Sosyal Medya

Kürsü

Gökhan Özcan: Sızı kalır

Gökhan Özcan- Yeni Şafak



''Sanki bazı sabahlara kendimden daha fazla bir ÅŸey olarak uyanıyorum” dedi yanındakilere, “öyle günler bana hiç yetmiyor”
 
Kanatlarımızı kıran ÅŸeyler olduÄŸuna inanıyoruz çoÄŸumuz. Bu kanatları olduÄŸuna inanan insanların yapacağı bir ÅŸey deÄŸil mi? Biz kanatlarımız olduÄŸuna inanıyor muyuz? Bizi dünyaya doÄŸru çeken ağırlığı hafifletecek insanca imkanlarımız olduÄŸuna inanıyor muyuz gerçekten? Ä°nanmıyorsak; olmayan o kanatlar nasıl kırılabilir? Ä°nanıyorsak; bizi gökyüzünün sonsuzluÄŸuna yükseltecek o kanatları çırpmayı neden hiç denemiyoruz? Ä°nsan uçamaz diyorlar, insan bedeninden ibaretse doÄŸru uçamaz. Ama öyle deÄŸildir ve insan içiyle kuÅŸlar gibi özgürce uçabilir. Ama önce inanmak gerekiyor buna, farketmesi gerekiyor insanın içindeki kanatları. Ä°nanıyor muyuz buna, inanıyor muyuz insana? Belki de bizi, kanatlarımızı kıran bir ÅŸeyler olduÄŸunu düÅŸünmeye sevkeden ÅŸey budur. Belki de kanatlarımızı kıran ÅŸey bizim bu inançsızlığımız!
 
“GüneÅŸ parlıyordu; sert bir hava, aÄŸaçları son yapraklarından da temizliyordu; her ÅŸey duru, gök rengi görünüyordu. Edouard üç gündür dışarı çıkmamıştı. Uçsuz bucaksız bir sevinçle geniÅŸliyordu yüreÄŸi; hatta bütün varlığı, açılmış ve boÅŸalmış bir zarf gibi, bölüntüsüz bir deniz, tanrısal bir iyilik okyanusu üzerinde dalgalanıyormuÅŸ gibi geliyordu ona. AÅŸk ve güzellik, varlığımızın çevrelerini böyle sınırsızlaÅŸtırır” diyor Andre Gide, ‘Kalpazanlar’da.
 
Madem ki yerinde saymakta inat ediyorsun, bil ki varmayı umduÄŸun hiçbir yer sana doÄŸru gelmeyecek, hayat böyle!
 
Bir trenin son kompartımanına atlayıp uzaklara gidiyor biri. Ulu bir aÄŸacın dallarına salıncak kurup sallanıyor biri. Kendini karlı daÄŸların güzelliÄŸinden dem vuran bir türkünün kollarına bırakıyor biri. Eski fotoÄŸraflardan hayatın yitirilmiÅŸ anlarını toplayıp biriktiriyor biri. Dolu baÅŸaklar gibi başını rüzgarın gösterdiÄŸi tarafa doÄŸru eÄŸiyor biri. Bir geminin güvertesinden dünyanın ötelerine bakıyor biri. Hayır siz deÄŸilsiniz o, belki de içinizdeki biri.
 
“Eskiden, hayatının ufak tefek ve hatta önemli olaylarının çoÄŸunun ebediyen unutulduÄŸunu, üzerlerinin müteakip olgularla sonsuza dek örtüldüÄŸünü düÅŸünürdü; ÅŸimdiyse içinde her ÅŸeyin deÄŸerli bir hazine gibi, onun bunun bıraktığı gereksiz ÅŸeyleri saklayan hırçın bir dilencinin malı gibi tastamam, sapasaÄŸlam durduÄŸunu, asla da yok olmayacağını görebiliyordu” diye yazmış ‘Can’da, Andrey Platonov.
 
“Her günümüz bir öncekinin tekrarı gibi adeta” dedi biri. “Hatıra diye ne anlatacağız çocuklarımıza?” diye sordu diÄŸeri.
 
Bir de ÅŸunu düÅŸünün; hiç kimsenin görmediÄŸi bir rüya ne hisseder?
 
BaÅŸkalarının oyunlarını oynuyor çocuklar. BaÅŸkalarının hayatlarını yaşıyor büyükler. BaÅŸkalarının denizlerine dökülüyor ırmaklar. BaÅŸkalarının hatalarında aklanıyor günahlar. BaÅŸkalarının cevaplarında kayboluyor sorular. BaÅŸkalarının sarhoÅŸluÄŸunda bulanıyor akıllar. BaÅŸkalarının yolunu yürüyor adımlar. BaÅŸkalarının yalanlarında boÄŸuluyor gerçekler.
 
Hatırlanmaya deÄŸmeyecek hiçbir ÅŸeyi yaÅŸamayan insanlar da var.
 
“YaÅŸarsın, yaÅŸadığının izi kalır” dedi meczup, “yaÅŸamazsın, içinde sızı kalır”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.