Özel / Analiz Haber
Japonya’ya Neden Atom Bombası Atıldı?
Follow @dusuncemektebi2
Japonya’ya girişilen hava saldırıları, 1944 yılının yaz aylarında bu amaçla ele geçirilen Mariana Adaları’ndan başlayana dek gerçek anlamda etkili olmamıştı. Fakat Mariana Adaları’nda bulunan, Saipan’da ilk hava üssü Ekim 1944’te kullanıma hazır hale geldi ve 21’inci Bombardıman Komutanlığı’nın, 112 uçaktan oluşan ilk grubu burada faaliyete geçti. Bir ay sonra, 24 Kasım’ da, 111 B29 uçağı buradan Tokyo’daki bir uçak fabrikasını bombalamak için havalandı. Bu saldırı, Albay Doolittle komutasında 1942 yılının Nisan ayında Tokyo’nun bombalanması sonrası gerçekleştirilen ilk saldırıydı.
Sonraki aylarda diÄŸer Japon kentlerinin de bombalanmasıyla süren saldırıların etkileri müthiÅŸti. Sivil halkın morali, Tokyo saldırısı sonrası olaÄŸanüstü bozulmuÅŸtu ve 8.5 milyon insan kentlerin dışına kaçmıştı. Böylece Japon ekonomisinin dayanacak gücü kalmadığı bir dönemde, üretim de hızla düÅŸmeye baÅŸlamıştı. Petrol üretimi yüzde 83, uçak motoru üretimi yüzde 75, uçak gövdesi üretimi yüzde 60 ve elektronik teçhizat üretimi de yüzde 70 oranında düÅŸmüÅŸtü. 600′ den fazla önemli fabrika ya imha olmuÅŸ ya da büyük hasara uÄŸramıştı. Japonların deniz filosunda bulunan gemilerin onda dokuzu ya batmıştı ya da artık kullanılamaz durumdaydı. Hava ya da deniz kuvvetleri adına ellerinde bir ÅŸey kalmamıştı. Ağır bombardımanın altyapıya büyük zarar verdiÄŸi kentlerde halk hem açlık hem de susuzlukla boÄŸuÅŸuyordu. Japonların çöküÅŸü ve yenilgileri artık kesindi.
Peki Japonların yenileceÄŸi artık kesin olduÄŸu halde Japonya’ya neden atom bombası atılmıştı?
Japonya bombası atılmasının nedenleri birkaç farklı unsura dayanır. Winston Churchill, Nobel ödülü kazandığı 6 ciltlik savaÅŸ anıları kitabın ikinci cildinde, 18 Temmuz 1945’de Harry Truman ve Josef Stalin‘le birlikte Potsdam Konferansı sırasında kendisine uzatılan ÅŸifreli zarfta, “Bebekler saÄŸlıklı olarak doÄŸdu” mesajını nasıl aldığını anlatır.
Bebek atom bombasıdır ve saÄŸlıklı doÄŸması 16 Temmuz 1945’de New Mexico çölünde yapılan tarihin ilk atom bombası denemesinin baÅŸarıyla gerçekleÅŸtirildiÄŸidir.
Amerika BirleÅŸik Devletleri’nin atom bombası ile ilgili ilk çalışmaları, 1939 yılında Macar asıllı fizikçi Leo Szilard’ın BaÅŸkan Franklin D. Roosevelt’e hitaben yazdığı ve altına Albert Einstein’ın da imza attığı bir mektubun BaÅŸkana ulaÅŸmasıyla baÅŸlar. Mektupta Almanların bir atom bombası geliÅŸtirebileceÄŸi ve buna karşı önlem almanın zorunlu olduÄŸu yazmaktadır.
Ä°ki dahi fizikçinin mektubuyla konunun ne kadar ciddi olduÄŸunu anlayan Roosevelt yine aynı yıl yıl “Uranyum Komitesi” adında bir çalışma grubu oluÅŸturur. 1942 yılında ordu projeyi devralır ve bilimsel baÅŸkanlığını fizikçi Robert Oppenheimer’ın, askeri baÅŸkanlığını General Leslie R. Groves’un yaptığı Manhattan Projesi baÅŸlar. 130.000 kiÅŸinin üç yıl ve 2 milyar dolara (günümüz parasıyla yaklaşık 25 milyar dolar) mal olan çalışması baÅŸarıya ulaşır.
Trinity adlı tarihin ilk atom bombası denemesi ile bebek sağlıklı olarak doğduğunu kanıtlar.
Churchill’in anılarına dönecek olursak, denemenin baÅŸarıyla gerçekleÅŸtiÄŸini öÄŸrenmesinden sonra hissettikleri, Japonya’ya neden atom bombası atıldığının ilk ipuçlarını bulabiliriz:
Biz birdenbire DoÄŸudaki katliamı durdurabilecek bir güce eriÅŸmiÅŸ gibiydik. Aynı fikirlerin ÅŸu anda Amerikalı dostlarımın kafasından da geçtiÄŸinden hiç kuÅŸkum yoktu. Her halükarda, atom bombasının kullanılması gerekliliÄŸi konusunda hiçbir tereddüt yoktu. Ä°nsanlığı ne kadar süreceÄŸi belli olmayan büyük bir katliamdan kurtarmak, savaşı sona erdirerek dünyaya barışı getirmek, iÅŸkence, zulüm ve inanılmaz ıstırap ve acı içerisinde kıvranan insanlara, iyileÅŸtirici bir el uzatmak için atom bombasını kullanmak bir mucizevi kurtuluÅŸ gibi gözüküyordu.
Stalin Ganimetten Pay Ä°stiyor
Aslında Japonların barış çabaları daha önceden baÅŸlamıştı ve bunları Amerikalı yetkililer biliyorlardı. 1944 Noel’inin hemen öncesinde, Washington’daki Amerikan Ä°stihbarat TeÅŸkilatı, Japonya’daki ajanları aracılığıyla, ülkede barış taraftarlarının giderek güç kazanmaya baÅŸladığını öÄŸrenmiÅŸti. Bu istihbaratlara göre kısa süre sonra mevcut hükümet yerini barış yanlısı Amiral Suzuki yönetimindeki hükümete bırakacaktı. Amiral Suzuki de, Ä°mparatorun desteÄŸiyle müzakerelere baÅŸlayacaktı. Ve bu tahmin, Nisan ayında gerçekleÅŸti.
Zaten Åžubat ayında Ä°mparator Hirohito’nun giriÅŸimlerinin ardından Japonlar Ruslara kendileriyle Batılı Müttefikler arasında tarafsız olarak arabuluculuk yapması için istekte bulunmuÅŸlardı. Bu istek ilk olarak Tokyo’daki Rus Büyükelçisi, daha sonra da Moskova’daki Japon elçisi aracılığıyla yürütülmüÅŸtü. Fakat hiçbir geliÅŸme olmadı. Stalin nedense Japonların barış arayışları içinde olduÄŸunu müttefiklerine bildirme gereÄŸini duymamıştı!
4 Åžubat 1945-11 Åžubat 1945 tarihleri arasında yapılan Yalta Konferansı’nda Stalin, Kuril Adaları’nı, Sahalin’in tümünü ve Mançurya’yı kontrol etmek koÅŸuluyla, Japonlara karşı savaÅŸmayı üstlenmiÅŸti. Stalin, UzakdoÄŸu’daki ordularının 8 AÄŸustos’ta Mançurya cephesinde, Japonlara karşı saldırıya hazır hale geleceklerini söylüyordu. Ayrıca Stalin, Japonya’nın iÅŸgalinin durumunda kendilerine de pay verilmesi gerektiÄŸini üzerine basa basa vurguladı. Stalin bu görüÅŸmelerde Japonların barış görüÅŸmelerinden yana belirtiler gösterdiÄŸini toplantıda belirtti, ama kendisine elçilik tarafından resmen baÅŸvurulduÄŸunu yine açıklamadı.
Japonların bir sonraki barış giriÅŸimi 13 Temmuz’da oldu. Japon DışiÅŸleri Bakanlığı bu tarihte Moskova’ya resmi olarak Ä°mparatorun barış arzusunda olduÄŸunu bildirdi. Ä°mparator da Prens Konoye’yi hangi koÅŸullar altında olsun barışı saÄŸlaması emriyle Moskova’ya yolladı.
Japonların bu isteÄŸi, Stalin tam Potsdam Konferansı için yola koyulurken ulaÅŸtı. Stalin, bu isteÄŸe oldukça soÄŸuk bir yanıt gönderdi ve yanıtında önerinin yeterince anlaşılmadığını ya da herhangi bir giriÅŸimde bulunacak kadar açık olmadığını bildirdi.
Japon Hükümeti, 15 gün sonra, barış koÅŸullarını daha ayrıntılı ve belirgin hale getiren bir mesajı daha Stalin’e iletti, fakat Stalin’den benzer bir olumsuz yanıt daha aldı.
Stalin Japonların bu son barış isteÄŸini de müttefiklerine bildirmedi ama gerek de yoktu; Amerikalılar Japonların savaşı sona erdirme arzularından haberdarlardı. Zira istihbarat teÅŸkilatı, Japon DışiÅŸleri’nden Moskova’daki Japon Büyükelçisi’ne gönderilen son mesajı çözmeyi baÅŸarmıştı.
Stalin’in Japonların hiçbir barış isteÄŸini kendilerine bildirmemesi Sovyetlerin savaşı bitirmeye nedense fazla istekli olmadıklarını gösteriyordu. Daha doÄŸrusu Japonya’dan güzel bir pay almadan II. Dünya Savaşı’nı sonlandırmaya pek de niyetli deÄŸildiler. Stalin’in Postdam Konferansı’nda Japonya’nın iÅŸgalinden pay talep etmesi onlar açısından çok rahatsız edici bir tutumdu. Amerikan Hükümeti Sovyetler BirliÄŸi’ni güçlendirecek böyle bir olasılıktan sakınmak istiyordu.
SavaÅŸ klasik yöntemlerle devam ederse uzayacaktı ama bu durumdan en fazla yararlanacak olan da Stalin’di. Japon savaÅŸ stratejisinin temelini bütün askeri gücü güneye, ABD ordusunu gelmesi beklenen bölgeye yığmak; kuzeyi ve doÄŸuyu, yani Sovyet cephesini ise nispeten zayıf bırakmak oluÅŸturuyordu. Bu ise Sovyetler büyük avantaj saÄŸlamıştı. ABD’li tarihçi Ward Wilson bu durumu ÅŸöyle açıklıyor:
ABD’nin güneyden ilerleyerek merkez ada olan Hokkaido’yu ele geçirmesi aylar sürerdi; ancak Kızıl Ordu bulunduÄŸu konumdan buraya 10 gün içinde varabilirdi.
Stalin’in Uzak DoÄŸu’da Japonlara karşı savaÅŸa giriÅŸerek önceliÄŸi ve üstünlüÄŸü ele geçirmesi ABD açısından kabul edilemezdi. O halde Sovyetlere böyle bir fırsat vermeden savaÅŸ bir an önce bitirilmeydi. ABD ve Ä°ngiltere için bu noktada Stalin’e bir gözdağı vermeleri, Japonya’yı yenmek ya da savaşı bitirmekten çok daha önemliydi. Atom bombası bu sorunun çözümüne yardımcı olabilirdi. Truman ve danışmanlarından çoÄŸu özellikle de Stimson ve Amerikan Kara Kuvvetleri Kurmay BaÅŸkanı General Marshall, bu nedenle Japonya’nın teslim olmasını hızlandırmak için atom bombasının atılmasından yanaydılar.
18 Temmuz’da, ilk atom bombası denemesinin baÅŸarıyla gerçekleÅŸtiÄŸi haberi kendisine ulaÅŸan Churchill ÅŸöyle diyordu:
…o zaman Ruslara ihtiyaç duymayacağız. Japonya ile savaşın sona erdirilmesi, artık Rus ordularının kullanılmasına baÄŸlı deÄŸil… Onlardan yardım istemek zorunda deÄŸiliz. Birkaç gün sonra bu konuyu Eden’e not ettirdim. Åžu anda Amerika BirleÅŸik Devletleri Japonya’ya karşı yürütülecek savaÅŸta, Rusların yer almasını istemeyecektir.
Stalin’in ısrarla Japonya’dan kendisine de pay almak istemesi Japonya’ya atom bombası atılmasının nedenlerinden yalnızca biriydi.
Japonların Ölümüne DireniÅŸi ABD’nin Gözünü Korkutuyor
Churchill-Roosevelt-Stalin-Japonya’nın durumunun umutsuz olduÄŸu, olaya stratejik olarak bakabilen herkes tarafından kolaylıkla görülebiliyordu. Bu konuyu özellikle Amiral Suzuki çok iyi görebiliyordu. Suzuki, savaÅŸ karşıtı tutum ve görüÅŸleriyle 1936’dan beri savaÅŸ yanlısı baÄŸnaz askerlerin ÅŸimÅŸeklerini üzerine çekiyordu ve hayatı tehdit ediliyordu. Her ne kadar barış yanlısı gözüküyorlarsa da, Müttefiklerin “kayıtsız koÅŸulsuz teslim” olma taleplerini kabul ettiklerinde cephede ölünceye kadar savaÅŸmaya hazır olan birliklerine ihanet etmiÅŸ gibi olacaklardı. Åžayet teslim olma koÅŸulları aÅŸağılayıcı ve onursuz hükümleri kapsarsa, binlerce yarı aç sivil ve asker Müttefik esirleri ellerinde tutan Japon birlikleri ateÅŸkes emrine uymayı reddedebilirlerdi. Ve daha da önemlisi, kendileri için egemenliklerinin simgesi olmaktan öte, ilahi bir deÄŸeri olan Ä°mparatorlarının tasfiyesi hiç mi hiç kabul edemeyecekleri bir koÅŸuldu.
Bu durum müttefikleri de oldukça korkutuyordu. Her ne kadar yenilecekleri kesin olsa da Japonlar hâlâ inatla yurtlarını savunmayı sürdürüyorlar ve durum Müttefiklere oldukça pahalıya patlıyordu. ÖrneÄŸin üç ay süren Okinawa muharebeleri sırasında Amerikalıların 12.500’ü ölü olmak üzere 49.000 kaybı vardı. Bu kayıp, Amerikalıların Pasifik savaÅŸları sırasında verdikleri en büyük kayıptı. Yine Okinawa Muharebeleri sırasında, Japon uçakları çok yoÄŸun bir ÅŸekilde, on kez Kamikaze saldırısında bulunmuÅŸtu. Bu toplam, bireysel 1500 Kamikaze taarruzu demekti. ÇoÄŸu Kamikaze taarruzları sırasında olmak üzere otuz dört gemi batırılmış ve 368’ine de büyük hasar verilmiÅŸti. Bu çok ağır ve acılı tecrübe Amerikalıların gözünü, Japon iÅŸgalinin nelere mal olabileceÄŸi konusunda müthiÅŸ bir ÅŸekilde korkutmuÅŸtu. Müttefik stratejistlerin yaptığı hesaplamalara göre Japonya’nın iÅŸgali sırasında Japonların çok daha ÅŸiddetli direnecekleri kesindi ve Müttefiklerin verecekleri kayıp sayısı en az 500.000 askerdi.
O halde Müttefik askerlerinin ölmemesi için Japonların hiçbir direnme göstermeden teslim olmalarını saÄŸlamak gerekiyordu. Bu korku, Amerikalıların Temmuz ayında atom bombasını atma kararını vermesinde en etkili unsurlardan biri olmuÅŸtur.
Manhattan Projesi Çalışanlarının Japonya’ya Atom Bombası Atılması Israrı
Atom bombasını yapan bilim adamlarının bile kendi aralarında görüÅŸ ayrılığı vardı. Dr. Vannevar Bush, atom bombasının kullanılması için Roosevelt ve Stimson’un desteÄŸini almıştı. Churchill’in özel bilimsel danışmanı olan Lord Cherwell, atom bombasının atılmasını destekleyenlerin önde gelen savunucuları arasındaydı.
Profesör James Franck’ın liderliÄŸindeki baÅŸka bir atom bombası bilim adamı grubu ise Stimson’a verdikleri raporda farklı düÅŸündüklerini gösteriyorlardı.
Atom bombasının ani kullanımıyla Amerikalıların yaÅŸamlarının kurtarılmasında elde edilecek baÅŸarı ve askeri üstünlük, dünyaya yayılacak korku ve dehÅŸetle dengelenecektir. Åžayet, Amerika BirleÅŸik Devletleri, bu korkunç silahı insanlığın mahvolması için kullanan ilk ülke olursa, dünyadaki bütün desteÄŸini kaybedecek, silahlanma yarışını baÅŸlatacak ve gelecekte bu tür silahların kontrol edileceÄŸine iliÅŸkin baÄŸlanan umutları zayıflatacaktır. Bu nedenler dolayısıyla, atom bombasının Japonlara karşı bir erken taarruz aracı olarak kullanılmasını önermiyoruz.
Fakat atom bombasının kullanılmasını savunan bilim adamlarından devlet adamlarına yakın olanlarının, dikkati çekmek ve etkilemek için ÅŸansları daha fazlaydı ve bu bilim adamlarının görüÅŸleri geçerlik kazandı.
O nedenle Stimson’un, Bush’un emri altında 1945 yılının bahar aylarında bir komite teÅŸkil edip, bu komiteye, Japonya’ya karşı atom bombasının kullanılması konusunu düÅŸünmeleri ve deÄŸerlendirme görevi vermesi hiç sürpriz olmadı. Komite, bombanın mümkün olan en kısa süre içerisinde mutlaka kullanılmasını önerdi ve bombanın niteliÄŸi hakkında hiçbir bilgi verilmemesini istedi. Yoksa bomba amacına ulaÅŸamazdı.
Bazı bilim adamlarının Japonya’ya atom bombası atılmasında neden bu kadar ısrarcı olduklarını Manhattan Projesi’nde yer alan üst düzey bir komutan ÅŸöyle açıklıyordu:
Bu proje baÅŸarılı olmak zorundaydı. Üzerine çok masraf edilmiÅŸti. Bir kez baÅŸarısız oldu mu biz bu kadar harcamanın hesabını nasıl verebilirdik? Olabilecek tepkiyi düÅŸünün bir kez… Zaman azaldıkça, Washington’da bulunan belirli çevreler, Manhattan Projesi’nin başı olan General Groves’u çok geç olmadan bu denemenin yapılması için sıkıştırıyor ve ikna etmeye çalışıyordu. Bombanın tamamlanıp atıldığı zaman ilgili herkes, müthiÅŸ bir ÅŸekilde rahatlamıştı.
Binlerce bilim adamı ve asker yıllara ve milyar dolarlara mal olan bir projede çalışmışlar ve insanoÄŸlunun o güne deÄŸin icat ettiÄŸi en ölümcül silahı bulmuÅŸlardı. Ä°nsanlar üzerindeki etkilerini merak etmelerinden ya da bunca yılın stresini atmalarından daha doÄŸal ne olabilirdi!
HiroÅŸima ve Nagazaki Nasıl ve Neden Seçildi?
Nagazaki'ye atom bombası atan uçak BockscarTüm bu koÅŸullar birleÅŸtiÄŸinde atom bombasının kullanılmasından baÅŸka bir olasılık kalmamıştı. Japonya’ya atom bombasının atılmasının nedenleri bunlardı. Geriye yalnızca hedef kentleri belirlemek kalmıştı. Peki neden HiroÅŸima ve Nagazaki kentleri atom bombasının kurbanı olarak seçilmiÅŸlerdi?
Stimson’un önderliÄŸindeki çalışma grubu, atom bombasının atılacağı kentlerin seçimi için dört temel ölçüt belirlemiÅŸti:
Atom bombasının atılacağı kentin en az 4.8 km. çapının olması ve çevresinde de yerleÅŸim birimlerinin bulunması
Daha önce yapılan hava saldırıları ile bombalanan kentlerden biri olmaması
Tokyo ile Nagazaki arasında bir konumda bulunması
Atom bombasının oluÅŸturacağı rüzgarın etkisinin gözlenebileceÄŸi bir coÄŸrafi yapıya sahip olması
Kentlerin seçimindeki ilk ve son madde gerçekten acımazdı. Kent merkezinin belli bir büyüklükten küçük olmaması ölçütü gerçekten daha fazla insan öldürüleceÄŸi anlamına geliyordu. Etkinin gözlemlenebilir bir coÄŸrafi yapıya sahip olması ölçütü ise bu kentlerde yaÅŸayan insanların zoraki kobay olarak ABD’nin yeni silah deneyinin kurbanları olacağını gösteriyordu. ABD’li komutanlar atom bombasının tam etkilerini görebilmek için daha önce bombalanmamış yani nüfusu azalmamış kentleri tercih ediyordu.
Bu ölçütlere uyan 17 kent vardı ve yapılan iki atom bombası için askerler tarafından beÅŸ olası hedef önerilmiÅŸti. Truman ve Stimson’un da listeleri görmesinin ve birçok deÄŸiÅŸiklikten sonra yapılan elemelerin ardından askeri tesislerle, sivil hedeflerin birlikte zarar görebileceÄŸi üç kent nihai hedef olarak seçildi: HiroÅŸima, Kokura ve Nagazaki…
BaÅŸkan Truman 25 Temmuz’da son emrini verdi: 3 AÄŸustos tarihinden sonra hava koÅŸullarının uygun olduÄŸu herhangi bir gün atom bombası kullanılacaktı.
Böylece, ilk atom bombası Pilot Paul Tibbets’ın kullandığı Enola Gay adlı uçakla 6 AÄŸustos 1945’te HiroÅŸima’ya atıldı. Little Boy takma adlı bu atom bombası ile kentin büyük bir kısmı yerle bir olurken, yalnızca bombanın düÅŸtüÄŸü 08:15’in ilk saniyelerinde kentte yaÅŸayanların dörtte biri olan yaklaşık 80.000 insan öldü.
HiroÅŸima’ya atom bombasının atıldığını resmi olarak Truman’ın basın sekreteri Eben Ayers duyuruyordu. Bu duyuru HiroÅŸima’ya neden atom bombası atıldığını, ABD’nin nasıl bir intikam duygusu içinde olduÄŸunu da gösterir gibiydi:
16 saat önce, bir Amerikan uçağı Japon ordusunun önemli bir üssü olan HiroÅŸima’ya atom bombası atmıştır. Bu bomba 20 bin TNT gücündedir… Japonlar savaşı Pearl Harbor’da havadan baÅŸlatmışlardı. Bunu misliyle ödediler. Bu bir atom bombası. Bu, evrenin en temel kuvvetinin iÅŸe koÅŸulmasıdır.”
Truman HiroÅŸima’ya baÅŸarıyla atom bombası atıldığının haberini Potsdam Konferansı’ndan dönmekteyken deniz üzerinde almıştı HiroÅŸima’ya atılan bombasının haberi Potsdam Konferansı’ndan dönmekte olan Truman’a denizde verildi. O sırada Truman’ın yanında olanlar Truman’ın çok aşırı sevindiÄŸini ve bağırdığını söyler: “Bu, tarihin gördüÄŸü en büyük olaydır!”
Amerikalılar ilk atom bombasının atılmasından önce sivil halkı hiç uyarmamışlardı. Ama ÅŸimdi havadan bildiri yaÄŸdırıyorlardı:
Bu silahı anayurdunuza karşı henüz kullanmaya baÅŸladık. EÄŸer hâlâ herhangi bir kuÅŸku duyuyorsanız, yalnızca bir atom bombası düÅŸtüÄŸünde HiroÅŸima’ya ne olduÄŸunu bir öÄŸrenin. Sizden savaşı bitirmek için Ä°mparatora baÅŸvurmanızı istiyoruz. BaÅŸkanımız onurlu bir teslimiyetin 13 ÅŸartını sizin için belirledi: Sizi bu ÅŸartları kabul etmeye ve yeni, daha iyi ve barışsever bir Japonya kurma iÅŸine baÅŸlamaya çağırıyoruz. Hemen harekete geçin! Ya da bu bombayı ve diÄŸer üstün silahlarımızı savaşı derhal ve zorla bitirmek için kararlılıkla kullanacağız. Kentlerinizi boÅŸaltın!
Ne var ki HiroÅŸima’ya atılan ilk atom bombası Japon hükümetini ABD’nin düÅŸündüÄŸü ve hayal ettiÄŸi ÅŸekilde etkilememiÅŸti. Bombanın meydana getirdiÄŸi hasar ve can kaybı, kayıtsız koÅŸulsuz teslimiyeti kabul etmeyen altı kiÅŸilik konseyin üç üyesini hiç sarsmamış ve bazı ÅŸartları kabul edilmediÄŸi takdirde direnmemeye devam kararı almışlardı.
Enola Gay müettebatıJaponların, HiroÅŸima’ya atom bombası atılmasından sonra bile, hâlâ koÅŸulsuz teslimi kabul etmemeleri üzerine sıra ikinci hedefe atom bombası atılmasına gelmiÅŸti, yani Kokura’ya.
Fakat kader, Nagazaki için aÄŸlarını çok önceden örmeye baÅŸlamıştı. Nagazaki’nin öyküsü HiroÅŸima’dan çok daha acıklı olacaktı…
En baÅŸta, yukarıdaki dört temel ölçüte uymayan Nagazaki’nin hedef olarak seçilmesinde bir tuhaflık vardı. Çünkü daha önceden kent hava saldırıları ile dört kez vurulmuÅŸtu. Üstelik görece daha düz bir platoya kurulu HiroÅŸima ve Kokura’nın aksine Nagazaki daÄŸlık bir coÄŸrafyada, derin bir vadinin içine kurulmuÅŸtu. Bu hem askeri açıdan hedefin vurulmasını diÄŸer kentlere göre zorlaÅŸtıran hem de atom bombasının etkilerinin gözlemlenmesini güçleÅŸtiren bir durumdu.
Üstelik Amerikan savaÅŸ esirleri de Japonlar tarafından bu kentteki esir kampında tutuluyordu!
Fakat her nasılsa bir ÅŸeyler olmuÅŸ, birileri hedef kentlerin belirlendiÄŸi listenin sonuna el yazısıyla “ve Nagazaki” ibaresini eklemiÅŸti. Bugün dahi o el yazısının sahibinin kim olduÄŸu, Nagazaki’yi hedef listesine sokanın kim olduÄŸu bilinmiyor.
9 AÄŸustos 1945 gününün ilk saatlerinde Bockscar adlı B-29 tipi bombardıman uçağı ikinci atom bombasını Kokura’ya atmak için havalandı.
Mürettebata verilen emirler kesindi: Kokura kentindeki silah deposu radara göre vurulmayacak, gözle görüldükten sonra bomba bırakılacaktı. Saat 09:45’te Bockscar, Kokura’ya ulaÅŸtığında mürettebatı büyük bir sürpriz bekliyordu. Kentin üstü büyük bir sis ve bir gün önce bombalanan komÅŸu kent Yahata’dan gelen dumanlarla kaplanmıştı. Silah deposunun yerini gözle belirmeye olanak yoktu.
Uçak yaklaşık 45 dakika boyunca Kokura’nın üstünde tur atarak hedefi bulmayı denedi. Ama baÅŸaramayınca ikinci hedef olan Nagazaki’ye doÄŸru rotasını deÄŸiÅŸtirdi.
Bockstar saat 10:50’de Nagazaki’ye ulaÅŸtı. Burada da sis vardı ama Kokura’daki kadar yoÄŸun deÄŸildi. Bir süre kentin üzerinde dolanıp Mitsubishi silah fabrikasını aramaya baÅŸladılar. Yaklaşık 10 dakika sonra pilot hedefi gördüÄŸünü söyledi…
9 AÄŸustos günü saat tam 11’i 2 dakika geçerken Fat Boy Nagazaki’ye düÅŸtü. Bu atom bombasıyla Nagasaki’nin 240.000 kiÅŸilik nüfusunun 74.000’i ilk saniyelerde can verdi.
Japon yetkililer 2 Eylül 1945’te, Tokyo Körfezi’nde, Amerikan ana muharebe gemisi Missouri’de “kayıt koÅŸulsuz teslim” anlaÅŸmasını imzaladılar. Böylece, Hitler’in Polonya saldırısıyla 1 Eylül 1939’da baÅŸlayan Ä°kinci Dünya Savaşı, tam altı yıl bir gün sonra, 2 Eylül 1945’te sona eriyordu. Almanya ise dört ay önce teslim olmuÅŸtu. Bu formalite bir imza töreniydi. Zaten II. Dünya Savaşı fili olarak, atom bombasının atılmasından bir hafta sonra 14 AÄŸustos’ta, Ä°mparatorun, Müttefiklerin koÅŸullarını kabul ettiÄŸini radyodan açıklamasıyla sona ermiÅŸti.
Missouri Zırhlısında II. Dünya Savaşı'nı bitiren anlaÅŸma imzalanırken
Japonya’ya Atom Bombası Atılması Zorunlu muydu?
Peki Japonya’nın teslim olmasını saÄŸlamak için atom bombasının kullanılması gerçekten gerekli miydi?
Amerika BirleÅŸik Devletleri Stratejik Bomba AraÅŸtırma Kurulu’nun hazırladığı rapor bunun gereksizliÄŸine deÄŸiniyordu: Atom bombasını kullanmadan da, hava üstünlüÄŸü, Japonya’yı kayıtsız koÅŸulsuz teslim olmaya zorlayabilirdi. Amerika BirleÅŸik Devletleri Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral King de “Japonların yalnızca denizden ablukaya alınması bile, onları açlığa mahkûm edeceÄŸinden, teslim olmalarını saÄŸlamış olacaktı. Ve yeter ki biz beklemeye istekli olmuÅŸ olabilseydik” demiÅŸti. Amiral King’in belirttiÄŸi yol tercih edilseydi belki savaÅŸ 1946’nın ortalarına kadar uzayacak, ancak atom bombalarının yarattığı trajedi yaÅŸanmayacaktı.
Keza Pasifik Cephesi Komutanı General Douglas Mac Arthur da atom bombası atılması kararı alınırken kendisinin haberi olmadığını ama daha önceden BaÅŸkan Truman’a bunun gerekli olmadığını söylediÄŸini anlatıyor.
Amiral Leahy’in bu konudaki görüÅŸü, atom bombasının kullanılmasının gereksizliÄŸini daha açık biçimde ortaya koyuyordu.
Bu vahÅŸi silahı HiroÅŸima ve Nagazaki’de, Japonlara karşı kullanmamız Japonlara karşı savaşımızda bize maddi olarak hiçbir yarar saÄŸlamayacaktı. Japonlar zaten yenilmiÅŸ ve teslim olmaya hazırdı. Etkili bir deniz kuÅŸatması ve klasik silahlarla sürdürülecek bir bombardıman bu sonucu saÄŸlayacaktı. Bilim adamları ve diÄŸerleri ise bu denemenin yapılmasını istiyorlardı, çünkü bu projeye muazzam bir para yatırılmıştı.
Ve son sözü yine Churchill’e bırakalım:
Japonların yazgısının atom bombasıyla belirlendiÄŸini sanmak yanlışa düÅŸmek olacaktır. Japonların yenilgisi atom bombasının atılmasından önce kesinleÅŸmiÅŸti. Ve bu, ezici üstünlüÄŸe sahip deniz gücü sayesinde baÅŸarılmıştı. Ä°ÅŸte bu olanak Japon ordusunu kayıtsız koÅŸulsuz teslime zorlayacaktı.
Henüz yorum yapılmamış.