı bir bilinçle, bizzat kendi elimizle gemlemeye çalışacağız diye de...
Arzuların gemlenmesi, basitçe yeme içme zamanın ayarlanması, cinsel isteklere sınır konulması olarak anlaşılmamalı. Arzuların gemlenmesi, dürtülerimize, iliÅŸkilerimize bir çekidüzen vermek zorunda olduÄŸumuzu; her istediÄŸimizin istediÄŸimiz zaman olamayacağını bilmek, yaparak görmek demek…
Biz Müslümanlar, insanın “kaygı ve umut arasında” olduÄŸuna, dünya hayatının sürekli mücadele edilmesi gereken bir oyun ve eÄŸlence cerbezesiyle üstümüze geldiÄŸine inanırız. Oruç elbette her ibadet gibi huzura açılır ama unutmamalı, hayat mücadeledir, böylesine mücadele gerektiren bir ortamda huzuru, hayattan el çekmek olarak yorumlamamak gerekir. Tam tersine oruç mücadele ibadetidir. Oruçlu insan da sürekli mücadele halindedir; bir yandan arzularını gemlemeyi öÄŸrenerek insanlaÅŸmanın, diÄŸer insan kardeÅŸlerinin yardımına koÅŸmanın, benlik takıntılarını yenmenin peÅŸindedir. O yüzden her bitmiÅŸ oruç günü, her iftar büyük bir insanlık zaferi; nefsin insanlıktan çıkarıcı isteklerine boyun eÄŸmeyecek bir irade gücüne sahip olduÄŸumuz gerçeÄŸinin alkışlanmasıdır. Müslümanlardan tüm ibadetlerinde dünya hayatının nefsani taleplerine karşı tek baÅŸlarına olmadıkları ve insanlar olarak birbirlerinden asıl ayrım noktalarının “takva” olduÄŸu, tek bir bedenin deÄŸiÅŸik azalarıymışçasına çabalamaları gerektiÄŸi bilinciyle hareket etmeleri beklenir. Sonu “Fıtır Bayramı”yla biten Ramazan ayındaki oruç ve ibadetlerde bu bilinç, her zaman olduÄŸundan daha yüksek, daha ayan beyan ve daha toplumsaldır.
Ekrem Demirli’den ÅŸunları iÅŸitmiÅŸtim: “Bir ibadet insana Allah hakkında bilgi kazandırmadığı sürece hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Her ibadetin maksadı insana Allah ve O’nun fiilleri hakkında kazandıracağı marifettir. Bu itibarla marifet ibadetin maksadını teÅŸkil eder… Öte yandan ibadetler bize içinde kendimizin de bulunduÄŸu alemin yaratılışı hakkında bilgi kazandırır. Allah ile alem-insan arasındaki en mühim irtibat, yaratılış irtibatıdır; bu irtibatı hatırlamaksızın Hakk’a tam teveccüh olamaz. Oruçtaki imsak, yani kendini tutmak ve çekmek ile orucu açmayı anlatan iftar (yaratılışla ilgili fıtrat ve el-Fatır ismiyle iliÅŸkisini hatırda tutarsak) Allah’ın iki ayrı isim türüyle gerçekleÅŸen yaratılış eylemine atıf yapar. BaÅŸka bir ifadeyle insan Ramazan’da ‘tutmak’ ve ‘açmak’ ÅŸeklindeki eylemiyle Hakk’ın alemi sürekli yok etmesini (imsak) ve var etmesini (iftar) ‘zevk’ yoluyla idrak eder. Bu sayede oruç bize Allah’ın üzerimizdeki en büyüÄŸü olan ‘sürekli yaratılış’ nimetini hatırlatır…” Ne güzel, iÅŸte o mübarek ay geldi.
Ä°slam inancına göre insan hem yaratılmışların en ÅŸereflisi hem yeryüzünün fitne çıkarıcısı, kan dökücüsü hem çamurdan yaratılmış hem Yaratıcı ona kendi ruhundan üflemiÅŸ. Ä°nsan varoluÅŸunun bu paradoksları onun yaÅŸantısında da kendisini gösteriyor. Ä°badetler, olması gereken hasletlerimizi unutmamamız gerektiÄŸini, unuttuklarımızı hatırlatmak içindir. Allah ibadeti kendisi için deÄŸil bizim için istiyor. Hayatın yaÅŸadığımız dünya hayatından ibaret olmadığını hatırlamamız, günlük maiÅŸet derdine ara vermemiz, varoluÅŸumuz ve varlık üzerine düÅŸünmemiz için… Her ibadet bir ara verme, dünya hayatında bir moladır, oruçta bu mola çok daha belirginlik kazanıyor. Heva ve heveslerimizden belli ölçülerde el çekmemiz, öteleri akletmemiz, Yaratıcımıza verdiÄŸimiz sözü ne kadar yerine getirdiÄŸimiz sorusuna cevap aramamız isteniyor.
Dünya hayatında kendimizi “özel” sanıyoruz. Elbette öyleyiz, “özel”iz, biriciÄŸiz. Ama bu özelliÄŸimizi, yaratılmışların en ÅŸereflisi olma hasebiyle kazandık ve diÄŸer insan kardeÅŸlerimiz de bizimle aynı özelliÄŸe sahipler. Bunu anladıkça, tarihin ırmağında ancak bir damla kadar yerimiz olduÄŸunu, zerre misali küçüklüÄŸümüzü kavradıkça büyürüz. Bizi gerçekten insanlaÅŸtıracak olan mütevazılık, diÄŸer insan kardeÅŸlerimizle aramızda bir nitelik farkı olmadığını bilerek yaÅŸamak; insanlıktan çıkaracak olan ise gurur, hasislik ve büyüklenme. Ä°badet, bizi sarsarak kalbimizi benliÄŸimizden, dünyadan Yaratıcımıza yöneltme çabası. Kalbimiz en çok Kur’an’la ürperir, yumuÅŸar ve kendine gelir. Ramazan, Kur’an mesajının indiÄŸi aydır; oruç, insanlaÅŸmamız ve paslanmış kalplerimizin tedavisi için eÅŸsiz bir fırsat…
Henüz yorum yapılmamış.