Sosyal Medya

Mustafa Öztürk- Kurumsal din ve geleneksel dinî söylemden kaçış

Mustafa Öztürk- Karar



Son zamanlarda Türkiye’deki genç kuÅŸakların deizm, ateizm, agnostisizm gibi düÅŸünce akımlarına karşı gözle görülür bir ilgi ve eÄŸilim gösterdiÄŸinden söz edilmektedir. Burada söz konusu olan eÄŸilimin yoÄŸunluk düzeyini ÅŸu an için tam anlamıyla tespit etmek zor olsa da genç kuÅŸağın kurumsal dinden ve geleneksel din söyleminden hiç hoÅŸlanmadığını, hatta skolastik ve dogmatik karakterli egemen din anlayışından çok soÄŸuyup uzaklaÅŸtığını söylemek mümkün görünmektedir. Nitekim bu olgu ailemizdeki ve yakın çevremizdeki gençlerin protest tavır ve tutumlarından rahatlıkla gözlemlenebilir mahiyettedir. Sosyal olaylar ve olgular çoÄŸunlukla multifaktöriyel olarak ÅŸekillenip geliÅŸtiÄŸinden, bunların bir tek faktör veya sebebe baÄŸlanarak izah edilmesinin saÄŸlıklı sonuçlar vermeyeceÄŸi kesindir. Bu yüzden, genç kuÅŸağın kurumsal dinden ve geleneksel dinî söylemden giderek uzaklaÅŸmasının arka planında birçok faktör bulunduÄŸunu söylemek gerekir.
 
***
 
Klasik kelam ilminin çaÄŸdaÅŸ insanın zihnindeki ontolojik ve teolojik sorulara yeterli cevaplar sunamaması, dolayısıyla müslümanların modern zaman diliminde varlık, eÅŸya ve hayata dair yetkin bir dünya görüÅŸünden mahrum olması, genç kuÅŸakların kurumsal din ve dinî söylemden uzaklaÅŸmalarının önemli sebepleri arasında sayılabilir. Kelam temelde Ä°slam’ın inanç ilkelerini konu edinen bir ilim olmakla birlikte müslümanca dünya görüÅŸüne iliÅŸkin ölçütler belirleme iÅŸlevine de sahiptir. Özellikle yirminci yüzyılın baÅŸlarından itibaren gerek natüralizm, pozitivizm gibi fikir akımlarına mukabelede yetersiz kaldığı gerekse modern döneme kadar dayandığı ilmî-felsefî muhtevanın artık sakıt olduÄŸu düÅŸüncesiyle kelam ilminde yenilik arayışı denebilecek bir yönelim zuhur etmiÅŸtir. Nitekim Muhammed Abduh’un Risâletü’t-Tevḥîd, Åžiblî Nu’mânî’nin el-Kelâm, Åžehbenderzâde Ahmed Hilmi’nin Üss-i Ä°slâm: Hakâik-i Ä°slâmiyye’ye Müstenid Yeni Ä°lm-i Akâid ve Ä°smail Hakkı Ä°zmirli’nin Yeni Ä°lm-i Kelam gibi eserleri modern çaÄŸdaki felsefî akımların vahye dayalı inanç ve deÄŸerleri tehdit etmesi ve dini dışlayan bu akımların Ä°slam dünyasındaki aydınları etkilemesi gibi sorunlar üzerine telif edilmiÅŸtir. Ne var ki kelamda yenilik arayışlarının devamı gelmemiÅŸ, bu yüzden de hâlen Ä°lahiyat fakültelerinde okutulan kelam dersleri gerçek hayatta hemen hiçbir karşılığı bulunmayan zat-sıfat, isim-müsemma, cevher-araz gibi tartışma konularına mahkûm olagelmiÅŸtir.
 
Genç kuÅŸakların kurumsal dinden uzaklaÅŸmalarının arka planındaki en önemli sebeplerden biri de kerametleri kendilerinden menkul denebilecek tarzda genelde Ä°slam’ın özelde Ehl-i Sünnet’in resmî sözcülüÄŸüne soyunan birtakım çevrelerin ortaya koydukları çirkin temsil örnekleridir. Son günlerde el altından dolaşıma sokulan “Dinî-Sosyal TeÅŸekküller, Geleneksel Dinî-Kültürel OluÅŸumlar ve Yeni Dinî YöneliÅŸler” baÅŸlıklı raporda -ki bu raporun Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı bünyesinde hazırlandığı ileri sürülmektedir- özellikle “Gelenekçi ve Geleneksel Dinî Kültürel OluÅŸumlar” bölümünde deÄŸerlendirilen dinsel kimlikli figürler ve cemaatlerden pek çoÄŸunun faaliyetleri ve söylemlerine göz atıldığında “çirkin temsil” derken neyi kastettiÄŸimiz rahatlıkla anlaşılır. Din, kendilerini dinin muhafazasıyla vazifeli olarak gören insanlar tarafından farklı dinî görüÅŸ ve anlayışları dışlayan bir tutumla temsil edildiÄŸinde, bu insanların temsil tarzını onaylamayan gençler en azından kendi özel dünyalarında daha özgür ve insancıl olabilmek için kurumsal dinî yapılardan ve bu yapıların dışlayıcı ve kışkırtıcı diskurlarından nefret edip uzaklaşıyor. Bizim de katıldığımız bir deÄŸerlendirmeye göre dışlayıcı dil ve söylem tarzının temsil ettiÄŸi kurumsal din, saf haliyle dine baÄŸlanma ihtiyacı duyan gençlerde geri çekilme tepkisine yol açıyor. Bu tepki her ne kadar açıkça dile getirilmese de çoÄŸu kez “Din buysa ben o dinden deÄŸilim” cümlesinde ifadesini bulan bir duygu olarak gençlerin iç dünyasına yerleÅŸiyor.
 
***
 
Bu açıdan bakıldığında deizm, ateizm ve agnostisizm gibi akımların Türkiye’deki gençler arasında yaygınlaÅŸmasını bilinçli bir inanç tercihine yöneliÅŸten öte, kurumsal din ve geleneksel dinî söylemin yetersizliÄŸi ve arkaikliÄŸi karşısında sergilenen protest bir tavır olarak deÄŸerlendirmek sanki daha makuldür. Bu noktada Haniflik ve HanifleÅŸme diyebileceÄŸimiz yeni bir yönelimden söz etmek de mümkündür. Hanîf kelimesi Kur’an’da Hz. Ä°brahim’in yerleÅŸik ÅŸirk inancı karşısındaki reddedici tavrını ifade etmek üzere müÅŸrikliÄŸin karşıtı olarak kullanılır. Ayrıca Hz. Muhammed’e ve ona uyanlara hanîf olarak tevhid inancını (ed-dîn) benimsemeleri gerektiÄŸi vurgulanır (Yûnus 10/105; Rûm 30/30). HabeÅŸçe, Süryanca, Ä°branca gibi dillerden Arapçaya geçen “hanîf” kelimesi yerleÅŸik inanç sistemine göre “mülhid, sapkın konumda olan kiÅŸi” gibi bir anlam taşır. Dolayısıyla Haniflik muayyen bir inanç sistemi olmaktan öte, müesses ve muharref dinî yapılar ve anlayışlara karşı sergilenen protest bir tavrı anlatır. HanifliÄŸi hem ÅŸirk inancına hem de Ehl-i Kitab’ın inanç tarzına aykırı bir tavır olarak niteleyen Kur’an aslında insanlara hiç bilmedikleri bir ÅŸeyler öÄŸretmek veya kendilerine yepyeni dinî kimlikler vermek için deÄŸil, öz kimlikleriyle özdeÅŸ olması gereken kulluklarını hatırlatmak için seslenir. Kur’an’ın kendi nüzul ortamında “yaratılış”a (fıtrat) uygun dinî tutumun temsilcileri olarak gördüÄŸü Haniflere karşı dikkat çekici olumlu tavrı da bu baÄŸlamda çok manidar olsa gerektir. Hâsıl-ı kelam, günümüz Türkiye’sindeki genç nesiller geleneksel dinî söylemdeki sakillik ve arkaikliÄŸe karşı isyankâr bir tavır sergilemekte ve dolayısıyla bilinçli bir tercih olarak deizm, ateizm gibi akımlara raÄŸbetten ziyade Haniflik kavramında ifadesini bulan protest bir tavır takınmaya yönelmiÅŸ görünmektedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.