Sosyal Medya

Mültecilerin değişmez adresi: Anadolu

Türkiye, doğusunda ve güneyinde çatışma ve istikrarsızlıkların yaşandığı bazı Orta Doğu ve Asya ülkeleriyle, batısında refah düzeyi ve insan hakları standartları yüksek Avrupa ülkeleri arasında bir köprü. Orta Doğu’daki ve özellikle komşu ülkelerdeki çatışma, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkların varlığı, doğu sınırlarının dağlık ve kontrolünün zor olması, Ege ve Akdeniz sahillerinin coğrafî yapısının yasadışı geçişlere uygunluğu gibi nedenlerle, Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine geçmeyi hedefleyen göçmenler için geçiş güzergâhı durumunda. Özellikle son yıllarda artan ekonomik ve bölgesel gücüyle de, düzenli ve düzensiz göç hareketleri için çekim merkezi. Kitlesel göç hareketlerin merkezi olan Türkiye’nin göç hareketleri tarihine göz attık.



3 milyon sığınmacının yeni evi

Suriye konusunda birbiri ardına garip, çeliÅŸkili, mantıksız ve hatta insanlık dışı geliÅŸmeler yaÅŸanıyor. Bunlarda baÅŸrolü “dünyanın süper gücü” denilen ülkelerin üstlenmesi düÅŸündürücü elbette. Ama daha üzücü yanı, BirleÅŸmiÅŸ Milletler, NATO gibi uluslararası teÅŸkilatların da bunlara eÅŸlik etmesi. Rusya’nın, “katilliÄŸi tescilli” Esad rejimiyle sivilleri vurması artık neredeyse “sıradan olaylar” haline geldi. ABD’nin, “müttefik” ve “stratejik ortak” dediÄŸi Türkiye’nin uyarılarına kulaklarını tıkayıp, “terör örgütleriyle iÅŸ birliÄŸi”ne yönelmesi de öyle. NATO’nun, sığınmacıların akın akın geldiÄŸi Suriye’de “güvenli ve uçuÅŸa yasak bölge” oluÅŸturulması konusuna eÄŸilmek yerine, Ege’deki insanlık tacirleri sorununa öncelik vermesi bir baÅŸka örnek. Ya da Danimarka’nın “mültecilerin deÄŸerli eÅŸyalarına el koyma” ve Macaristan’ın “gelenlere karşı duvar örme” giriÅŸimleri. Bunlara “akıl tutulması” mı demek gerekir, yoksa “medeniyet düÅŸmanlığı” mı? Belki ikisini birden.

Ama hiçbiri, zaten 3 milyon sığınmacıya dört yıldır ev sahipliÄŸi yapan Türkiye’ye, “Suriye’den gelenlere kapını aç” diyen BM’nin çaÄŸrısı kadar mantık dışı olamaz. Meseleye ne kadar kör baktıkları bir kez daha ortaya çıktı. Aslında bu durum sadece günümüzle de sınırlı deÄŸil.
Bu topraklar, Osmanlı döneminden bu yana sayısız defa dil, din, mezhep, etnik köken farkı gözetmeksizin zorda ve darda olanlara hep kucak açtı.

Yahudilere kucak açan Osmanlı

Yıl 1492’ydi. Yani bundan tam 526 yıl önce. Ä°spanya’daki Elhamra Sarayı’ndan çıkan bir kararname, adeta tarihin utanç vesikalarından biri olarak kayıtlara geçiyordu. Kararnamenin altında, Kastilya ve Leon Kraliçesi 1. Isabel ile Aragon Kralı 2. Ferdinand’ın imzası bulunuyordu. Tarihe “Elhamra Kararnamesi” olarak giren o metinle, Yahudiler’in Ä°spanya’dan kovulmasının yolu açıldı. Kararnameye göre, Yahudi dinine mensup olan ya da kökenlerinde bu dine inanmış yakınları bulunanlar, Ä°spanya’yı terk edecekti. Üstelik yanlarına altın, para gibi deÄŸerli eÅŸyalarını da alamayacaklar, dört ay içinde sınırların dışına çıkacaklardı. Bir de not düÅŸülmüÅŸtü: “Verilen süre sonunda ülkeyi terk etmeyenler, idam edilecektir…” Avrupa’nın birçok ülkesi Yahudilere kapılarını kapatmıştı. Ä°mdada yetiÅŸen ise dönemin azametli devleti Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’ydu. On binlerce Yahudi, Ä°spanya’dan gemilerle Osmanlı topraklarına getirilirken, Ä°spanya’da alınan kararın benzerlerini Sicilya ve Portekiz’de bir müddet sonra uygulamaya koyuyordu. Osmanlı, farklı din ve kökenden gelmelerine karşın Yahudilere kapılarını açarak, adeta medeniyet dersi veriyordu.

EÅŸiyle imdat isteyen Macar Kralı

Yıl 1672. Avusturya Ä°mparatoru, Protestan Macarlardan, Katolik mezhebine geçmelerini istemiÅŸti. Macar Kralı Thököly Ä°mre liderliÄŸindeki Macarlar ayaklandı. Ayaklanmanın ardından matbaacılığın öncüsü Ä°brahim Müteferrika ile itfaiyeciliÄŸin öncüsü Kont Ödön Seçenyi (Seenyi PaÅŸa) Osmanlı’ya iltica etti. 1699’da da Osmanlıların Tökeli Ä°mre dediÄŸi Macar Kralı ve eÅŸi Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’na sığınıyordu.

tokeli01

Ä°sveç Kralı’nın imdadına yetiÅŸen Osmanlı

Osmanlı’dan imdat isteyen bir baÅŸka isim de Ä°sveç Kralı Åžarl’dı. Rus Çarı Deli Petro, o dönem Lehistan, Danimarka ve Saksonya’yı yanına alarak Ä°sveç’e yönelmiÅŸti. Tarihimize “DemirbaÅŸ Åžarl” olarak geçen Ä°sveç Kralı 12. Charles, Petro’nun müttefiklerini alt etmeyi baÅŸardı; fakat 27 Temmuz 1709’da Pultova’da yenilince, 2 bin kiÅŸilik maiyetiyle birlikte Osmanlı’ya sığındı. Bu gerginlik Rusya ile Osmanlı arasında Prut Savaşı’na kadar uzanmıştı.

Isvec Krali sarl

 

Ä°ltica eden Prensler

Osmanlı’nın misafirperverliÄŸinden yararlananlar sadece Macar ve Ä°sveç kralları deÄŸildi elbette. 1718 Pasarofça AntlaÅŸması’nın ardından Macar Kralı Ä°kinci Rakoczy Ferenc’i, 1830 Polonya Ä°htilali’nin liderlerinden bugünkü Polonezköy’ün kurucusu Prens Adam Czartorski’nin 1841’deki ilticası izledi. 1848’de ise Macar Özgürlük Savaşı’nı kaybeden Prens Lajos Kossuth ve yaklaşık 3 bin Macar, 1849’da Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’na geliyordu.

 

Bir buçuk milyon Kafkasyalı’nın ikinci vatanı

1856-1864 döneminde bu kez Kafkaslar karışıyordu. Rusya’nın politikaları, birçok topluluÄŸa yönelik zulme dönüÅŸmüÅŸtü. O dönem Rus Ordusu’ndan kaçan yaklaşık 1 buçuk milyon Kafkas nüfusu Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’ndan aman dilemiÅŸti. Osmanlı, kitleler halinde gelen insanları Balkanlar ve Anadolu’nun çeÅŸitli yerlerine yerleÅŸtirdi, onlara ikinci bir vatan verdi.

kafkas

 

BolÅŸevik Ä°htilali’nin maÄŸduru 135 bin Rus

Anadolu toprakları, en zor ÅŸartlarda bile darda kalanlara kucağını açtı. 1. Dünya Savaşı’nın son döneminde cepheden cepheye düÅŸmanlarla savaÅŸan Osmanlı, bu dönemde de insan akınına uÄŸramıştı. 1917 BolÅŸevik Ä°htilali’nin ardından Rus General Vrangel, yaklaşık 135 bin kiÅŸiyle birlikte Osmanlı Ä°mparatorluÄŸundan koruma talep etmiÅŸti.

wrangel

Yüzyıllardır süren ensar geleneÄŸi

Osmanlı’nın Batı’ya verdiÄŸi medeniyet dersi, Türkiye Cumhuriyeti döneminde de sürdü. En zor siyasi ve ekonomik ÅŸartlarda bile Türkiye, darda, zorda olana kapılarını açtı, evini, ekmeÄŸini paylaÅŸtı. Tıpkı bugün olduÄŸu gibi. Ä°ÅŸte yakın tarihimizde kayıtlara geçen bazı olaylar:

Mübadeleyle gelen 384 bin Türk

En dramatik göçlerden biri ÅŸüphesiz, vaktiyle Osmanlı toprağı olan Yunanistan’dan Anadolu’ya geçiÅŸ oldu. Filmlere, türkülere konu olan “mübadele” ile 1938’e kadar 384 bin Türk evlerini, barklarını geride bırakarak Türkiye’ye sığınıyordu. Yunanistan’dan göçler, bu dönemle sınırlı kalmadı. 1934-1960 arasında 23 bin 788 kiÅŸi Türkiye’ye geldi. 1960-1970 arasında ise 20 bin kiÅŸi daha Anadolu’ya geçti. Cumhuriyet döneminde de Osmanlı’nın mültecileri kabul etme geleneÄŸi hayat buldu. Kimler gelmedi ki bu süreçte;

– 1923-1945 yılları arasında Balkanlar’dan 800 bin kiÅŸi. Türkiye’ye aktı.

– 1933-1945 yılları arasında Almanya’dan 800 kiÅŸi. geldi.

– 1988’de Saddam Hüseyin’in zulmünden kaçan 51 bin 542 kiÅŸi.

– 1989 yılında kaçışın adresi bu kez Bulgaristan’dı. Jivkov yönetiminin kamplara uzanan zulmünden kaçabilen 345 bin kiÅŸi, Türkiye’ye sığındı.

– 1991 yılında I. Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’tan 467 bin 489 kiÅŸi.

– 1992-1998 yılları arasında baskının, ölümün ve katliamın merkezi bu kez Bosna’ydı. 20 bin kiÅŸi göç yoluna düÅŸerek Türkiye’ye göç etti.

– 1999 yılında Kosova’dan 17 bin 746 kiÅŸi.

– 2001 yılında Makedonya’dan 10 bin 500 kiÅŸi.

Sınırları tanımayan BM

BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in Türkiye’ye “sınırlarını aç” çaÄŸrısı, bütün bu tarihsel bilgi ışığında dayanaksız kalıyor. Suriye savaşıyla beraber gelen 3 milyona yakın insan, Nisan 2011’den bu yana süren insani yardımlar ve 9 milyar doları aÅŸkın bir harcama söz konusu. Bu noktada anlaşılması gereken tablo gayet net: Türkiye’nin sınırları da, gönlü de açık. Aşılması gereken ise BM’nin anlayışındaki sınırlar.

Gerçek Hayat

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.