Güncel
Doğu Türkistan kahramanı Altay Kartalı Osman Batur için uluslararası panel
Doğu Türkistanın Kahramanı Altay Kartalı Osman Batur doğumunun 120. Yılında anılıyor. Konuşmacılar arasında Osman Baturun torunlarından Örken Nebiulı'nın yer alacağı uluslararası Panel 24 Nisan Çarşamba günü
YaÅŸamı ve mücadelesiyle tarihe mâl olan DoÄŸu Türkistan kahramanı Osman Batur’a ithafen uluslararası panel düzenlenecek.
“DoÄŸumunun 120. Yılında Hatıralarda Osman Batur” adlı uluslararası panel, Ä°stanbul Zeytinburnu’nda KazlıçeÅŸme Kültür Merkezinde 24 Nisan 2019 tarihinde, 18.00-20.00 saatleri arasında gerçekleÅŸtirilecek.
Panelde Türk dünyasının farklı ülkelerinden araÅŸtırmacılarla birlikte Osman Batur’un torunu Örken Nebiulı da yer alacak.
Osman Batur Kimdir?
Asıl adı Osman Ä°slamoÄŸlu idi. Batur, O'na mücadelesine nispetle verilmiÅŸ bir unvan, bir sıfattır. "Kahraman ve cesur" anlamındadır. O, bu ünvan ve sıfatla özdeÅŸleÅŸmiÅŸ, böylece anılmaya hak kazanmıştır.
Osman Batur, DoÄŸu Türkistan'ın yetiÅŸtirdiÄŸi en büyük mücahittir. 20. Yüzyılda, Çin'e karşı en büyük mücadeleyi vermiÅŸ bir efsane... Adı bugün bile Pekin yönetimini titretmeye yeten tarihi bir ÅŸahsiyettir Osman Batur.
Osman Batur'un güçlü ve heybetli bir yapısı vardı. 1.85 boyunda, kısa-kalın boynu ve yarı kapalı-kısık gözleri vardı. Kırışık kaÅŸ arası, yüzüne ÅŸahsiyetini yansıtıyordu. Çok az konuÅŸurdu ve her konuda kendine güveni tamdı. 40 yaşına kadar hayvancılık ile uÄŸraÅŸmıştır.
Bu büyük mücahid, ilk dini bilgilerini, âlim olan dedesinden alır ve hayatını takva ile geçirir. CengâverliÄŸi, kendisinden önce Çinliler ile savaÅŸmış büyük mücahid Böke Batur'un yanında öÄŸrendiÄŸi rivayet edilir. Böke Batur'un ÅŸu sözü, Osman Batur'a ve mücahitlere ümit aşılamıştır: "Bir gün, biz kâfirleri yine çöllerin öbür tarafına atacağız. Sayıları Taklamakan Çölü'ndeki kum taneleri kadar olsa bile!"
Osman Batur dillere destan bir yiÄŸitlikle anıla gelmiÅŸtir. Hatta bir rivayete göre, Allah'ın yardımıyla, basit bir kementle uçak düÅŸürmüÅŸ gözü kara bir kahramandır.
1940 yılında, Çin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaÅŸmıştı. O vakitlerde, ÅŸimdilerde olduÄŸu gibi Türkistan genelinde halk, zulme ve kırıma uÄŸruyordu. Halkın önderleri, âlimleri katlediliyor; mülkleri gasp ediliyor; camileri yakılıp yıkılıyordu.
Köktogay bölgesinde, iÅŸgalci Çinli kaymakamın camiye çizmeleri ile girmesi üzerine halk, kaymakamı ve onlarca Çinli askeri öldürdü. Camilere tecavüz eden, Kur'an-ı Kerim'i yakan Çinlileri protesto eden ve zalimlere karşı boyun eÄŸmeyen DoÄŸu Türkistanlılar, "isyancı" oldukları bahanesiyle tutuklandılar.
Ä°ÅŸ o raddeye geldi ki, resmî makamlar, Türk'lerin ellerindeki silâhları toplamaya baÅŸladılar. Osman Batur'un babası ve ailesinden bazı kiÅŸiler, silâhlarını Çin askerlerine teslim ettiler. Osman Batur, silahını teslim etmeyi reddederek: "Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silâhımı Çinlilere vermem. Ä°stiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar!" Dedi ve tek başına daÄŸa çıktı.
Osman Batur, zalimlere karşı mücadelen baÅŸka kurtuluÅŸ yolu olmadığına inanıyordu. BaÅŸlattığı mücadele, aynı gün destek gördü. Arkasından ilk gidenler, arkadaşı Süleyman ve büyük oÄŸlu Åžerdiman oldu.
Silâhını Çinlilere teslim eden babası Ä°slâm Bey, oÄŸlu için hayır dualarını ve baÅŸarı dileklerini dile getirip oÄŸlunu koruması için Allah-u Zülcelal'e dua ederken; Anası Ayça Hatun, "Ben oÄŸlumu bugünler için doÄŸurdum. Bizim canımız, bizden önce hayatını, bu dava uÄŸruna feda edenlerin canından daha kıymetli deÄŸildir. Bizden sonrakilerin yaÅŸaması için bizler de canımızı vermeye hazırız" diyerek, yaptığı konuÅŸmalar ile hem oÄŸluna destek oluyor hem de Müslümanları cihada davet ediyordu.
Kısa zaman içerisinde, etrafında gözü pek insanlardan bir mücahit ordusu oluÅŸtu. Zelebay Telci, Nurgocay Batur, Kâseyin Batır, Canım Han Hacı, Süleyman Batır, Musa Mergen Aktepe, Sulibay, Ökürbay, Nogaybay, Ahid Hacı, Halil Teyci, Karakul Zalin... Bunlar mücahitlerden birkaçıdır. O artık, kendisine tabii olanların imamı, Osman Batur'u idi.
1911 yılında, Çinlilere ve Ruslara karşı mücadeleye baÅŸlayan Osman Batur, bütün Altay topraklarının ve DoÄŸu Türkistan'ın Çinlilerden ve Ruslardan kurtarılmasını amaç edinmiÅŸti. II. Dünya Savaşı yıllarında, DoÄŸu Türkistan topraklarındaki Türkler'e yönelik baskıların kuvvetlenmesi ile birlikte, tepki hareketleri de kuvvet kazanmış ve Osman Batur'un yükselmesine zemin hazırlamıştı.
Altayları Çinlilerden temizlemeye baÅŸlayan Osman Batur, 1943 yılında hedefine ulaÅŸmış gözüküyordu. 22 Temmuz 1943'te Bulgun'da yapılan törenle Osman Batur Altay Kazakları'nın Han'ı ilân edildi. 1945'e gelindiÄŸinde, DoÄŸu Türkistan'da birkaç ÅŸehir haricinde, kontrol DoÄŸu Türkistan Müslümanlarının eline geçmiÅŸti.
Çinliler, yönetimleri altında bulunan meskûn bölgelerin birer birer elden çıkmakta olduÄŸunu anlayınca, büyük bir ordu oluÅŸturdular. Osman Batur ve beraberindeki mücahitler, sayıca kendilerinden 10 kat fazla ve modern silâhlarla donanmış düzenli orduya karşı savaÅŸa devam ettiler.
1949 yılında, Osman Batur daracık bir daÄŸ bölgesine sıkışmıştı. BaÅŸlangıçta 30 bin savaÅŸçı olan kuvveti 1950'de kadın ve çocuklar dâhil 3-4 bine inmiÅŸti. Son sığındığı yer, Gez Kurt bölgesiydi. Karakışta hayvanlar daÄŸlarda barınamıyor, eteklere inmeye mecbur oluyorlardı.
1951 Åžubat'ında, komünistler yine bir baskın hücumu yaptılar. Kazakların büyük bir kısmı yine baskından kurtuldu. Osman Batur'un kızı Azpay'la birlikte, birçok kadın-kız komünistlerin eline geçti. Osman Batur onları kurtarmak için bir geçitte 200 kiÅŸilik bir düÅŸman birliÄŸine tek başına hücuma geçti. Çok sayıda düÅŸmanı öldürdü. Ancak cephanesi bittikten sonra, Kamambal Dağı'nda yakalandı.
Tung-Huang ÅŸehrine götürüldü. Ellerinden ve ayaklarından zincirlerle baÄŸlanarak zindana atıldı. Her gün kesintisiz iÅŸkence görüyor, kendisine yardımcı olan Türkleri ele vermesi için sıkıştırılıyordu. ÇeÅŸitli iÅŸkencelerden sonra, bir atın üzerine bindirilip "Türkistan'ı, Çinlilerden kurtaracağım diyen adamın hâline bakın" diyerek, sokak sokak dolaÅŸtırdılar. Bu hâlde bile, son sözleri, bağımsızlık için mücadele edenlerin yolunu aydınlatacak bir meÅŸale idi...
Osman Batur, her sokakta "Ben ölebilirim ama dünya durdukça benim milletim mücadeleye devam edecek" diye haykırıyordu.
Çinliler, iÅŸe yarayacak bilgi alamayacaklarını anlayınca Osman Batur'u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler. Mahkeme, önceden verilmiÅŸ kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı: "Devrim düÅŸmanlığı suçundan idam..."
29 Nisan 1951 tarihinde, önce kulaklarını, sonra kollarını keserek, Urumçi'de kurÅŸunlanmak suretiyle ÅŸehit edildi.
Osman Batur idama götürülürken
DoÄŸu Türkistanlı yazar Abdurrahman Hacımelek, Osman Batur'un hayatını anlattığı bir makalesinde, yakalandıktan sonra ÅŸehid ediliÅŸini ÅŸu ÅŸekilde anlatıyor:
"29 Nisan'da ÅŸahadete gidecekti büyük kahraman. O sabah, tabiat olayları normal seyrinin dışında idi, Urumçi'de hava kapkara idi. Çünkü baturlarının idamını protesto eden halk, ormanları yakmıştı. Çinli muhafızların gözlerinde, kendilerine doÄŸru tüm heybeti ile yürüyen Osman Batur'a karşı korku beliriyordu, zorla meydana getirilen halk arasından tekbir sesleri geliyordu.
Çinliler niÅŸan almış bekliyorlardı. Osman Batur, "Allahu Ekber" dedi ve ardından kurÅŸun sesleri geldi. Sanki namaz kılıyordu; önce dizüstü düÅŸtü, sonra alnı secdeye vardı. Bir rütbe daha kazanmıştı: "Åžehidlik..."
OÄŸulları Åžerdiman ve Nebi ise cihada devam ediyordu. Büyük kahramanın oÄŸulları da kendisi gibi destan yazmaktaydı. Çivili sopalar ve tüfekler ile uçaklara, tanklara meydan okuyorlardı. 1953 yılına kadar direnen oÄŸulları, iÅŸgalci Çinliler ile yaptıkları anlaÅŸma sonucu direnmeye son verdiler. Çin Komünist Partisi, tarihte bir ilki yapıyordu, yenildiÄŸini kabul ediyor, anlaÅŸmaya oturuyordu. AnlaÅŸma ÅŸartlarından biri de Åžehid Osman Batur'un naaşının teslimi idi. Nihayet naaÅŸ alınır, Köktogay bölgesindeki Kürti AÄŸulu'na defnedilir. Buraya yapılan türbe, sonraları, Çin uçakları tarafından çok kez bombalanacaktı.
Büyük kahraman tekbirler ile ÅŸahadet ÅŸerbetini içmiÅŸti. Lakin kendisinden sekiz sene sonra, yine büyük çapta bir isyan baÅŸlatıp sonraları yakalanacak olan Fetheddin Mahsum, iÅŸkence sırasında sürekli "Allahu Ekber", "YaÅŸasın Åžarki Türkistan" dediÄŸinden, idam edilmeden önce dili iÄŸneyle dikilerek sehpaya getirilecekti. "Ne ağır bir imtihandır, başındaki, Türkistan!"
Belazuri, ÅŸöyle der, Türkistan için: "Allah'ın yeryüzündeki cenneti."
Burada her ÅŸey destanlıktır. Mücahitleri, gölleri, daÄŸları... Bu cennetin çocukları aÄŸlıyor ÅŸimdi. Kadınları, yaÅŸlıları ile 35 milyon, ÅŸehid intikamının alınması için bekliyor, yeni Osman Baturları, Emir Yakubları, Fetheddinleri...
Çin, zulme devam etmiÅŸtir
Osman Batur'un ÅŸahadetinden sonra da zalim Çinlilerin iÅŸkence ve zulümleri devam etmiÅŸtir.
Osman Batur'un tek erkek kardeÅŸi Delihan Ä°slâmoÄŸlu, istiklâl için giriÅŸtiÄŸi savaÅŸta esir alınarak ÅŸehid edildi.
Osman Batur'un ikinci hanımı, üç oÄŸlu ve beÅŸ kızı da esir alındı. 18 yaşındaki kızı Kabiyra ile 14 yaşındaki oÄŸlu Baybolla, anneleri Mamey'in gözleri önünde doÄŸranarak ÅŸehid edildi. 11 yaşındaki oÄŸlu Kariy ve 9 yaşındaki kızı Sapiyan, 20 metre derinliÄŸindeki kuyuya diri diri atıldı. Evlâtlarına yapılan bu zulme, iÅŸkenceye ve katliama dayanamayan Mamey Hatun, aklını kaybetti ve olay yerinin yakınındaki nehrin azgın sularına kendini attı. Osman Batur'un; Åžerdiman, Nimetullah ve Nebî isimli oÄŸulları, babalarının ÅŸehit edilmesinden sonra da bağımsızlık savaşını devam ettirdiler.
Åžimdi ise DoÄŸu Türkistan Halkı, hala Çin zulmü altında akıl almaz iÅŸkencelere maruz kalmaktadır. Fakat ikiyüzlü dünya, iÅŸkence gören, katliama uÄŸrayan, zulüm altında inleyen Müslüman olunca görmezden gelmekte, aÄŸlaÅŸan mazlumları duymamak için sağır, görmemek için de kör taklidi yapmayı uygun görmektedir.
Kaynak: qha, Gülistan dergisi
Henüz yorum yapılmamış.