Milat Yazarı: Türkiye Müslümanları, şikayetçisi olduğu mevcut yapıyı canı pahasına sürdürmeyi ontolojik bir mücadele zannediyor
Milat Yazarı Abdulbaki Değer, Türkiye Müslümanlarının yaşadığı açmazlara değindi.
Milat Yazarı Abdulbaki DeÄŸer, Türkiye Müslümanlarının gerçeklerle yüzleÅŸmeleri gerektiÄŸini ima ederek ‘Türkiye’de özellikle son birkaç yıldır islami kesim belirgin ÅŸekilde bu tarz bir basiret tutulması yaşıyor. Varlığını anlamsızlaÅŸtıran, silikleÅŸtiren, güç ve takatten düÅŸüren iÅŸlere, iliÅŸkilere alan açarıyor kendi eliyle. Åžikayetçisi olduÄŸu mevcut yapıyı canı pahasına sürdürmeyi ontolojik bir mücadele zannediyor. Kendi varlığının altını oyan, ilke, deÄŸer ve öncelikleriyle bizatihi kendisi aleyhine iÅŸleyen bir yapının muhafızlığına soyunmayı bir tarih-medeniyet savunusu olarak kavrıyor’ ifadelerini kullandı.
Davul boynumuzda, tokmak elimizde o halde eniÅŸte bizi niye öpüyor?
Bir insanın, yapının, camianın kendi sonunu hazırlayan iÅŸ ve iÅŸlemlere canı gönülden rıza göstermesi düÅŸünülmez doÄŸal olarak. Herkes kendi varlığını, güvenliÄŸini hatta gücü oranında da istikbalini düÅŸünür, kollar. Ancak bazen öyle durumlar önümüze geliyor ki inanılması güç bir ÅŸekilde kendi varlığı, iyiliÄŸi, geleceÄŸi aleyhine hem de büyük efor sarfederek çalışan insan, yapı, camia görüyoruz. Kendine operasyon çeken veya kendisine çekilen operasyona razı gelenleri görüyoruz.
Türkiye’de özellikle son birkaç yıldır islami kesim belirgin ÅŸekilde bu tarz bir basiret tutulması yaşıyor. Varlığını anlamsızlaÅŸtıran, silikleÅŸtiren, güç ve takatten düÅŸüren iÅŸlere, iliÅŸkilere alan açarıyor kendi eliyle. Åžikayetçisi olduÄŸu mevcut yapıyı canı pahasına sürdürmeyi ontolojik bir mücadele zannediyor. Kendi varlığının altını oyan, ilke, deÄŸer ve öncelikleriyle bizatihi kendisi aleyhine iÅŸleyen bir yapının muhafızlığına soyunmayı bir tarih-medeniyet savunusu olarak kavrıyor.
Büyük laflar etmenin, büyük laflara taşıyıcılık yapmanın anlamı ve önemi küçümsenemez elbette. Ancak büyük lafların küçük hesapları örtmek gibi hastalıklı durumların çok yaygın kullanıldığını bilecek tecrübeye sahip bir toplumsal kesimin uyanık olmasında fayda var. Ä°ttifak iliÅŸkilerinin, dayanışma hamlelelerinin pratikte hangi karanlık ve karmaşık iÅŸlere yol verdiÄŸini göz önünde tutmazsak yaÅŸayacağımız büyük felaketlerin enkazı altında can vermekten kurtulamayacağız. Bizimle dayanıştıklarını, her ne pahasına olursa olsun ÅŸu istikametten ayrılmadığınız sürece canla baÅŸla bizi destekleyeceklerini söyleyenler yanaklarımıza kondurdukları öpücüklerin gerekçesini ‘bayram’ olarak açıklıyorlar. Peki bunun bayram olup olmadığına, neyin bayramı olduÄŸuna, bayram olsa bile ‘eniÅŸtemiz’ tarafından öpülebileceÄŸimize hangi ara karar verdik? Böyle bir karara nasıl vardık?
Açık konuÅŸmamız gerekirse söylem ve alan daralması yaÅŸayan siyasetimiz bir çıkış yolu arıyor. Bunu fırsat bilen bir takım aktörler de bu gerçeklik üzerinden bir hesap yapıyorlar. Hiçbir düÅŸmanınız veya rakibiniz sizi çıkaracağı ölüm yolculuÄŸuna ‘seni ölüm yolculuÄŸuna çıkarıyorum davetiyle gelmez. Seni kurduÄŸum tezgahın içine alıp siyaseten ve ahlaken çöküÅŸüne götürecek bir iliÅŸki ağına mahkum edeceÄŸim diyerek karşına dikilmez. Senin açıklarını bilir, zaaflarının farkındadır ve kendi çıkarları için bu açık alanlarına çalışır. Açık alanların üzerinden gelen iliÅŸki tekliflerine, dayanışma ve birliktelik çaÄŸrılarına kendini kaptırmanın kısa vadede bir morfin etkisi yapabileceÄŸi açıktır elbette. Ancak orta ve uzun vadede seni hedef alan, sana kasteden bir durumla karşı karşıya olduÄŸun ortadadır. Söylemini yutan, gideceÄŸin yolu ve gidiÅŸ ÅŸeklini belirleyen, belirli iliÅŸkilere ve ittifaklara mahkum eden vaziyet bir özgürlük mücadelesinden ziyade esaret, mahkumiyet, mecburiyet olarak görülmelidir. Görünürde sizin olmanız, makam ve mevkileri sizin doldurmanız, mikrofonlara sizin konuÅŸuyor olmanız; varlığınızın, güç ve kudretinizin alameti olarak görülmesin sakın! Dayanışma gösterdiklerini, birlikte yol aldıklarını söyleyenler belki de böyle bir yanılsamaya kendinizi kaptırmanız için yukarıda da belirttiÄŸim gibi zaaflarınızı, verdiÄŸiniz açıkları hesap ederek çalışıyor olabilir. Davulu boynunuza asıp hatta tokmağı da elinize vererek de pekala kendi nam ve hesaplarına veya sizin aleyhinize iÅŸleyecek bir nam ve hesap içine sizi çekebilirler. Nitekim yaÅŸadığımız mevcut gerçeklik, çektiklerini de gösteriyor.
Bu iÅŸleyiÅŸi, kendini kaptıran kifayetsiz muhterislerin gazına gelmeden sorgulamak Türkiye’deki her müslümanın imanının gereÄŸidir. Bu iliÅŸki ve iÅŸleyiÅŸ varlığımıza kastetmektedir. Bizi biz olmaktan çıkarmayı, bu ülkenin yarınları için sözü dinlenir bir aktörü olma meÅŸruiyetini elimizden almayı hedeflemektedir. Bu ülkenin tarihsel-toplumsal müktesebatına varislik eden kesimi yaptıklarıyla kollektif hafızada itibarsızlaÅŸtığı gibi asıl önemlisi ve hayati olanı ülkenin yarınlarında kurucu bir irade olmaktan çıkıyor. Bizimle dayanışanlar, sükseli laflarla ittifak kuranlar, zaaflarımızı ve açıklarımızın farkında olarak duygu dünyamızda ve bilinçatımızda nereye çalışacaklarını gayet iyi bilip sırtımızı sıvazlayanlar bunun için çalışıyorlar. Evet, eniÅŸtemiz bizi öpüyor ve yazk ki biz bayram mı, seyran mı olduÄŸunu bilmediÄŸimiz gibi eniÅŸtemizin bizi öpüp öpemeyeceÄŸine dair bir kavrayışı da sahip deÄŸiliz.
Henüz yorum yapılmamış.