Güncel
Süleyman Seyfi Öğün: İstanbul’da aslında kim kazandı?
![](resimler/detay/181693.jpg?1554957794)
Follow @dusuncemektebi2
Süleyman Seyfi Öğün- Yeni Şafak
Seçimlerden evvel yazdığım yazıda, neticeler îtibârıyla belirleyici olanın Ä°stanbul olduÄŸunu vurgulamıştım. Dünyâ ne Bursa’yı ne de Adana’yı tanır. Buna Ankara ve Ä°zmir’i de dâhil edebiliriz. Kabûl etmeliyiz ki, dünyânın Türkiye algısını Ä°stanbul oluÅŸturuyor.
1994’de Ak Parti’nin Ä°stanbul Belediyesi’ni kazanması son derecede kritik bir dönüÅŸümdü. Ä°stanbul, baÅŸta merkez sol olmak üzere dâima merkez siyâsetlerden yana ağırlığını koyardı. AK Parti’nin evrimi, merkez siyâset boÅŸluÄŸunu doldurmaya mâtuf bir eksende geliÅŸti. Bir tarafıyla ANAP’ın baÅŸlattığı, sol ile saÄŸ arasında ayırım yapmayan; onları “liberter-liberâl” bir çizgide buluÅŸturan bir merkez siyâset oluÅŸturma sürecini devralıyordu. Ama bu, basit olarak “merkeze oturmakla” alâkalı deÄŸildi. AK Parti’nin bir diÄŸer iÅŸlevi, “kenarı merkezîleÅŸtirmekti”. Bu doÄŸrudan doÄŸruya Türkiye’de siyâsetin merkezî deÄŸerlerini yeniden tanımlamayı gerektiren bir süreçti. Sıkıntıları doÄŸuran da buydu.” Ulus” ve “devlet” ekseninde yerleÅŸik merkezî deÄŸerlerin yeniden tanımlanması husûsunda Ak Parti’nin temel stratejisi “aÅŸağıdan” veyâ “kenardan” yana siyâsal hareketlenmeyi sırtlamaktı. Belediyelerde baÅŸarı saÄŸlamak ve tutunmak bunun ilk aÅŸamasıydı. Bu îtibarla ANAP’tan da farklılaşıyordu. ANAP merkezden kenara evrilirken, Ak Parti kenardan merkeze doÄŸru iÅŸleyen bir sürecin üzerinde yükseliyordu. Belediyelerde saÄŸladığı baÅŸarılar , genel seçimlerde , hiçbir partiye nasip olmamış uzun vâdeli bir baÅŸarının da anahtarıydı.Ä°stanbul bu süreçlerde son derecede kritik bir rol oynamıştır. Ak Parti’nin ileri gelenleri de bunun hep farkında oldular ve Ä°stanbul’a husûsî bir ehemmiyet verdiler.
Geleneksel merkez siyâsetinin kodlarında ısrarlı olan siyâsal kadrolar ise bu süreçte, kendi içlerinde taşıyageldikleri geleneksel “sol-saÄŸ” ayırımını tasfiye ettiler ve CHP’de bütünleÅŸtiler.
Ak Parti’nin yükseliÅŸ ve iktidâra geliÅŸ süreçlerini dünyâ baÄŸlamına oturtmadan tartışmanın ve anlamanın eksik kalacağı muhakkaktır. Ak Parti’nin merkeze yürüyüÅŸü, dünyâda sermâyenin, “ulus” ve “devlet” ile giriÅŸtiÄŸi yaman mücadeleye ve bunun neticesinde onların kayıtlamalarından sıyrılmasını ifâde eden bir târihsel baÄŸlama oturuyordu. Ulus ve devletleri inÅŸâ eden cümle kurucu deÄŸerlerin aşındı(rıl)dığı bir evreydi bu. Sermâyenin nazarında “ulus”, yeniden bölüÅŸümü dayatan bir “cehennem”; devlet ise onu vergiye boÄŸan ve yeniden bölüÅŸüme nezâret eden “zebâni”ydi. Sermâye, Yeni Liberâl (liberter) ve Yeni Sol ittifâkı temelinde ,ulus ve devletin “karanlık” sicillerini deÅŸifre eden onları aşındıran her türlü entelektüel, kültürel, ideolojik ve artistik giriÅŸime destek verdi. Yeni liberâl ve Yeni Sol ittifakları üzerinden onları cömertçe fonlamaktan ve desteklemekten geri durmadı.
Ak Parti’nin yükseliÅŸini gören çevreler, onun merkezî deÄŸerleri yeniden tanımlamaya mâtuf yöneliÅŸlerini destekledi. Yeni Liberâl ve Yeni Sol’un Ak Parti’yi desteklemeleri buradan kaynaklanıyordu. Ak Parti , dönüÅŸtürürken kendisi de dönüÅŸüyor ve hareketin “organik” geçmiÅŸini de geride bırakıyordu. Lâkin bu geçmiÅŸ onu asla bırakmadı. Bir defâ pratik, Tezkereden baÅŸlayarak bunu kendisine sık sık hatırlattı. Milletvekillerinin Tezkere sırasında gösterdiÄŸi refleks de buydu. 2010’lardan baÅŸlayarak Ak Parti , bindiÄŸi geminin bizzat mürettebatı tarafından delinmeye çalışıldığını gördü ve aÅŸama aÅŸama direnç geliÅŸtirmeye, ittifaklarını gözden geçirmeye baÅŸladı. Gezi Olayları , FETÖ, Açılım Süreci’ni hendeklerle dejenere eden hareketler, âdeta onu “kendisine getirmek” içindi. Ä°çeriden ve dışarıdan yediÄŸi baskılar zaman içinde artarak devâm etti. 15 Temmuz bunun en ileri aÅŸamasıydı. Ak Parti, zamanında kendisine destek veren çevrelerin ,aslında onu kuÅŸatan ve bambaÅŸka amaçlar için kullanmak isteyen çevreler olduÄŸunu gördü. Organik , paternalist ve popülist mevzilerine dönerek ve bunları pekiÅŸtirerek savunmaya geçti. Burada da baÅŸat direnç noktası ErdoÄŸan’ın kiÅŸisel karizması olarak tecessüm ediyor.
Bu savunma pozisyonu Ak Parti için, onu hem ayakta tutan hem de kırılganlaÅŸtıran en kritik evreyi oluÅŸturuyor. CHP’liler ise bunu bir fırsata dönüÅŸtürüp kullanmak istiyor .Aslında hiçbir dünyâ okumaları yok ve durumun farkında bile deÄŸiller. Bir “bahar sarhoÅŸluÄŸunu” yaşıyorlar. Bilmiyorlar ki, bir zamanlar Ak Parti’ye musallat olan ne varsa , ÅŸimdi onlara musallat olmuÅŸ durumda. Batı’nın gözünde bir zamanlar Ancien Régime’ in temsilcisi olduÄŸuna hükmedilmiÅŸ ve dışlanmış CHP ,ÅŸimdi HDP oylarını çekiyor ve baÅŸ tâcı ediliyor. Dev bir consumpsionstadt olan ve paternalizmden ve “büyük harfli” organik düÅŸüncelerden hoÅŸlanmayan nüfusları barındıran Ä°stanbul’da Ak Parti belki yenilmedi ama tekledi. Kanâtimce oyların yeniden sayılmasıyla veyâ seçimin yeniden yapılmasıyla bu tablo deÄŸiÅŸmiyor. Psikolojik faktör sayılardan daha mühim. Bu faktör dikkâte alındığında seçimi Ä°stanbul’da Ekrem Ä°mamoÄŸlu, ama ondan daha mühimi ABD kazanmış oluyor. Tam da ABD’nin en yüksek perdeden “Ya F-35’ler ya S-400’ler” diye ÅŸantaj yaptığı günlerde. Acaba bu soru KılıçdaroÄŸlu veyâ Ä°mamoÄŸlu’ya sorulsa cevapları ne olurdu?
Ali Tutar
Nisan 11, 2019 PerÅŸembe 09:15
Beyniniz dumura mı uğradı sizin ?Adam ,dürüstlüğüyle,samimi iletisimiyle,kadrosuyla,projeleriyle,vizyonuyla,iyi ahlakıyla KAZANDI.