Sosyal Medya

Güncel

Abdurrahman Dilipak: Selimiye’yi yıkmak için iki geri zekâlı, bir kazma bir kürek yeter, ama bir Selimiye yapmak için bir Süleyman bir Sinan bile yetmez

Abdurrahman Dilipak- Yeni Akit



1 Mayıs Ä°ÅŸçi Bayramı mı, Bahar Bayramı mı?
 
Ä°ÅŸçi bayramı diyorsanız, “Ä°ÅŸçi” bir sınıfı mı ifade ediyor. Tabi, Kapitalizm ya da sermaye bir sınıfı ifade ediyorsa, iÅŸçiler de bir sınıftır.
 
Bu sınıf temelli düÅŸünce Sovyetlerin dağılması ile sona ermedi mi? Ä°ÅŸçiler küçük tasarruflarını artık Forex’de deÄŸerlendiriyorlar.
 
Nerde kaldı o eski anti Kapitalist, anti Emperyalistler. “Kanlı 1 Mayıs”ta Taksim’dekilerle, bugün Taksim’e çıkmak isteyenlerin onlarla ne alakası var.
 
Sahi, DÄ°SK ve TÜRK-Ä°Åž, TÄ°SK yani Türkiye Ä°ÅŸverenler Sendikası Konfederasyonu ile el ele, kol kola deÄŸil mi idi. Dostlar alışveriÅŸte görsün kabilinden yapılan bir iÅŸ bugün yapılan. Sahi Özdemir Sabancı’yı kim niçin vurmuÅŸtu. Özdemir Bey “Kapitalist” idi onlara göre, Onu vuran da “Anti Kapitalist” olmalıydı deÄŸil mi! Birileri 1 Mayıs’ta bir “Gezi Parkı” olayı çıkartsa herhalde çok mutlu olurdu!  
 
Sahi o 1 Mayıs’ta Taksim’e çıkanlar NATO’ya karşıydılar, 6. Filo Ä°stanbul’a geldiÄŸinde sokaklardaydılar. Ama Fehriye Erdal hanım iÅŸini bitirdikten sonra nereye kaçtı biliyor musunuz, Avrupa’ya! Hem de NATO karargâhının bulunduÄŸu Brüksel’e!
 
Bugünlerde, bu günleri kim niçin kutluyor baktınız mı? Kürdü farklı, Türkü farklı, saÄŸcısı farklı, solcusu farklı, Alevi’si farklı Sünni’si farklı.. Kimi AÅŸura diyor, kimi bahar bayramı, kimi Newruz diyor.
 
Hani herkes “Bayram” diye kutladığını söylüyor da, meydanlara hakim olan, kin, intikam ve öfke. Sıkılan yumruklarla, tehditkâr sözler ve meydan okumalar!
 
Bayram ve öfke! Bayramlar barışmak için, kucaklaÅŸmak için bir vesile olacaktı hani. Birileri bayramları bile kavga vesilesi sayıyorsa, onlara dikkat etmek gerek.
 
Neyse ki önümüzdeki hafta başında Ramazan baÅŸlıyor.
 
Sormak gerek, niyetiniz üzüm yemek mi, baÄŸcı dövmek mi?
 
Aslında “kamusal düzen” kaygısı olmasa, daha geniÅŸ katılımla kutlanır bu günler. Ama bir yandan PKK, öte yandan sol-sosyalist gruplar, ona yetmezmiÅŸ gibi yangına körükle giden FETÖ’cüler hepsi birden yangına gidercesine körüklerini kuÅŸanınca insanlar endiÅŸeleniyor elbette.
 
1 Mayıs’ı nasıl kutlayacaklar. Söyleyeyim: O malum, iÅŸgalci Rus generallerin de içinde heykellerinin bulunduÄŸu Taksim Anıtına çelenk koyacaklar. Sonra slogan atıp bildiri okuyacaklar, “selamlama”(!?) konuÅŸmaları yapacaklar ve bitecek. Peki, fotoÄŸraf sergisi, film haftası, belgesel, sanatsal etkinlikler, iÅŸçilerle ilgili, çalışma ekonomisi ile ilgili, emeÄŸin kalitesini, maliyetini ve verimliliÄŸini konu alan ilmi çalışmalar yayınlanacak mı? Bu kutlamalarda, mesela humanoid, yani insanımsı robotlar konusunda kimse bir ÅŸey söyleyecek mi? Ya da “Genomikler, Siborg’lar” konusunda sendikalarımız ne düÅŸünüyorlar.
 
Bir yandan sınıf sendikacılığı, öte yandan ücret sendikacılığı! Al birini vur ötekine. EmeÄŸin kalitesi ve verimliliÄŸinin ürün fiyatlarının belirlenmesindeki ağırlığı ve bunun ihracata, rekabete olumlu ya da olumsuz etkisi konusunda bir düÅŸünceleri var mı? Yatırım ve istihdam nasıl büyütülecek? Bu sadece iÅŸadamları ve devletin sorunu mu?
 
1 Mayıs her sene hem devlet için hem de esnaf için korku vesilesi olmuÅŸtur. Korku ve bayram! Bu ikisi bir arada olmamalı. Bayram diye meydanlara dökülenler, arkalarında bir çöplük ve enkaz bırakıyorlar.
 
Tabi, Taksim’e 300 kiÅŸi çıksa 30 dakikada 3000 kiÅŸi olur. Ä°yi fotoÄŸraf verirler. Ulaşım imkânları daha iyi. Zaten metro çıkışında toplansanız metrodan çıkanlar bile ciddi bir kalabalık oluÅŸturur.
 
Her ÅŸey deÄŸiÅŸirken, kavramlar ve kurumlar yeniden tanımlanırken, aslında birçok ÅŸeyin yeniden düÅŸünülmesi gerek. Bu iÅŸle övgü ve sövgü konusu olmaktan çıkarılmalı artık. Ä°çi boÅŸ mefahirlerle sadece kendimizi kandırırız. KamplaÅŸtırıcı, kutuplaÅŸtırıcı, çatıştırıcı, kışkırtıcı eylem ve söylemlerden uzak durmamız gerek. Birileri din, mezhep, ideoloji, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıklarına raÄŸmen barış içinde bir arada yaÅŸamanın bir yolunu bulmamız gerekirken bile, öfke üreten yaklaşımlar aslında çözümün deÄŸil, çözümsüzlüÄŸün adresi oluyor.
 
Kibriti gözümüze çok yaklaÅŸtırınca, arkasında bir ormanı kaybedebiliriz.. Böyle sembolik günler ve sembolik logolar vicdani tatmin için yeterli olabiliyor ama bunların pratik hayatta kalıcı bir etkisi yoktur.
 
Bizim saÄŸcımız da, solcumuz da, aynı hastalıkla malul. Kimi din, kimi ideoloji, kimi gelenek, kimi mefahir üzerinden aslında aynı ÅŸeyleri yapmaya çalışıyor. KurtuluÅŸ, ya da hedefe varmak için onun lideri, örgütü, ideolojisi ya da inancı tek çözümdür. Hem “çoÄŸul” olmaktan söz ediyoruz. Hem “tek”çiyiz. Bu çeliÅŸkiyi bu mantıkla çözmemiz mümkün. Hedefe zor kullanarak ulaÅŸmak isterseniz devrimci olacaksınız. Ya da devleti ele geçirip eÄŸitim yolu ile toplumu adam edeceksiniz.
 
“Digital devrim” sonrası, yani 2025’ten sonra asimetrik etkileÅŸim sonrası çoklu davranış ve düÅŸünce biçimleri oluÅŸacak. Farklılıklarımıza raÄŸmen barış içinde bir arada yaÅŸamayı öÄŸrenmekten baÅŸka çaremiz yok. Bunun için “hoÅŸgörü”den çok “sabır” ve “tahammül”e ihtiyacımız olacak. O saÄŸ-sol ayırımı anlamını yitiriyor. Yeni kavramlara ve kurumlara ihtiyacımız var. Çok fazla korku üretiyoruz. Korku üzerine uygarlık inÅŸa edilmez. Evet, korkularımız var, ama umudumuz korkularımıza baskın olmalı. Merhametimiz gazabımıza galib gelmeli. Sevgimiz nefretimizden baskın olmalı. Affetme erdemi, intikam duygularından öncelik taşımaları davranışlarımızda.
 
Dünyayı birbirimize cehennem etmek zor deÄŸil. Selimiye’yi yıkmak için iki geri zekâlı, bir kazma bir kürek yeter, ama bir Selimiye yapmak için bir Süleyman bir Sinan bile yetmez!
 
“Bayramlara katran döken geceler”in baskısından kurtulmamız gerek. Bayramlar, kin, öfke ve intikam günleri deÄŸil, olmamalı. Bayramlar korku üretmemeli. Affetmek, sevgi, saygı, merhamet, ikram, cömertlik, sevgi ve sevinç günleri olmalı. 
 
Selam ve dua ile..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.