Taha Akyol: Siyasi öfke, medyada siyasi nefret halinde dışa vuruluyor
Follow @dusuncemektebi2
Taha Akyol - Karar
Medyada muhalefetin sesini kısmak, eleÅŸtirenleri aÅŸağılamak, medyanın büyük kısmını iktidar yanlısı haline getirmek iyi mi sonuç verir, kötü mü?
Bir süre için iktidarların lehine oluyor. Fakat bir süre sonra bumerang etkisi yapıyor, ülkeye de iktidara da zarar veriyor.
Medyanın çoÄŸunlukla görmediÄŸi ya da küçülttüÄŸü ÅŸu iki habere bakın lütfen:
19 Kasım 2016: TUSÄ°AD BaÅŸkanı Cansen BaÅŸaran Symes ‘endiÅŸeli’ olduklarını söyledi. “Son iki haftadır yükselen döviz kurunun, enflasyona ve uzun vadeli faizlere yapacağı etkilerden endiÅŸe duyuyoruz” dedi.
25 Aralık 2018: Rahmi Koç Bilim Madalyası’nı kazanan ünlü iktisatçı Daron AcemoÄŸlu “Ekonomide yavaÅŸlama riski çok yüksek. Türkiye’de 2018 ve 2019’da kriz riski var” dedi.
Özgürlük neye yarar?
Bu uyarılar zamanında ciddiye alınsaydı, çağırılıp görüÅŸmeler yapılsaydı... Medya iktidarı tedbirler almaya yöneltmek üzere özgür tartışma programları yapmak suretiyle kamuoyu oluÅŸtursaydı...
Büyük bir ihtimalle, kriz en azından daha yumuÅŸak olurdu.
Ama öyle olmadı; iktidar yanlısı medya toz pembe tablolar çizdi. Dahası, sorunlar düÅŸman saldırısı gibi gösterildi. EleÅŸtirenlerin ÅŸahıslarına, kurumlarına hakaret edildi...
Merkez Bankası BaÅŸkanı Erdem BaÅŸçı, manÅŸetlerde “faiz lobisinin kaos planını” uygulamakla suçlandı!
Özgür ortamda alınabilecek tedbirler böyle bir siyasi iklimde alınmadı, hatta ekonomi daha da ısıtıldı...
GeldiÄŸimiz durumu hep beraber yaşıyoruz; enflasyon, döviz ve faiz sorunları büyümüÅŸ, bunlar da faizi tırmandırmış durumda.
GeliÅŸmiÅŸ demokrasilerde fikir ve ifade hürriyetinin çok önemli olmasının sebebi, sadece hürriyet inancı deÄŸildir. Sorunların zamanında görülebilmesi ve ortak akıl geliÅŸtirilebilmesi için fikir ve ifade hürriyeti, medyada çoÄŸulculuk ÅŸarttır.
GerçeÄŸi merak etmek
Dahası Türkiye’de medyada sadece tek seslilik deÄŸil, kutuplaÅŸmayı körükleyen bir öfke, hatta nefret dili geliÅŸti.
Yeni Åžafak’ın deÄŸerli yazarı Kemal Öztürk’ün kaleminden görelim:
“EÄŸer bu medya düzeni devam ederse, eÄŸer bu üslup ve bu yayınlar sürerse, kızgın demirin soÄŸutulması mümkün olmayacağı gibi, daha kötü olaylar da yaÅŸarız.”
Öztürk, bu yazısını, Kemal KılıçdaroÄŸlu’nun “bir suçluymuÅŸ gibi, bir düÅŸmanmış gibi” saldırıya uÄŸraması üzerine yazmıştı.
“Siyasetin en tepesinde söylenmiÅŸ bir söz, tabana indikçe ÅŸiddeti ve ağırlığı çoÄŸalır” diye uyarıyordu. (23 Nisan)
Siyasi öfke, medyada siyasi nefret halinde dışa vuruluyor. Siyasi görüÅŸ degil, siyasi nefrettir belli medyanın topluma aşıladığı duygu!
Ä°ktidarı samimiyetle destekleyen kitlelerde de bu propaganda ve nefret dili bıkkınlık ve gerçeÄŸi farklı kanallardan öÄŸrenme ihtiyacı doÄŸuruyor.
AK Partili Aydın Ünal, kalemini bırakırken “AK Parti tabanı dahi haberleri muhalif kaynaklardan öÄŸrenmeye çabalıyor” diyerek bu gerçeÄŸi kayda geçmiÅŸ bulunuyor. (Yeni Åžafak, 19 Kasım 2018)
Bölükbaşı kürsüde
Merhum Adnan Menderes iktidara geldikten hemen sonra 14 Temmuz 1950’de bir basın kanunu çıkardı. Prof. Tanel Demirel, haklı olarak, bunun o zamana kadarki tarihimizde “en özgür basın kanunu” olduÄŸunu yazar.
Fakat zamanla siyasi kavgalar kızıştı, Menderes 1956’da Tek Parti devrine benzeyen yasakçı bir basın kanunu çıkardı.
Meclis görüÅŸmelerinde 6 Mayıs 1956 günü Osman Bölükbaşı kürsüdedir. Bu kanunun gerekçeleri ile 1930’lardaki baskı kanunlarının gerekçeleri arasındaki ÅŸaşırtıcı benzerlikleri anlatır. Sözü ABD’nin kurucu atalarından Thomas Jefferson’a getirir...
Jefferson’a sormuÅŸlardı; hürriyetlerin en önemlisi hangisidir? Jefferson’un cevabını Osman Bölükbaşı Meclis kürsüsünde okumaktadır:
“Basın hürriyetini tercih ediyorum. EÄŸer basın hürriyeti olursa, o memlekette parlâmento da kurulur, adalet de tesis edilir, dürüst seçimler de yapılır, suistimallerle de mücadele edilir ve her ÅŸey yerine gelir…”
Jefferson sözlerine “basın baskılanırsa bu kurumlar da sıkıntıya girer” diye devam ediyor.
Türkiye’nin “kızgın demiri soÄŸutmaya” ekmek su gibi ihtiyacı var; medyadan baÅŸlayalım kitlelere de intikal eder...
Medya dili medenileÅŸsin, medyadaki siyasi tekel kalksın, çoÄŸulculuk olsun; ülkemiz kazanır.
Siyasette ve medyada öfke ve nefret dili devam ederse, “ortak akıl”la yakalayabileceÄŸimiz birçok fırsatı ülkemiz kaybetmeye devam eder diye korkuyorum.
Henüz yorum yapılmamış.