Sosyal Medya

Kürsü

Abdullah Yıldız: Kur’ân’ı kendimize uydurmayalım

Abdullah Yıldız- Yeni Akit



Geçen haftaki yazımızda, yaklaÅŸan mübarek Ramazan ayının biz müminlere, Kur’ân-ı Kerim’i Rasûlüllah’ın (s.a) öÄŸrettiÄŸi, ashabının da uyguladığı tarzda okuyup-anlayarak yaÅŸamak ve parçalanan kalplerimizi vahiy potasında onarıp kaynaÅŸtırmak için muhteÅŸem bir fırsat olduÄŸunu hatırlatmıştık. Bu baÄŸlamda Kur’ân-ı Kerim’in, -Seyyid Abdüllatif’in ifadesiyle-, ‘her biri ayrı telden çalan farklı grupların iddialarını doÄŸrulayıcı bir araç konumuna’ düÅŸürüldüÄŸüne dikkat çekmiÅŸ, Allah’ın kitabını kendi önyargılarını pekiÅŸtirmek amacıyla okuma eÄŸiliminin Kur’ân’ı nesneleÅŸtirme ya da araçsallaÅŸtırma diyebileceÄŸimiz tehlikeli bir zihinsel hastalığa yani sapmaya yol açtığını hatırlatmıştık…
 
Bugün, bu konuya Hz. Ömer’in (r.a) ÅŸu dehÅŸet verici uyarısı ile devam edelim:
 
“…Siz Kur’ân’a tâbi olunuz. Sakın Kur’ân’ı kendinize uydurmayınız. Çünkü kim Kur’ân’ı kendisine uydurursa, Kur’ân onu yüz üstü cehenneme atar. Fakat kim Kur’ân’a tabi olursa, Kur’ân onu Firdevs cennetlerine götürür…” (Yusuf el-Kandehlevi, Hadislerle Müslümanlık, 3/511.)
 
Ne yazık ki, Kur’ân’ı kendi indi anlayış ve önyargılarımıza, kendi sığ düÅŸünce kalıplarımıza, çağın genel geçer moda anlayışlarına uydurmaya çalışmak, son yıllarda çok yaygın hale geldi…
 
ÇaÄŸdaÅŸ düÅŸünce ekollerinin ve egemen ideolojik söylemlerin etkisi altında kalan kimi Müslüman zihinler, çoÄŸunlukla seküler dünyada üretilmiÅŸ fikir demetlerine ya da düÅŸünce kalıplarına Kur’ân ve Sünnet’ten, Ä°slam’dan sözde deliller, gerekçeler bulmaya kalkışabiliyorlar; psikolojik ve fiili baskısı altında ezildikleri egemen zihniyete meÅŸruiyet kılıfları üretme peÅŸinde koÅŸabiliyorlar; bunu yaparken de akla ve hayale gelmedik teviller, zorlamalar yapabiliyorlar. Yazık ki, geçmiÅŸte kısmen var olan hatalar ve sapmalar, günümüzde iyiden iyiye içinden çıkılmaz bir hal aldı: Kur’ân âyetlerini baÄŸlamlarından kopararak alabildiÄŸine zorlama yorumlarla tevil ve tefsir etmeye çalışmak, bazı âyetlere ÅŸimdiye kadar hiç duyulmamış ve görülmemiÅŸ biçimde anlamlar vermek için kelime ve kavramları kurcaladıkça kurcalamak, iÅŸlerine gelmeyen yerlerde mecaza, metafora ya da tarihselciliÄŸe sığınmak, zihinlerine yerleÅŸmiÅŸ önyargıları ve dogmaları mutlak doÄŸru kabul ederek bütün âyetleri o ÅŸablonla okumaya veya o ÅŸablona uygun hale getirmek için eÄŸip-bükmeye, kesip-biçmeye kalkışmak… 
 
(Bu çerçevede Ä°slâm Dinini; sol, sosyalist, modernist, liberalist, feminist, faÅŸist/ulusalcı… düÅŸüncelerle telif etme ucuzluklarına dair birçok uç ve uçuk örnek hatırlanabilir.) 
 
Ä°ÅŸte bu tür sapmalar, moda anlayışlar, popüler yaklaşımlar, kısaca “Kur’ân’ı kendine uydurma” eÄŸilimleri karşısında bize düÅŸen, Hz. Ömer’in dediÄŸi gibi, “kendimizi Kur’ân’a uydurmak”tır; fikri ve zikriyle, söylemi ve eylemiyle, hâli ve kâliyle, anlayışı ve yaÅŸayışıyla Kur’ân’a tabi olanlardan olmaktır.
 
Biliyoruz ki, Allah Rasûlü (s.a) Kur’ân-ı Kerim’i ashabına okumakla yetinmedi; onlara tebliÄŸ etti, açıkladı, anlattı, öÄŸretti, talim etti ve onun ilkeleri doÄŸrultusunda onları arındırdı. Peygamberimizin (s.a) kalbine iyice yerleÅŸtirdiÄŸi ve yüreÄŸinin ta derinliklerinden okuduÄŸu Kur’ân âyetleri, muhataplarının kalplerine tesir ediyor, onların önce düÅŸünce ve zihin dünyalarında, sonra da davranışlarında muazzam deÄŸiÅŸimlere yol açıyordu. Kur’ân-ı Azîmü’ÅŸ-Åžân’ı gönüllere/kalplere sindirmek için yavaÅŸ yavaÅŸ, dura dura okuyup öÄŸreten ve onları arındırmak için çırpınan Rasûlüllah (s.a), bu sorumluluk bilinci sebebiyledir ki, “Hûd sûresi benim saçlarımı aÄŸarttı” buyurmuÅŸtu. Müfessirler, Peygamberimizin Hûd suresinin 112. âyetini iÅŸaret buyurduÄŸunu söylerler: 
 
“O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduÄŸun gibi dosdoÄŸru ol! ...” 
 
Ashâb-ı kiram Efendimiz’e (s.a), “Erken yaÅŸlandınız yâ Rasûlallah”  deyince, “Beni Hûd ve Åžûrâ sûreleri yaÅŸlandırdı” buyurmuÅŸtu (Tirmizî, Tefsir, 56/6. ‘Beni Hûd, Vâkıa, Mürselât, Nebe’ ve Tekvir sûreleri kocattı’ rivayeti de vardır (Beyhaki’den; Kandehlevî, a.g.e., 3/170). Çünkü her iki surede de ona “EmrolunduÄŸun gibi dosdoÄŸru ol!” buyurulmuÅŸtur (Hûd 11/112; Åžûra 26/15). 
 
Peygamberimizin (s.a), uÄŸrunda bir ömür tükettiÄŸi “EmrolunduÄŸun gibi dosdoÄŸru ol” talimatı, elbette onun (s.a) ÅŸahsında her birimiz için de geçerlidir. 
 
Ä°mdi, yaklaÅŸan mübarek Ramazan ayını fırsat bilip, hayatımıza tepeden tırnaÄŸa bütünüyle yön vermek için gelen Kur’ân-ı Kerim’le yeniden buluÅŸma ve kendimizi ona uydurma vaktidir, vesselâm.
 
Ramazan-ı Åžerif’imiz ÅŸimdiden mübarek olsun ve diriliÅŸimize vesile olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.