Sosyal Medya

BeÅŸir AyvazoÄŸlu: Minareler ve Ramazan

BeÅŸir AyvazoÄŸlu - Karar



Büyük Çamlıca Camii, geçen cuma günü görkemli bir törenle açıldı. Cemaati bol ve hayırlı, uÄŸurlu olsun. Temeli altı yıl önce atılan bu dev cami, Ä°stanbul’da altı minareli ikinci camidir. Dört minareli kaç cami var, bilmiyorum.
 
Bir gün minare hakkında neler bildiÄŸimi anlamak için hafızamı yoklayınca çok az bilgiye sahip olduÄŸumu anlamış ve bir ÅŸeyler okumuÅŸtum. Minare, Müslümanları ibadete çağırmak amacıyla okunan ezanın her yerden iÅŸitilmesi için yeksek bir yere duyulan ihtiyaçtan doÄŸan bir dinî mimari formudur. Hz. Bilâl-i HabeÅŸî, Mescid-i Nebevî’nin kıble tarafında “Üstüvane” (silindir) denilen özel bir yere iple tırmanarak ezan okurmuÅŸ. Medine’de ezan okunan baÅŸka yüksek yerler de vardı.
 
Bugün anladığımız manada ilk minareler, Amr b. As’ın Fustat’ta yaptırdığı, fakat bitiremediÄŸi camiin köÅŸelerine I. Muaviye’nin Mısır valisi Mesleme tarafından yaptırılan minarelerdir. Müslümanların hâkim oldukları bölgelerde, zamanla o bölgelerin coÄŸrafî ve kültürel ÅŸartlarına, mimari geleneklerine göre taÅŸ, tuÄŸla, ahÅŸap gibi malzemeler kullanılarak deÄŸiÅŸik üslûplarda ve formlarda minareler yapılmaya baÅŸlandı. En zarif ve kusursuz formunu Osmanlı mimarlarının elinde kazanan minareler, Ä°slâm tarihinin ilk asırlarından itibaren Müslüman ÅŸehirlerinin kimliÄŸini yansıtan vazgeçilmez yapılar haline gelmiÅŸti.
 
Dilciler, minare (menar) kelimesinin Arapça nur kelimesiyle iliÅŸkilendirir, “ışık yakılan yer” anlamına geldiÄŸini söylerler. Osmanlı devrinde ÅŸerefeler kandillerle donatılarak minare kelimesinin bu anlamına da iÅŸaret edilmiÅŸtir, denebilir.
 
***
 
Tam teÅŸekküllü bir minare, temelden yukarı doÄŸru kürsü, pabuç, gövde, ÅŸerefe, petek, külah ve alem bölümlerinden oluÅŸur. Temelden gövdeye geçiÅŸi saÄŸlayan kaideler, Selçuklu minarelerinde genellikle asıl binanın beden duvarlarına gizlenirdi. Osmanlı mimarisinde bu usul bir süre devam ettirildikten sonra terk edildi. XV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, kaidesi beden duvarına kısmen bitiÅŸik yahut bütünüyle bağımsız minareler yapıldı. Selçuklular da Osmanlılar da minare yapımında tuÄŸlayı tercih ettikleri zamanlarda bile, kaideyi, tezyinata daha elveriÅŸli olduÄŸu için taÅŸtan yapmışlardır. TuÄŸlayı tercih eden Selçukluların sırlı ve sırsız tuÄŸlaları kullanarak hendesi ÅŸekillerle bezedikleri minareler birer ÅŸaheserdir.
 
Osmanlı mimarisinde en geliÅŸmiÅŸ formunu bulan minare kaideleri, yani kürsüler kübik, silindirik ve çokgen prizma formlarında olabilirdi. Papuç kürsüyle gövde arasındaki geçiÅŸi saÄŸlar. Gövde, pabuçla müezzinlerin ezan okudukları ÅŸerefe arasındaki bölümdür. Åžerefe kelimesinin Arapçada burç anlamındaki ÅŸürfe kelimesinden geldiÄŸi söylenir. Alt tarafı çok zaman nefis mukarnaslarla bezenen çıkmalar üzerindeki korkuluklu bölümler olan ÅŸerefelerin kapıları kıbleye açılır.
 
Åžerefeyle külah arasında yer alan ve silueti tamamlayarak minarenin daha güzel görünmesini saÄŸlayan bölümün adı petektir. Petek Osmanlı minarelerinde ahÅŸap çatılı ve kurÅŸun kaplamalı külahı taşır. Külahlar ve tepelerindeki alemler de Osmanlı minarelerine has bir inceliktir. Selçuklular külah yapmaz, peteÄŸin üzerini küçük bir kubbeyle örterek minareyi tamamlarlardı. Osmanlılar da 18. yüzyılda ortalarından itibaren bazı camilerin minarelerinde külah yapmamışlardır.
 
H H H
 
Osmanlı geleneÄŸinde camiler genellikle tek minareli ve minareler tek ÅŸerefeli olurdu. Birden fazla minare ve ÅŸerefe, hanedan mensupları tarafından yaptırılan ve selâtin camileri diye adlandırılan camilerde olabilirdi. Sultanahmet Camii’nde altıya yükselen minare sayısı, daha sonra yapılan selâtin camilerinde ikiyi geçmemiÅŸtir. Ä°kinci minareye mahya kurabilmek için ihtiyaç duyuluyordu.
 
Sedat ÇetintaÅŸ’ın bir yazısından öÄŸrendim: Osmanlı mimarisinde bir dönüm noktası olan Edirne Üç Åžerefeli Cami, bizde minare sayısının dörde çıkarıldığı ilk cami imiÅŸ. Üç ÅŸerefe, ilk defa, kesme taÅŸ iÅŸçiliÄŸinin harikaları olan bu farklı yükseklik ve ÅŸekillerdeki minarelerde uygulanmış. Sinan’ın Selimiye’yi yaptığı tarihe kadar, en yüksek minareler de Üç Åžerefeli Cami’deymiÅŸ. Ayrıca her üç ÅŸerefeye tek minare gövdesi içinden ayrı ayrı yollarla çıkılıyormuÅŸ. Bu inanılmaz mahareti ancak Mimar Sinan tam yüz yirmi yedi yıl sonra Selimiye minarelerinin yalnız ikisinde göstermiÅŸ.
 
Günümüzde cami mimarisinin en problemli kısmının minareler olduÄŸunu, bir minare ve ÅŸerefe enflasyonu yaÅŸandığını, camilerin yükseklikleriyle minarelerin yükseklikleri arasında hiçbir nisbet gözetilmediÄŸini söylemeye gerek var mı? Bu topraklara o eski zarif, ölçülü, ÅŸehre kimlik ve güzellik kazandıran ve her biri bir sanat ÅŸaheseri olan minareleri sanki baÅŸkaları yapmıştır. Artık hiçbir müezzinin çıkma zahmetine katlanmadığı ÅŸerefelerin de bir anlamı kalmamış gibi görünüyor. Yine de, iÅŸittiÄŸime göre, Anadolu’da yeni camiler inÅŸa edilirken “Benim ÅŸerefime de bir ÅŸerefe yapılsın!” diyerek minarelere ilave ÅŸerefe yaptıranlar varmış.
 
Her neyse... Bütün minareler bu geceden itibaren kandillerle donatılacak ve birden fazla minaresi olan camilerde kurulan mahyalar yanmaya baÅŸlayacak. Çünkü yarın on bir ayın sultanı mübarek Ramazan baÅŸlıyor.
 
Bu yazıyı da Mehmed Âkif merhumun Ramazanlarda dilimden düÅŸürmediÄŸim duasıyla bitirmek istiyorum:
 
Yâ Rab, ÅŸu muazzam Ramazan hürmetine,
 
Kaldır aradan vahdete hâil ne ise;
 
Yâ Rab, ÅŸu asırlarca süren tefrikadan
 
Artık ezilip düÅŸmesin ümmet ye’se.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.