Güncel
İsmail Kılıçarslan: Güvensiz orta sınıf, beklentisiz sınıf-altı ve net bir sorun: Gelir adaletsizliği
Follow @dusuncemektebi2
İsmail Kılıçarslan- Yeni Şafak
Birkaç zamandır ders çalışıyorum Türkiye’deki tabakalaÅŸma, toplumsal sınıflar ve gelir adaletsizliÄŸi üzerine. DoÄŸrusu hem iç karartıcı hem de ufuk açıcı bir çalışma oluyor benim açımdan. Allah izin verirse çeÅŸitli yazılar yazacağım meseleyle ilgili.
Tartışma eski ve uzun ama bir noktada özet bir bilgi vererek baÅŸlamak lazım. Türkiye’de devlet bağımsız bir orta sınıfın oluÅŸ(a)maması ve gelinen noktada hem yerleÅŸik hem de son yirmi yılda oluÅŸan orta sınıfın biriktirdiÄŸi güvensizlik siyasetin de sosyolojinin de belirleyici faktörü. YaÅŸam alışkanlıklarını, tüketim kültürünü, gündelik rutinlerini “orta sınıf” olmak üzerinden belirleyen ve günümüzde giderek geniÅŸleyen bu sosyolojik kesim kendini güvende hissetmediÄŸi oranda politize oluyor. Politize oldukça kutuplaÅŸtırıcı-kayırıcı bir siyasal dil belirliyor ve giderek “kendi sınıfında kalabilmek” için her türden çılgınlığı yapabilecek bir düzleme ilerliyor orta sınıf.
Temelde rahatsızlığının ‘rutinini sürdürememe korkusu” olduÄŸunu anlatamıyorsunuz üstelik bu sınıfa. Sürekli “büyük okumalar” yaparak bir çıkış yolu, bir güvenlik alanı arıyor.
Öteden beri “aslında bütün seçimlerin belirleyeni kararını son anda veren kararsızlardır” cümlesi artık Türkiye’deki verili siyasal yönelimleri izah etmiyor. Bir çeÅŸit “orta sınıf mücadelesi” olarak okumak daha doÄŸru olacak artık bu süreçleri. En azından ÅŸimdilik...
Dikkat isterim: Üst sınıfa çıkamayacağını net ÅŸekilde hisseden orta sınıf, alt sınıfa her an inebileceÄŸinin korkusuyla yaşıyor. Çünkü bir taraftan gösteriÅŸçi tüketim kültürünün bir ferdi haline gelmiÅŸ, bir taraftan da krediler-vergi borçları-kredi kartları v.d üzerinden borçlandırılmış. Üstelik ülkenin ekonomisini döndürme ve entelektüel farkındalık vazifeleri bu grubun iÅŸini daha da zorlaÅŸtırıyor. Åžehrinin mimari açıdan bozulmamasını da dert ediyor, gayrı safi milli hasılayı da, beka meselesini de, kutuplaÅŸma dilini de. Fakat bir dakika! Problem ettiÄŸi meseleleri deÄŸiÅŸtirmek için inisiyatif al(a)mama refleksi de yine bu sınıfın belirleyici refleksi. Risk almak yerine “ikame bir siyasal dil geliÅŸtirerek” bir çeÅŸit “umut/tatmin/güvenlik” alanı oluÅŸturuyor kendine.
Haydi örnek verelim: Åžehrinin betonlaÅŸmasına da mimari bozulmaya da karşı ama betondan yapılma 35 katlı bir residenceda yaÅŸamak en büyük hayali. Åžehri kendisinin deÄŸil, baÅŸkasının düzeltmesini arzuluyor. O yüzden siyasal söylemini “ikame” hale getiriyor. KutuplaÅŸma dilini üretirken aynı zamanda bu dilin ortadan kalkması için birilerinin sorumluluk alması gerektiÄŸine inanıyor samimiyetle.
BaÅŸka bir yerden ilerleyeyim. Sınıflar ve tabakalar arası eÅŸitsizliÄŸin doÄŸal sonucu toplumsal çatışmadır aslında. Fakat orta sınıfın güvensizliÄŸi ve Alev Erkilet Hocanın “sınıf-altı” olarak tespit ettiÄŸi yeni toplumsal sınıfın devlet güvencesi ile yaÅŸama tutunması bu toplumsal çatışmayı öteleme iÅŸlevi görüyor. (Sınıf-altı toplumsal katmanın genel özellikleri ise bambaÅŸka bir yazının konusu. 2000’li yılların başında Türkiye’de olmayan sınıf-altı grupların ÅŸu an oranı %6’lara dayanmış durumda. Bu, toplumsal felakete ramak kalmış demektir.)
Türkiye, gelir adaletsizliÄŸi göstergeleri bakımından dünyanın ilk beÅŸinde uzunca süredir. 2018 verilerine göreyse Çin ve Hindistan’ın ardından üçüncü. Toplumun en fakir %10’luk dilimi ile en zengin %10’luk dilimi arasındaki gelir farkı 15 kata yaklaÅŸmış durumda.
Toplumsal deÄŸiÅŸim, tabakalaÅŸma ve eÅŸitsizlik konularında Türkiye’nin en yetkin isimlerinden biri olan Lütfi Sunar Hocanın tespiti ÅŸu yönde: “Türkiye, gelir adaletsizliÄŸi ile yapısal bir mücadele vermek yerine ‘mutlak yoksulluk ile mücadele’ yöntemini seçerek bir sosyal optimizasyon yapmayı deniyor. Hem kentlerde hem de köylerde ‘devlet yardımı’ ile hayatta kalmaya çabalayan insanlar için kalıcı çözüm bu deÄŸil oysa.”
Bu, ÅŸu demek: Toplumun en altındaki yüzde 10 ile en üstündeki yüzde 10 arasındaki gelir uçurumu saÄŸlıklı, bilinçli ve (müdahaleci deÄŸil) düzenlemeci bir bakışla ele alınmazsa hem güvensiz orta sınıfta yani prekaryada, hem de sınıf-altı toplumsal katmanda çok büyük sosyolojik dönüÅŸümler, deÄŸiÅŸimler olacaktır. Ve o deÄŸiÅŸim örgütlü yapısını çoktan kaybetmiÅŸ iÅŸçi sınıfından deÄŸil “can derdine düÅŸmüÅŸ” sınıf-altı toplumsal katmanla güvensizlikten ne yapacağını bilemeyen orta sınıftan gelecektir.
“Sermayenin eÅŸit ÅŸekilde dağılımı” Türkiye’nin en dipten ilerleyen ve en net sorunudur. Pansuman, yardım kolisi, dul maaşı falan deÄŸil yeni ve adil bir toplumsal mutabakat çözer bu iÅŸi. Çare sadece “mutlak yoksullukla mücadele” deÄŸil, çok kazananın az kazananla arasındaki uçurumu hızla doldurmaktır.
Yoksa o keten helva yanar.
Devam edeceÄŸim inÅŸallah buradan konuÅŸmaya.
Henüz yorum yapılmamış.