Sosyal Medya

Kürsü

Hayrettin Karaman: Ahlak herkese lazım

Hayrettin Karaman- Yeni Åžafak



Kendi ahlaksızlığını bir ÅŸekilde meÅŸrulaÅŸtırıp veya bunu bile yapmadan yoluna devam edip baÅŸkalarına ahlak dersi vermek de bir çeÅŸit ahlaksızlıktır.
 
Herkes haddini bilecek.
 
Bir ressam sergi açmış, bir çizmeci de görmeye gelmiÅŸ, süvarisi yanında duran bir at tablosunu ressamın yanında eleÅŸtirmeye baÅŸlamış. Ressam çizmenin üstüne varıncaya kadar onun söylediklerini dikkatle dinlemiÅŸ ve not almış, çizmeci “gelelim pantolona” deyince ressam “sen çizmeyi aÅŸma, onu da terzi eleÅŸtirsin” demiÅŸ.
 
Bürokratlar ve siyasetçiler ait oldukları toplumun içinden çıkıyorlar. Taban ne kadar ahlaklı ise tavan da o kadar ahlaklı olur. Toplumda kâmil ahlak sahipleri azınlıkta veya müstesna olurlarsa tavandaki kâmiller de azınlıkta veya müstesna olurlar.
 
Åžu ülkede herkesin bir iÅŸi var, iÅŸi yoksa günlük hayatı var. Herkes önce kendine bakacak ve ÅŸöyle bir nefis muhasebesi yapacak: “Ben iÅŸimde ve davranışlarımda ne kadar ahlaklıyım; din, ahlak ve edeb kurallarına harfiyyen riayet ediyor muyum?”
 
Adamın biri tecrübe sahibi bir kiÅŸiye “Ben asla rüÅŸvet almam” demiÅŸ. KiÅŸi ona sormuÅŸ: “Sen insanların kendisine iÅŸi düÅŸen yetki sahibi biri oldun mu hiç?”. “Hayır olmadım, ama ben rüÅŸvet almam!”. KiÅŸinin ona cevabı ÅŸu olmuÅŸ: “Sana rüÅŸvet teklif edilmemiÅŸ, sen bununla imtihan olmamışsın, bu sebeple sözünü gerçek sayamam!”
 
Ä°nsanımız balık hafızasına sahip; daha dün gibi olan yakın mazide Müslümanların zaten kısmen yaÅŸayabildikleri dini hayatlarının bile ne kadar kısıldığını, temel insan haklarından nasıl mahrum edildiklerini, bilim, ekonomi, iç ve dış siyasette nasıl dar boÄŸazlarda ve sıkıntılar içinde olduÄŸumuzu unutuyorlar. Son on küsur yılda her tabaka ve kesim için önemli olan neler yapıldı; bunu hemen herkes unutmuÅŸ görünüyor.
 
Herkes kendini aynanın karşısına koyacak yerde hep baÅŸkalarını koyuyor, üstün/güzel/kâmil ahlak ölçülerine vurarak deÄŸerlendiriyor. Bu da olsun, olmasın diyemem, ama önce herkes kendine bakarsa ayaklar biraz daha yere basar.
 
Bizim alandan birkaç örnek vereyim:
 
Vaktiyle Ä°mam Hatip mezunlarının ilâhiyat dışındaki yükseköÄŸretime geçiÅŸlerinin önüne engeller konmuÅŸtu. Birçok “dindar” Müslüman ve Ä°lahiyat mezunu veliler çocuklarını Ä°mam Hatip’ten aldılar veya oraya göndermediler; yani son tahlilde dünyayı ahirete, maddî imkânı Allah rızasına tercih ettiler.
 
Son yıllarda okullara Kur’an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı ve Ä°slam Bilgisi dersleri kondu. Bu dersler zorunlu deÄŸil, seçmeli idi. Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bu ülkede bu dersleri seçen insan sayısının azlığı ibretlik bir olaydır.
 
Eline para geçen ve zengin olan “dindarlar”, lüks ve israfta dinsiz veya dini hayatı gevÅŸek/kusurlu olanları fersah fersah geçtiler.
 
Müslümanca örtünmenin ictimai hayata katılmaya engel olmaması için yıllarca mücadele ettik, deÄŸerli bedeller ödendi, sonunda engeller kalktı, bu defa da sözde örtünenler “örtülü açıklar” nitelemesinin örneÄŸi haline geldiler.
 
Birçok “dindar” iÅŸadamının iÅŸyerinde Müslümanca düzen, hakkını verme ve liyakati gözetme yok.
 
Birçok “dindar” (böyle görünen ve bilinen) olup kamu otoritesi kullanan kimsenin elindeki imkân ve yetkiyi kötüye kullandığına dair pek çok örnek var.
 
“Bu saydıkların “dindar” kesimde var da ötekilerde yok mu?” diye soranlar ve eleÅŸtirenler olacaktır.
 
Vardır, olmaz mı, ama bizde ya hiç ya da az (müstesna) olması gerekmiyor mu?
 
Sonuç: Biz ne kadar ahlaklı olursak bizi yönetenler de o kadar ahlaklı olurlar; onlar gökten inmediler, bizden çıktılar.
 
Durum bundan ibarettir, tercihler yapılırken ayaklarımız gerçek durumun üstünde olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.