Özel / Analiz Haber
Doğan cücelığlu: Bilinçten yoksun anababaların ve onların çocuklarının oluşturduğu bir toplumsal yaşamdan bir kesit
Oturduğum eve yakın bir okulun yüzme havuzuna üye oldum. Bugün küçük kızını okula getiren bir anne ile aynı anda okul kapısına geldik; durdum, yol verdim. Yüzüme bile bakmadan geçti, girişteki güvenlik elemanıyla konuşmaya başladı. Arkadan ben girdim, üyelik kartımı gösterdim, yürüdüm. Küçük kız okulun bahçesine doğru koşamaya başladı. Arkadan annenin sesini duydum: “Koşma, yerler ıslak, düşersin.”
Bu annenin birkaç şeyin farkında olması iyi olur diye içimden geçirdim. Sonra sordum kendime, “Sana ne ya onun farkında olup ya da olmaması! Niye her şeye bilincinin burnunu sokuyorsun?” Daha soru kafamda belirirken cevaplar içimde oluştu, anında. Annenin kendisi için değil, kızının yaşamı için önemli onun farkında olması. Ayrıca bu toplumun geleceği için çok önemli. Abartmıyorum; elli bir yılını sosyal bilimlerde uğraşılara vermiş biri olarak, geleceğimiz bakımdan çok önemsiyorum. Neden önemsiyorum? Çünkü çocuklarımızın uygarca yaşayabildikleri bir toplum olmamızı önemsiyorum.
Peki, nedir bu annenin farkında olmasını istediğim kavramlar?
1-Kapıda kendisine yol veren birine, bu kişi ister kadın ister erkek olsun, gülümseyerek bir teşekkür etme gerekliliğinin farkında olmalı. İnsan insana yaşayabilmemiz için bu önemli. Belki erkeklerle göz teması ve gülümseme onun yaşamında olumsuz olaylara yol açmıştır; artık erkekleri görmemeyi, yok saymayı öğrenmiştir. Ama kadın ve erkeğin, kadın ve erkek olmanın ötesinde insan olduğunu bir gün öğrenmemiz gerekir. Evet, laf olsun diye söylemiyorum. Bir gereklilikten söz ediyorum. Tanımadığını değersiz ve hasım kılan bir toplumsal yaşamımız var. Günlük yaşamda savaş alanında gibi yaşıyoruz. Tanımadığını değersiz ve hasım kılan bir toplumsal yaşamın ne zararı var ki, diye düşünüyorsanız, bu yazının geri kalanını okumanıza gerek yok. Çoğunluk filmini gidip görmenize de gerek yok; zaten o filmde siz mutlaka bir yerde rol almışsınızdır.
2-Gördüğüm bu annenin farkında olmasını istediğim ikinci şey de şu: Kızını sürekli kontrol etme ve uyarma alışkanlığının o kızın yaşamını olumsuz etkiyeleceğinin farkında olmalı. Kızını kişilikli ve kendine güvenen biri olarak yetişmesini istiyor mu? Eğer aklı başında sağlıklı bir insan ise, istemeli. Bir anne olarak onun temel sorumluluğunun o kızı yaşama güçlü olarak hazırlaması gerektiğini bilmeli, sorumluluk almalı. O kızın kişilikli ve kendine güvenen biri olabilmesi için yaşamdan yalıtılmaması gerekir. Annenin o çocuğa güvenmesi gerekir; düşmeden koşabileceğine, düşerse kalkıp yeniden koşabileceğine güvenmesi gerekir.
3-Annenin farkında olmasını istediğim üçüncü şey, çocuğuyla sohbet içinde olmanın önemini kavramalı. Sağlıklı çocuk yetiştirmenin en temel koşulu doğumdan itibaren evladınla bir sohbet oluşturmaktır. Doğumundan altı saat sonra anne/baba çocuğuyla sohbet içinde olabilir. Son beyin çalışmalarından benim çıkardığım sonuç bu. İnsan beyni ailede oluşturulan sohbet içinde gelişiyormuş; araştırmalar bunu gösteriyor. Sohbet oluştuktan sonra çocuğun ara sıra hata yapmasına, düşmesine, canının yanmasına izin vereceksin ki sohbetin bir anlamı olsun ve işe yarasın. O sohbet içinde çocuk yaşamın temel gerçeklerini yaşayarak öğrenme fırsatı bulur.
Çoğunluk
Görmediyseniz ‘Çoğunluk’ filmini gidin görün. Yalnızlık, değersizlik, ne olduğu belirsiz arkadaşlıklar ve sığlık, sığlık, hep o mide bulandırıcı sığlık. Yukarıda sözünü ettiğim bilinçten yoksun anababaların ve onların çocuklarının oluşturduğu bir toplumsal yaşamdan bir kesit göreceksiniz. Sanat yok, yaşama sevinci yok, insan derinliği yok. Seren Yüce’nin ilk filmiymiş, kendisini kutluyorum.
Haber Türk Arşiv
Henüz yorum yapılmamış.