Sosyal Medya

Özel / Analiz Haber

İsmail Kara: Osmanlı tecrübesi, İslam tarihinin devamı ve önemli bir merhalesidir

Sağ-muhafazakâr çevrenin gerçek bir tarih anlayışı ve arayışı umumiyetle olmadı, olamadı. Osmanlı tarihi onlar için neredeyse iki hat üzerinden yürüyor; biri hamaset, biri de Cumhuriyet idaresini yahut Kemalist kadroyu dolaylı tenkit için bir yüceltme mekanizması. ‘Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han hazretleri’ yahut ‘bizim şanlı tarihimiz’, ‘kahraman ecdadımız’ dediğiniz zaman bunların hepsini kolaylıkla yapıyorsunuz. Gerisi yok. .



Ä°slam açısından Osmanlı bizim neyimiz olur? Soruyu deÄŸiÅŸtirebiliriz de: Osmanlı bizden dindar mıydı?
 
Sorunun iki ÅŸekli de önemli. Tahrik ediciliÄŸi de iyi. Yalnız soru böyle gelince sanıyorum biraz usule dair konuÅŸmak lazım. Osmanlı Devleti'nin devamı olan bir ülkede aslında bu soru artık saçma yahut zayıf bir soru olmalıydı fakat birkaç sebepten dolayı bugün için de anlamlı ve cevaplandırılması gereken bir soru halinde. Sebeplerden biri Cumhuriyet ideolojisiyle alakalı. Osmanlı Devleti paranteze alındığı, küçümsendiÄŸi yahut karalandığı için ÅŸimdi biz bu soruyu meÅŸru ve gerekli bir soru gibi sorabiliyoruz. Ä°kinci sebep saÄŸ-muhafazakâr kesimle alakalı. Bu çevrenin gerçek bir tarih anlayışı ve arayışı umumiyetle olmadı, olamadı. Tarih, Osmanlı tarihi onlar için neredeyse iki hat üzerinden yürüyor; biri hamaset, biri de Cumhuriyet idaresini yahut Kemalist kadroyu dolaylı tenkit için bir yüceltme mekanizması. 'Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han hazretleri' yahut 'bizim ÅŸanlı tarihimiz', 'kahraman ecdadımız' dediÄŸiniz zaman bunların hepsini kolaylıkla yapıyorsunuz. Gerisi yok. Bir yukarısı hiç yok. Üçüncü sebep Ä°slamcılarla irtibatlı. Ä°slamcılık; dört halife sonrası Ä°slam tarihini yanlış, Ä°slam'ın sapmış bir tarihi, meÅŸhur adlandırmasıyla 'Emevi Ä°slamı' olarak gördüÄŸü için Osmanlı da buradan kendine düÅŸen payı alıyor. 1965 sonrası Türk Ä°slamcılığının entelektüalist ve aktivist kanadı, bunlardan üniversite mensupları, ilahiyatçılar Osmanlıyı hiç önemsememiÅŸtir. Bugün de esas itibariyle öyledir.
 
Buradan Ä°slam açısından Osmanlı bizim neyimiz olur sorusuna geçersek…
 
Geçelim. Osmanlı tecrübesi Ä°slam'ın, Ä°slam tarihinin bir devamı ve önemli bir merhalesidir. Hangi bakımlardan diyeceksiniz. Hemen her bakımdan… Fakat bir iki alanı özellikle zikredebiliriz: Biri, Ä°slamî ilimler ve Ä°slam kültürü itibariyle. Osmanlılar, Gazâlî ve sonrasında birbiriyle iliÅŸkileri yeniden kurulan Ä°slamî ilimleri, bu arada felsefe, kelam, tasavvuf, fıkıh usulü, mantık, dil ilimleri dahil bir yukarıya çıkararak, derinleÅŸtirerek, tashih ve tadil ederek, dönemleriyle irtibatlandırarak sürdürmüÅŸlerdir. Artık akademik bir geçerliliÄŸi kalmayan ama hâlâ tekrarlanan Gazâlî sonrası Ä°slam dünyasında ilmin durduÄŸu edebiyatı bu alanı çok tahrif etmiÅŸe benzemektedir. Medrese ve tekkelerin köylere kadar yaygınlaÅŸtırılabilmiÅŸ olması, ÅŸifahî ağırlıklı da olsa dinî ve edebî bilgilerin halkın her kademesine ulaÅŸtırılabilmesi, âlim ve âriflerin toplumdaki yaygın ve etkin statüsü Ä°slam kültürünün ne kadar yerleÅŸtiÄŸinin ve kök saldığının göstergesi olmalıdır.
 
Ä°kincisi; Ä°slam siyaset düÅŸüncesi, Ä°slam siyasî kurumları ve Ä°slam siyaset üslûbu açısından. Herhalde bu alanda Osmanlıların Ä°slam tarihi içinde bir sıçramayı, bir geliÅŸmeyi ifade ettiÄŸi uzun açıklamalara ihtiyaç göstermeyecek kadar açıktır.
 
Üçüncüsü de sanat, estetik ve yaÅŸama üslubu, ÅŸehirleÅŸme, gündelik hayatla ilgili. Mimari, külliyeler, cami ve mescitler, tekkeler, sokaklar, evler; en geniÅŸ manada edebiyat; türküler, ilâhiler, ezan, tekbir dahil müzik; ÅŸehirler, kitap sanatları, hat, tezhip… Say sayabildiÄŸin kadar. Ä°slam tarihi hesaba katıldığında bunların hepsinde Osmanlılar bir sıçramayı, bir derinleÅŸmeyi, bir estetik mahiyet kazanmayı ve Müslüman halkın her kesimine bir ÅŸekilde yayılmayı, nüfuzu ifade ediyor.
 
Osmanlı'nın Ä°slam anlayışının teÅŸekkülünden itibaren 19'uncu yüzyıla kadar gelen bir birikim var. Sizin tabirinizle buradan itibaren 'Bir mesele olarak Ä°slam' tartışılmaya baÅŸlanıyor. Bunun sebeplerinden bahsedebilir misiniz?
 
Bugün anladığımız manada Ä°slam'ın çok taraflı bir 'mesele' haline gelmesi Ä°slam dünyasının, Osmanlıların modernleÅŸme tarihiyle, ıslahat hareketleriyle birlikte baÅŸlıyor diyebiliriz. Sade bir ÅŸekilde söylersek; felsefî manada modern düÅŸünce ile din arasında bir mesafe, bir gerilim alanı, hatta bir karşıtlık vardır. Hâlbuki biz Batı Avrupa'dan epeyce farklı olarak birbirinden ayrı olarak algılamadığımız devleti ve dini kurtarmak için ıslahat teÅŸebbüslerine yol verecektik. Onun için felsefî probleme raÄŸmen bizde bir tür modernleÅŸme ile bir tür dinîleÅŸme yan yana, iç içe cereyan edecektir. Bugün de esas itibariyle öyledir.
 
'Mesele'yi doÄŸuran ÅŸey, felsefî durumla fiilî durum arasındaki bu uyuÅŸmazlık yahut uyum arayışıdır. Bu yüzden bir iki asırdır Ä°slam dünyasında, Osmanlılarda, Türkiye'de dinî olan ÅŸeyler seküler bir mantıkla anlaşılıp açıklanabilmektedir. Mucizeleri akılla, bilimsel verilerle açıklamak gibi. Tersi de varittir; seküler hükümler ve ifadeler yeÅŸile boyanabiliyor. Åžunu söylüyoruz; "Anayasamız Kuran'dır" yahut "Ä°slam akıl dinidir" cümleleri, sloganları, dinî cümleler mi yoksa laik cümleler mi? Yoksa her ikisi mi?
 
Soruların hepsi bir mesele. Bugün itibariyle bu zıtların iç içeliÄŸi avantaj mı dezavantaj mı? Muhtemelen nereden baktığınıza göre durum biraz deÄŸiÅŸecek.
 
Bir ÅŸey daha var. Islahat projelerini yürütenler ÅŸunu çok iyi biliyorlardı; dini kendi tabii ve normal halinde bıraktığınız zaman, bir baÅŸka ÅŸekilde söylersek yeni süreçlere dinî bir çerçeve çizemediÄŸinizde o projeleri yürütmeniz, toplumsal katılımı saÄŸlamanız mümkün deÄŸil. Dini devre dışı bıraktığınızda yahut protestanvari bir din anlayışını açıkça savunduÄŸunuzda ise meÅŸruiyet saÄŸlamanız imkânsız hale geliyor. Müslüman halkın bir Osmanlı halife-padiÅŸahına, II. Mahmud'a pantolon giydiÄŸi için gâvur padiÅŸah dediÄŸi, diyebildiÄŸi unutulmamıştır.
 
Günümüzdeki popüler tarih ilgisine nasıl bakıyorsunuz? Bu irtibatı saÄŸlıklı buluyor musunuz?
 
Türkiye'de popüler tarihe olan ilgi her zaman umumiyetle iyi olmuÅŸtur. Bu alandaki dergi ve kitaplara da öyle. Bu bir sıhhat iÅŸaretidir de. Çünkü popüler tarihçilik bir taraftan tarih bilgisini, sevgisini ve ilgisini geniÅŸ zümrelere yayarken, o sahada hareketli bölgeler oluÅŸtururken, hatta bir ÅŸuurlanma saÄŸlarken, diÄŸer taraftan da ilmî tarihçiliÄŸe, seviyeli tarih merakına zemin hazırlar, ona geçiÅŸi yahut yükselmeyi kolaylaÅŸtırır. Bugün de popüler tarih dergileri ve kitapları bu iki fonksiyonu birlikte icra ediyor diye düÅŸünüyorum. 1980'lerin ortalarında Mete Tunçay'ın idaresinde çıkmaya baÅŸlayan Tarih ve Toplum dergisinden itibaren akademik tarihçilikle popüler tarihçiliÄŸin irtibatlarının, en azından yazar kadrosu ve konular itibariyle daha da kuvvetlenmesi iyiye alamettir bence.
 
Yalnız tarih bizde aynı zamanda ideolojik mücadelelerin bir aracı, sert bir savaÅŸ alanı olmaya devam ettiÄŸi için bu popüler tarihçiliÄŸe de yansıyor ve bu sahanın kitapları, dergileri okuyucularını sertleÅŸtirerek, uçlara zorlayarak istifadeyi zayıflatıyor.
 
Hiç unutmuyorum, ÅŸimdi ağır hasta olan Ömer Faruk Akün hoca, kendisine Allah ÅŸifalar versin, bir gün bana "Ä°smail bey, bu Tarih ve Toplum dergisini Ermeniler mi çıkarıyor?" diye ciddi ciddi sormuÅŸtu. Sorunun kaynağı, derginin biraz da hâlâ devam eden aktüel ilgilere uyarak gayrımüslimlerden, azınlıklardan çokça bahsetmesi, buna baÄŸlı olarak da Türklerin, Müslümanların gölgede, geride kalması idi. Tarih ve Toplum'da zaman zaman yazılar da yazdığım için belki Akün hoca bana da dolaylı olarak tarizde bulunuyordu.
 
Aynı veya benzer problemler saÄŸ, muhafazakâr kesimin, Ä°slâmcıların popüler tarih dergilerinde ve kitaplarında da görülebiliyor. Onlar da Osmanlı modernleÅŸmesi tarihine, Cumhuriyet inkılaplarına ve kadrolarına çoÄŸunlukla siyah-beyaz, kahramanlar-hainler ÅŸablonuyla bakıyorlar. Tarafları diri, tutucu ve koruyucu gibi gözüken, aslında kafa ve ufuk daraltıcı bu yaklaşımların siyasete, medyaya yansımaları da benzer ÅŸekilde oluyor.
 
Devam eden ve muhtemelen devam edecek olan bu problemlere raÄŸmen Türkiye'de genel olarak tarihçiliÄŸin, özel olarak da popüler tarihçiliÄŸin dünden biraz daha ilerde olduÄŸu söylenebilir. Yine de bu iyileÅŸmenin Türkiye'yi taşıma kapasitesine bakmak ve ona göre deÄŸerlendirmek taraftarıyım. Öbürü yanıltıcı olabilir..
 
Lacivert Dergi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.