Ekonomide B planlarını öne çıkarma zamanı geldi...
Follow @dusuncemektebi2
Meşhur bir atasözümüz; ‘dereye su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar’ der. İşte kurbağanın gözünün patlamaması için faklı çözümlere kulak kabartmanın zamanı gelmiştir
Ä°ktisat, en geniÅŸ anlamda, lüzumundan fazla veya lüzumundan az harcama yapmamak demektir. Ä°tidalli olmak, iÅŸ ve iÅŸleyiÅŸlerde aşırıya gitmemek anlamlarına da gelir. Günümüzde mal ve hizmet üretimindeki bütün iÅŸ ve iÅŸleyiÅŸleri kapsar. Finans ise, üretilen mal ve hizmetlerin deÄŸerlendirilmesini (ölçümlendirilmesini) ve transfer edilmesini (mübadelesini) kapsar.
Ä°ktisat ve finansın birlikte oluÅŸturduÄŸu yapının temel kabulleri (denklikleri), kuralları, iÅŸleyiÅŸi, uygulandığı toplum ve istikameti vardır. Bütün bu bileÅŸenlerin uyum içerisinde çalışma derecesi, yapının saÄŸlamlığını belirler. Devletin bir numaralı görevi, bu bileÅŸenlerin uyum içerisinde olup olmadığını tespit ve takdir edip iÅŸleyiÅŸe sürekli olarak nezaret etmektir. DiÄŸer bir ifade ile yapıyı güçlendirmektir.
Ä°kinci Dünya Savaşı sonrası oluÅŸturulan küresel finans sistemi, Batı bloÄŸu için bir referans yapı oluÅŸturdu. Birçok krizleri de yaÅŸayarak ve yaÅŸatarak geliÅŸip günümüze kadar geldi. Birçok krizler aşılmıştı ve 2008 yılında yaÅŸanan mortgage krizinin de bu tür bir kriz olduÄŸu düÅŸünülüyordu. Kısa zamanda aşılacak bir kriz olarak mütalaa edilmiÅŸti. Ancak Lehman Brothers Yatırım Bankası gibi sistemin temel taÅŸlarının yerinden oynaması ile bunun normal bir kriz olmadığı anlaşıldı. Ancak kollektif bir çözüm üretilemedi. YavaÅŸ yavaÅŸ ve zamanla herkes kendi ülkesinin ekonomisini kurtaracak formüllerin arayışına girdi. Bir yandan küresel finans sisteminin yeniden yapılandırılması çalışmaları sürerken diÄŸer yandan da ülkeler kendilerine has çözümlere odaklanmaya baÅŸladılar. Neticede, gemisini kurtaran kaptandır. Yaklaşık 10 yıldır gittikçe ÅŸiddetini artıran bir krize artık kriz diyemeyiz. Bunun adını doÄŸru koymak lazım. Aslında bu sürece bir kriz demekten ziyade sonun baÅŸlangıcı demek daha isabetli olur. Mevcut finans yapısının sonu.
Peki, ne yapmak gerekiyor?
Evet, zor zamanda çözüm üretmek herkesin harcı deÄŸildir. Hele hele zorluk, içinde bulunulan sistemden kaynaklanıyorsa, sorun belki de bir paradigma (deÄŸersayım) sorunudur. Paradigma sorununun çözümünün farklı bir mecrada aranması gerekir. Çünkü içinde bulunulan her sistem bir paradigmanın asal ürünüdür ve kim bilir belki de o paradigma çökmektedir! Bu tür bir sistematik çöküÅŸ elbette felakettir ve ilk yapılması gereken ÅŸey felaket bölgesinden uzaklaÅŸmaktır. Daha yumuÅŸak bir ifade ile böyle bir teÅŸhis koyduÄŸunuz anda o paradigmanın ürettiÄŸi her çözüme ihtiyatlı yaklaÅŸmanız gerekir.
Günümüz mevcut küresel finansman yapısı sistematik olarak çöküÅŸ sinyalleri veriyor. Ä°lk büyük çöküÅŸ sinyali 2008 mortgage krizi ile verildi ve ardışık olarak sinyaller devam etti. Ä°kinci ve daha büyük çöküÅŸ için ise ÅŸartlar oluÅŸtu. Bunu artık Ä°kinci Dünya Savaşı sonrası kurulan sistemin temsilcileri de açıkça dile getiriyorlar.
2018 Aralık ayı baÅŸlarında IMF BaÅŸkan Yardımcısı David Lipton, büyük bir krizin yaklaÅŸmakta olduÄŸunu söyledi. Bunun bölgesel deÄŸil küresel bir kriz olacağını ve herkesin çok kötü etkilenebileceÄŸini de ekledi. Yüksek düzeyde borçlanan pek çok hükümetin, mali bir manevra alanı bulamayacaklarını ifade etti. Hiç alışılmamış önlemleri denemek zorunda kalacaklarını söyledi. Tabi, bu tür açıklamaların, bu düzeydeki bir IMF yetkilisinden yapılması oldukça ÅŸaşırtıcıydı.
Kısa bir müddet sonra, bu sefer IMF’nin en yetkili aÄŸzı daha da net uyarılarda bulundu. 15 Åžubat 2019 tarihinde IMF BaÅŸkanı Christine Lagarde küresel ekonominin beklentilerin üzerinde bir hızla yavaÅŸladığını ifade etti. Dört ana riskin büyük bir fırtına için hazır olduÄŸunu ve küresel bir krizin çıkmasının artık zaman meselesi olduÄŸunu ifade etti. Dört ana riski ise; Ticaret SavaÅŸları, (özellikle ABD-ÇÄ°N tarife savaÅŸları) finansal sıkılaÅŸma, Brexit süreci ve Çin ekonomisinin yavaÅŸlaması olarak açıkladı.
Lagarde bir adım daha ileri gitti ve bu risklerin dışında da kamu idareleri ile özel sektör ÅŸirketlerinin yüksek borçluluklarının büyük bir tehlike oluÅŸturduÄŸuna dikkat çekti. Tabi bunlar, belirtilen ana risklerin yanı sıra oluÅŸan tali risklerdir. Bunların yanı sıra ÅŸahsi kredi kartı borçlarını da ekleyebiliriz.
Bugün artık IMF yetkililerinin her konuÅŸması bir felaket kehanetine dönüÅŸmeye baÅŸladı. Zaten IMF BaÅŸkanı Lagarde da bunun farkında. Bir uÄŸursuzluk habercisi (Cassandra) oldu.
Åžimdi, bu söylenenlere ve küresel finans kapitalin bazı diÄŸer yetkili ağızlarının söylemlerine baktığımızda, aslında küresel para kredi sisteminin çöküÅŸünü itiraf ettiklerine ÅŸahit oluyoruz. Henüz yeni bir yapılanma veya onarımı gerçekleÅŸtiremediklerini de itiraf ediyorlar. Hatta ne yapacaklarını bilmediklerini de söylüyorlar. "Bu zamana kadar hiç düÅŸünmediÄŸiniz bazı ÅŸeyleri deneyeceÄŸiz, ama sonuç alıp alamayacağımız meçhul" diyorlar! Åžaka yapmıyorlar ve bu ifadeler ülkeleri farklı çözümler üretmeye sevk ediyor. Ya da sevk etmelidir.
Evet. Bu bir sistem çöküÅŸüdür. Bu sistemi kurgulayan paradigmanın saÄŸlam ve güvenilir bir çözümü de yoktur. Bir düÅŸünün bakalım. Ne yapacağını bilmez bir ÅŸekilde konuÅŸan bir yapıya nasıl güvenebilirsiniz. Ne olduÄŸunu tam olarak çözümleyemeyen, ne olacağını bilemeyen bir yapı. Ama bizim yanımızda durun diye adeta sizi deney aracı olarak kullanmak isteyen bir yapı!
Artık herkes, ABD’de baÅŸlayan 2008 sürecinden daha da tehlikeli bir küresel kriz sürecinin baÅŸlamasının an meselesi olduÄŸu konusunda hemfikir. Ancak ne yapılması gerektiÄŸi konusunda her kafadan farklı bir ses çıkıyor. Bunun tefsiri ÅŸudur. Her ülke kendine has bir ÅŸeyler yapıyor ve yaptığını da bütün dünyaya bir çözüm önerisi olarak takdim ediyor. Seç beÄŸen al.
Peki, bizim gibi ülkeler ne yapsın?
Bizim gibi ülkeler aslında küresel sistemin iÅŸçi arıları gibi çalışıyorlardı. Ağır borçlanma altında faizleri ödeyebilmek için kendi doÄŸal kaynaklarını heba etmek üzereydiler. ÖrneÄŸin Türkiye’nin toplam borçlarının milli gelire oranı %54’leri geçti. Ayrıca kamunun iç-dış toplam borcunun içinde döviz cinsinden olanlarla TÜFE’ye endeksli olanların payı büyük. Dış borcu oldukça çok yüksek. Kredilendirme yapısında ciddi problemleri var. Borçlanma maliyetleri arttı. Ä°ç talep durgun. Üretim düÅŸtü. Ä°ÅŸsizlikte artış var.
Ardından, ÅŸu genel sonucu da ekleyelim. Bu kriz son yüz yılın en ağır krizidir ve küresel finans kapitalin elinde bir çözüm de yoktur.
Ä°ÅŸte tam bu nokta, kendi başımızın çaresine bakma noktasıdır. Sürece teslim olup, ‘dur bir bakalım onlar ne yapacaklar biz de ona göre bir ÅŸeyler yaparız’ mantığı öldürücü bir mantıktır. Ortada Nash Dengesi ile çözülecek bir Oyun Teorisi denklemi yok. Orta ve alt gelir grubunun ayakta kalma mücadelesi var. Olmak ya da olmamak gibi.
Ä°darenin yapması gereken iÅŸ, içinde bulunduÄŸumuz Borca Dayalı Para Sistemini (BDPS) yapısal olarak deÄŸiÅŸtirmektir. Buna, eÄŸer rıza göstermeniz daha kolay olacaksa, ıslah etmek de diyebilirsiniz. Bu tür bir ıslah projesi için her ülkeye genel geçer bir formülü yok. Olamaz da. Çünkü çöken sistem, bizim de içinde bulunduÄŸumuz Borca Dayalı Para Sistemidir.
Peki, bunun için neler yapılması gerekiyor?
ÖrneÄŸin merkez bankaları, devletin uhdesinde yeniden yapılandırılarak iÅŸe baÅŸlanılabilir. Merkez bankaları mevcut yapı içerisinde temel görev olarak fiyat istikrarını temin etmek için çalışır. Ekonominin krize girdiÄŸi durumlarda fiyat istikrarı paranın kısıt haline dönüÅŸtürülmesini saÄŸlar. Bu da zaten krize hizmet eder. Hâlbuki böyle zamanlarda, esas lazım olan ÅŸey para akışının da istikrarıdır. DiÄŸer bir ifade ile merkez bankalarının para istikrarını da temin etmesi gerekir. Para istikrarı ve fiyat istikrarını eÅŸ zamanlı olarak temin edecek bir formülasyon ile iÅŸe baÅŸlanılması gerekir.
Dahası, Merkez Bankası ülke çapında pazarlarda yapılan alışveriÅŸte kullanılan paraları nasıl üreteceÄŸini de matematiksel bir ÅŸeffaf model ile belirlemelidir. Bu çerçevede üretilecek paralar kayıt paralardır. Ancak mal paralar da modelde önemli birer parametre olarak yer almalıdır. Kayıt paralar; kağıt para, elektronik para, çip para ve sanal para olabilir. Önemli olan bunların para otoritesi tarafından üretiliyor, yönetiliyor ve kontrol ediliyor olmasıdır. Mal paralar ise altın ve gümüÅŸ paralardır. DeÄŸerleri kendinden menkuldür. Bunların da artık tedavüle sokulması gerekir. Bu tür mal paralar, kriz atlatılıncaya kadar tesis edilecek sigorta sistemleri vazifesini görür.
Evet, yaklaÅŸan kriz döneminde mal paraların tedavülü büyük bir güvencedir. Para otoritesinin, öncelikle mal paraları bütün teknik özellikleri ile birlikte çok net bir ÅŸekilde tanımlaması ve örneklendirmesi gerekir. Bu tanımlamalar, devlet mevzuatında da yer almalıdır. Bunların standartlarını ve miktarını para otoritesi bilir ve takip eder. Dağılımını tam olarak bilemeyebilir ancak tahmin eder. Günümüzde epey geliÅŸmiÅŸ tahminleme yöntemlerini kullanarak hangi pazarda veya hangi bölgede ne kadar mal para olduÄŸunu tahmin eder. Hatta bunları yönlendirme kabiliyetine de sahiptir.
Bu ÅŸekilde, bir para otoritesinin kontrolünde piyasadaki bütün paralar ve dağılımı takip edilebilir. Dolayısıyla para otoritesi bir bakıma devletin kendisidir. Çünkü bütün insanların onayıyla oluÅŸan parlamentolar para otoritesini yetkilendirirler. Ä°ÅŸte bu yetkinin de çok ÅŸeffaf ve matematiksel netlikte belirlenmesi gerekir. Bu görevi herhangi özel veya özerk bir ÅŸirkete veya topluluÄŸa devredemez. Devletler kendi kurumsal yapısı içerisinde bu vazifeyi ÅŸeffaf ve denetlenebilir bir ÅŸekilde icra ederler. Neticede devletler de yeni geliÅŸen duruma göre yeniden yapılandırılmış olacaklardır.
Bu ve benzeri gerekli düzenlemeler tamamlandıktan sonra para otoritesinin yapacağı iÅŸ, piyasada ne kadar mal ve hizmet tedavül ediyorsa o kadar paranın varlığını temin etmektir. Bu teminatı saÄŸlayacak açık ve net bir model ortaya konulmalıdır. Model öyle bir ÅŸekilde oluÅŸturulmalıdır ki insanların güvence için biriktirdikleri veya biriktirme eÄŸilimleri ile devletin hizmet bedelleri bile bu modelde kısıt olarak görülebilsin.
Sonuçta her ülke, yaklaÅŸmakta olan çöküÅŸten kendi ekonomisini kurtaracak formüllerle bir müddet yoluna devam edecektir. DiÄŸer bir ifade ile her ülkenin böyle durumlar için oluÅŸturdukları B Planları vardır. Bu B Planları genelde çok büyük felaket senaryolarında kullanılmak için oluÅŸturulur. Ä°ÅŸte ÅŸimdi karşımızda dalga dalga biriken büyük bir felaket oluÅŸumu vardır. Buna karşın bir yandan küresel çözümler üretmeye çalışılırken diÄŸer yandan da ülkedeki tezgâhların kapanmaması için yerel çözümlerin devreye sokulma zamanı gelmiÅŸtir. MeÅŸhur bir atasözümüz; ‘dereye su gelinceye kadar kurbaÄŸanın gözü patlar’ der. Ä°ÅŸte kurbaÄŸanın gözünün patlamaması için faklı çözümlere kulak kabartmanın zamanı gelmiÅŸtir.
Özetle, evet, çok büyük bir kaosun eÅŸiÄŸindeyiz. Ama onu bir fırsata çevirmesini de bilmeliyiz. Bunu yapamazsak, sistemin komple altında kalacağız. Bu netice bir tahmin deÄŸil gelen kaosun nihai ürünü olacaktır.
En iyisi mi?
En iyisi B Planlarını arÅŸivlerden çıkarıp simülasyonlarını ÅŸimdiden yapmaya baÅŸlamaktır. Söz konusu ülke için toplam veya parçalı dönüÅŸüm senaryolarından hangisi optimum sonucu veriyorsa, onunla iÅŸe baÅŸlamaktır. Bunun için birinin start vermesine gerek yoktur. En güzel startı konjonktür vermiÅŸtir bile!
Nokta.
Independent Türkçe - Prof. Dr. Mete GündoÄŸan
Henüz yorum yapılmamış.