Sosyal Medya

Kürsü

Özlem Albayrak: Dönüşüm yani hala dindar olduğunu düşünüp giderek sekülerleşmekle oluyor

Özlem Albayrak- Yeni Şafak



GeçtiÄŸimiz hafta, 31 Mart seçimlerini adaylar ve partiler nezdinde bakan iki yazı yazmıştım, bu hafta da deÄŸiÅŸen ve dönüÅŸen seçmen kitlesi hakkında deÄŸerlendirme yapmak isterim. Zira, Cumhur Ä°ttifakı hala seçimleri açık ara önde bitiriyor olsa da, 31 Mart’ın BüyükÅŸehirlerdeki sonuçlarına baktığımızda seçmenin oy verme davranışında hafif bir evrilmenin sözkonusu olduÄŸunu görebiliyoruz artık. AK Parti, Ankara, Antalya ve Bolu gibi ÅŸehirlerin yönetimini CHP’ye bırakmak zorunda kaldı, Ä°stanbul’da sonuçlar hala tartışmalı ama aradaki fark hiçbir zaman 15 binlere düÅŸmemiÅŸti. Ä°stanbul hep cepteydi.
 
Çok önemli büyükÅŸehirlerin kaybedilmesinin sebebini AK Parti’den öncesini bilmeyen genç seçmenin, belki biraz da macera arayışıyla CHP’ye kaymasına baÄŸlıyor bazı analistler. DoÄŸrudur, AK Parti öncesi Ankara ve Ä°stanbul hakkında hiçbir fikri olmayan, suların hep aktığını, çöplerin hep toplandığını, yolların hep yenilendiÄŸini, her mahallede bulunan çiçeklendirilmiÅŸ, aÄŸaçlandırılmış parkların bundan 20 yıl önce de orada olduÄŸunu sanmaları ve “bundan daha iyisi olabilir mi” hayaline kapılmış olmaları olası.
 
Öte yandan bu argüman durumu açıklamaya yetmiyor; zira bu gençlerin sadece siyasi görüÅŸ olarak deÄŸil, yaÅŸam tarzı olarak da ailelerindeki yaÅŸlı kuÅŸaklarla aralarındaki makasın yılbeyıl açıldığını çıplak gözle bile görebiliyoruz. Mesele yani siyasi olmaktan çok toplumsal, uzun süredir bu konuya dikkat çekmeye çalışan yazılar da yazılıyor ve bazıları bu durumu “deizm” olarak tanımlıyor; benim tespitim sekülerleÅŸme.
 
Ä°ddia edilenin aksine Türkiye’de dindarlaÅŸma hele de modern kentlerde, metropollerde giderek düÅŸerken, sekülerleÅŸme yükseliyor; bu durum elbette daha yaÅŸlı kuÅŸakları da dönüÅŸtürüyor ama en hızlı ve keskin etkisini gençler üzerinde gösteriyor; üstelik bunun herhangi bir ÅŸekilde tersine çevrilebilirliÄŸi de mümkün deÄŸil. Suyun tersine akması nasıl saÄŸlanamazsa, toplumsal evrilmeleri de geriye döndürmek -bence- imkansızdır.
 
Neden sekülerleÅŸiyoruz sorusuna gelince; öncelikle ÅŸunu ifade etmek gerek, sekülerlik pek çok kiÅŸinin zannettiÄŸi üzere dinsizlik anlamına gelmez; dindarlık sonrası bir toplumu iÅŸaret eder, dinin sivil alandan yavaÅŸ yavaÅŸ çıkmaya baÅŸlamasının adıdır sekülerlik. Ama elbette sekülerlik, tek başına ve elini kolunu sallayarak dindar toplumların içine sızmıyor. Kendisine eÅŸlik eden modernleÅŸme ve kentleÅŸme süreçleriyle birlikte meselenin ekonomik yönü var ve hepsi toplu bir paket olarak geliyor.
 
AK Parti’nin neden Anadolu’da, görece küçük yerleÅŸim birimlerinde yerini korur ve hatta hizmet götürdüÄŸü GüneydoÄŸu’daki Kürt vatandaÅŸlardan ciddi oranda teveccüh görürken, büyük kentlerde açık bir ÅŸekilde gerilediÄŸi sorusunun cevabı tam da burada. Çünkü büyük ÅŸehirler Türkiye’de kitlelerin modern yaÅŸamlar sürdüÄŸü yerler, modernizmle birlikte ÅŸehir hayatının daÄŸdaÄŸası içinde dönüp duran dindarlar; hafta içi ve hafta sonları hayatını dine göre tanzim etmeyen kitlelerden hiç de farklı olmayan rutinleri tekrarlıyorlar. Bir yandan Oruç gibi, Cuma namazı gibi ibadetlerini yerine getirirken ve bunları yapmaklıktan dolayı kendini hala “dindar” sayarken, bir yandan da kararlarını din dışı saiklerle alıp hayatlarını din dışı bir çerçevede yaÅŸayarak dinin hükümlerini günlük hayatından çıkarmış oluyorlar. YaÅŸam tarzı olarak -belki içki dışında- herhangi bir CHP seçmeninden farklı yaÅŸamıyor, CHP seçmenini de eskiden olduÄŸu gibi “anlaşılamaz, herhangi bir ünsiyet kurulamaz” birer öteki olarak görmüyorlar. Åžehirli muhafazakarlar, deÄŸiÅŸime daha açık hale geliyorlar yani.
 
Ä°ÅŸin toplumsal tarafı böyleyken, ekonomik tarafı da bu durumu destekliyor. Bendeniz, AK Parti’nin büyükÅŸehirlerde kaybetmesinin nedenini patates-soÄŸan fiyatları, hayat pahalılığı olarak görmüyorum; o eski inat yok sadece. Aksine AK Parti döneminde, daha önceki o derin ve kesif yoksulluÄŸun peyderpey bitirildiÄŸini, sadece bir kısım elitlere saÄŸlanan ayrıcalıkların hele de büyük ÅŸehirlerde tüm periferiye yaygınlaÅŸtırıldığını düÅŸünüyorum. Son 17 yılda, sosyal harcamalar, toplumun tüm dezavanajlı kesimlerine dek geniÅŸletildi ve demokratikleÅŸtirildi. Evde bakılanlara ayrılan ödeneklerden tutun da, yaÅŸlılık aylığına, engelli maaÅŸlarına dek… Bırakın hemen her mahalleye dikilen olimpik havuzlu kocaman spor tesislerini; eskiden merkezde yaÅŸamıyorsa insan, lambaları bile yanmayan sokaklardan, çamur deryalarından sekerek eve nasıl ulaÅŸacağını düÅŸünürdü. Kadınların gece sokaÄŸa çıkmalarını engelleyen faktörlerden biri de bu tür güvenlik ÅŸartlarıydı.
 
Ama gelinen noktada refah toplumunun (Türkiye modeli diyebiliriz buna) yavaÅŸ yavaÅŸ ortaya çıktığını ve modernleÅŸme ile sekülerleÅŸmenin de bu ekonomik yükselmeye eÅŸlik ederek başını kaldırdığını, toplumu az ya da çok oranda dönüÅŸtürmeye baÅŸladığını artık görmek gerekiyor. Fakat bunları söylemem, kentli muhafazakar kitleleri “nankörler” olarak sıfatlandırdığım anlamına gelmesin, zira yapmaya çalıştığım ÅŸey suçlu aramak deÄŸil; toplumu “görebilmek”, gördüklerimi de -elimden geldiÄŸince- aktarabilmek.
 
DönüÅŸüm yani; refaha ulaÅŸmakla, yaÅŸam tarzı ve öncelikleri deÄŸiÅŸmekle ve hala dindar olduÄŸunu düÅŸünüp giderek sekülerleÅŸmekle oluyor, ağır ağır oluyor ama oluyor. Buna; “Kur’an da okuyabilen saÄŸcı görünümlü hybrid CHP adayı” eklenince, biraz da patates pahalanınca muhafazakar ÅŸehirlinin AK Parti’den vazgeçmesi kolaylaşıyor, mührü CHP adayına basarkan eli titremiyor. Ben ÅŸaşırmıyorum.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.