Kemal Sayar: Bize yutturulduğunun aksine, bireyselleşme özgürleşme değildir
Follow @dusuncemektebi2
Adam yorgun argın eve geliyor. Anahtarları çevirerek eve giriyor, selam veriyor. Cılız bir ses mukabele ediyor. O sırada televizyondaki dizi filmine gömülmüş olan kadın, ekrandan gözlerini ayırmaksızın lütuf kabilinden birkaç söz ediyor. Bu birkaç söz bu karı kocanın o günkü alışverişidir. Göz teması yok, paylaşım yok, yüz yüze gelme yok. Çocuklar kendi odalarında bilgisayar başındadır ve bir oyunun heyecanına kendilerini çoktan kaptırmışlardır. Aile içinde toplam konuşma süresi en fazla on dakika. Herkes yalıtılmış hayatlarında birbirine teğet geçiyor. Az sonra herkes uyuyacak ve günler bu şekilde tekrar edecektir. Modern aile.
Akışkan modern zamanın eritme tenceresine atılacak ilk katılar ve kutsallıktan çıkarılacak ilk ÅŸeyler, geleneksel sadakatlerimiz oluyor, elimizi ve ayağımızı baÄŸlayan görenek ve zorunluluklar. Sosyolog Ulrich Beck, günümüz modern toplumunda “ölü ve hala yaşıyor” diye tanımladığı zombi kurumlara aile ve komÅŸuluÄŸu örnek verir. Hayat ‘elimizden kaçıp giden dünya’da çok hızlı deÄŸiÅŸiyor ve bu deÄŸiÅŸimden aile de payına düÅŸeni alıyor. Hızlı kapitalizm, küreselleÅŸme, dijital devrim, bireycilik, zayıflayan sosyal baÄŸlar ve medya/kültür endüstrisi akışkan modernliÄŸin veçheleri olarak hayatlarımıza nüfuz ediyor ve insana dair kavrayışlarımızı dönüÅŸtürüyor. Sözgelimi, çok da eski olmayan bir tarihe dek evlilik uzun süreli kutsal bir birliktelik olarak görülüyordu. Bugün ise birçok insan için bir çeÅŸit dönemsel anlaÅŸmaya, vazgeçilebilir bir ÅŸeye dönüÅŸtü. AÅŸka ruhsal esenliÄŸin yegane biçimi olarak bakılıyor, aÅŸktan o kadar çok ÅŸey bekleniyor ki bir tür seküler kurtuluÅŸ addediliyor. Modern Batı toplumlarında hayatın neÅŸeli anlarının sorumluluÄŸu artık evlilik bağının omuzlarında. ‘EvliliÄŸinde mutlu musun?’ sorusu, mutluluÄŸun karşı konulamaz bir mecburiyet olarak telakki edildiÄŸi günümüz toplumunda giderek kolay bir vazgeçiÅŸe kapı aralıyor. Tahammül kayıplara karışıyor. Metafizik bir gücün bizi izlediÄŸini düÅŸünmüyorsak eÄŸer, hayatın haz ve zevklerine balıklama dalmamıza kim mani olabilir?
Modern toplumda iÅŸ ve aile temel tatmin kaynakları olarak öne çıktığında, birindeki mutsuzluk kolaylıkla diÄŸerine de tercüme edilebilir hale geldi. BoÅŸanma ve bekar yaÅŸama oranları arttıkça ‘baÅŸarılı bir evlilik’ insanlar için gurur kaynağı olmaya baÅŸladı. Günümüzde evlilik, ilahi bir buyruk doÄŸrultusunda hayatı tanzim etmeyi deÄŸil, modern toplumları kemiren güvensizlik ve yalnızlığı iyileÅŸtirmeyi vaat etmektedir. Kapitalizm, duygusal baÄŸları da elden geçirmiÅŸ durumdadır. Duygusal kapitalizm, modern toplumda duygusal baÄŸları akılcılaÅŸtırıp metalaÅŸtırmıştır. Ä°liÅŸkiler maliyet-fayda analizi üzerinden deÄŸerlendiriliyor artık. Sen bana ne veriyorsun ve verdiÄŸin ÅŸey, sana katlanmam için deÄŸer mi? DeÄŸiÅŸen cinsiyet rolleriyle birlikte kafa karışıklığı da artıyor. Ä°liÅŸkilere bir de çeliÅŸkiler zinciri ekleniyor. Kadınlar iÅŸ ve ev yaÅŸamı arasında mütemadiyen yer deÄŸiÅŸtiriyor. Ä°ÅŸ yaÅŸamının katı çalışma koÅŸulları kadınların iÅŸini zorlaÅŸtırıyor. Erkekler cephesinde de çok ÅŸey deÄŸiÅŸti: Duygusallıktan uzak, sert erkek imajı artık makbul deÄŸil.
Ev içinde çocuÄŸun eÄŸitimi babanın otoritesinden alınarak annenin sevgisine devredildi. ÇocukluÄŸun ayrı bir dönem olarak tanımlanmasıyla birlikte kırılgan bir çocuk imgesi öne çıktı : ÇocuÄŸun uzun vadeli duygusal ihtiyaçları olan, incinebilir, ihtimama gereksinen bir varlık olduÄŸu kabul edildi. Bir kaşını kaldırarak çocuÄŸunu terbiye edebilen babanın yerini, onu sevgisiyle sarıp sarmalayan, her türlü beladan koruyan aşırı dikkatli anne aldı. Orta sınıf ailelerde, çocuklara istedikleri her ÅŸeyi elde etmeye hakları olan prens veya prenses gibi davranılması yaygın bir tutum. Toplum gibi aile de küçüldü ve atomlaÅŸtı, en küçük parçalarına ayrıldı. Evlerimizde aile büyüklerinin yerini alan yatılı bakıcılarla yaşıyoruz, çocuklarımızla o kadar yoÄŸun zaman geçiriyorlar ki en kuvvetli baÄŸlanma deneyimlerini onlarla kuruyorlar. Bir tür ‘taÅŸeron ebeveynlik’. Küçülen aile, dede ve ninelerin eÅŸsiz hikayelerinden çocuklarımızı mahrum bırakıyor. Nesiller arasındaki devamlılık fikri aşındığı gibi, ahlaki ve dini deÄŸerlerin aktarılmasında da boÅŸluklar oluÅŸuyor.
Bize yutturulduÄŸunun aksine, bireyselleÅŸme özgürleÅŸme deÄŸildir, daha çok tüketim bilinci ile kendilik bilincinin bir karışımıdır. BireyselleÅŸme ile standartlaÅŸma eÅŸ zamanlı olarak gerçekleÅŸir. Ä°nsan evladı tüketim alışkanlıkları birbirine türdeÅŸ, reklamcılığın manipülasyonuna açık, kolay güdülebilir bir sürüye dönüÅŸtürülüyor ve daha çok mal edinebilme becerisi özgürleÅŸme olarak takdim ediliyor. SevdiÄŸi insanlardan baÄŸlarını koparma ve aile bireylerine karşı mesuliyetsizlik, özgürlük olarak telakki edilemez. Bir yanılsamanın kurbanları haline getiriliyoruz.
Christopher Lasch’ın Family Besieged (KuÅŸatılmış Aile) adlı kitabında tartıştığı gibi, aile yapısı modern kapitalist toplumun dinamiklerinden çok etkilendi: Gerek ebeveyn- çocuk iliÅŸkileri gerekse de eÅŸler arasındaki iliÅŸkiler bu etkiden nasibini aldı. Endüstri devrimiyle birlikte evindeki üreticiden dev çarkta bir diÅŸliye dönüÅŸen baba, yeteneklerini çocuÄŸuna aktarmaktan geri kaldı. Üstelik babanın yokluÄŸu, annenin gücünü de artırmadı! Aksine, annenin kendi atalarından tevarüs ettiÄŸi geleneksel bilgi tahfif edilerek, otoritesi ona çocuÄŸunu nasıl yetiÅŸtirmesi gerektiÄŸini söyleyen uzmanlar tarafından paylaşıldı. Aile büyükleri ve ebeveynlerin eksikliÄŸi, “kültürel kodların” aktarımını ve çocuÄŸa “rol modeli” olma pratiÄŸini sekteye uÄŸrattı. Artık ebeveynlerin birçok sorumluluÄŸu kurumlar ya da üçüncü ÅŸahıslar tarafından yerine getiriliyor. Çocuk bakımından eÄŸitime dek bir çok husus, üçüncü ÅŸahısların ve kurumların kontrolüne bırakılıyor. Rol modeli olarak alınacak ebeveynler ortalıkta yok, ya iÅŸteler ya da sanal alemde! ÇocuÄŸunuza dört saatte bisiklet binmeyi öÄŸreten kurslar bile var. Oysa ne muhteÅŸem bir deneyimdir bir babanın çocuÄŸuna bisiklete binmeyi öÄŸretmesi, çocuÄŸun hayal ve hatıra dünyasına bir oya gibi iÅŸlenir. Anne ve baba, ruhlarının mührünü çocuklarına vuramıyor, onların seciyesini kadim bilgelikle nakış nakış iÅŸleyemiyor. Ocakta muhabbet tütmüyor. Modern aile fertlerinin yüzünde dolaÅŸan dalgın sükunet, büyüyen boÅŸluk ve vurdumduymazlığı gizliyor.
Bu hamur daha çok su kaldırır, devam edeceÄŸiz.
Gerçek Hayat Dergisi
Henüz yorum yapılmamış.