Sosyal Medya

Güncel

Gençlerin dindarlığında internet ne kadar etkili?

Prof. Dr. Hilmi Demir, Türkiye Gazetesi'nde yayınlanan köşesinde, dikkat çeken tespitlerde bulundu.



Demir, KONDA araÅŸtırma ÅŸirketinin 10 yılda yaptığı iki ayrı araÅŸtırma sonucuna göre gençlerin dindarlık oranında azalma olduÄŸunu kaydetti. 

Ä°nternet kullanımının bunda etkili olduÄŸunu vurgulayan Demir ÅŸunları söyledi:

"Bu gençlerin hikâyesi Özallı yılarla baÅŸlıyor. Aynı zamanda bu nesil internete doÄŸmuÅŸ bir nesil. Enformasyon miktarının giderek arttığı, herkesin her gün her saat eriÅŸilir olduÄŸu bir çaÄŸa doÄŸdular. Maalesef bu ileri teknoloji çağının çocuklarımıza neler yaptığını, neler yapabileceÄŸini kavramakta geç kaldık.  "Ne yani, ileri teknoloji çağının gençlerimizi daha az dindar yaptığını mı, iddia ediyorsunuz?" dediÄŸinizi duyar gibiyim.  Evet, hatta daha fazlasını söylüyorum."

Gençlerin, kalıcı olarak soyut ÅŸeyleri öÄŸrenmeleri zorlaşıyor

Demir, bir yazara atıfta bulunarak "Sürekli açılıp duran ileti pencereleri, akıllı telefonlar, sosyal medya ve video oyunları, Youtube algoritmasının genç beyinleri iÄŸfal ettiÄŸini söylüyorum. Çağın en büyük hastalığı hâline gelen dikkat dağınıklığı ve odaklanma sorunu gençlerin kalıcı olarak soyut ÅŸeyleri öÄŸrenmelerini ciddi anlamda zorlaÅŸtırıyor." diye devam etti. Demir ÅŸunları söyledi:

"Sürekli eriÅŸilebilirlik, davetsiz bildirimler, daldan dala atlamayı kolaylaÅŸtıran özellikler, sanal gerçeklik alanında oluÅŸturulan kült imgeler zihnimizin gerçeÄŸe odaklanmasını güçleÅŸtiriyor. Teknolojiyle büyüyen gençler dağınık bir zihin durumunu yaşıyorlar. Etrafınıza bir göz gezdirin, hem telefonuyla oynayan hem de karşısındaki ile sohbet eden, göz ucuyla da etrafını süzen insanlar göreceksiniz. Ä°ÅŸte buna "sürekli kısmi dikkat ve çoklu görev geçiÅŸi" diyoruz. Bunun yol açtığı etki ise, odaklanamama ve dikkat dağınıklığı ÅŸeklinde dönüyor bize. Yapılan bir araÅŸtırmaya göre, çok önemli olduÄŸu söylendiÄŸi hâlde öÄŸrenciler üç ile beÅŸ dakikadan fazla bir konuya odaklanamıyorlar."

Demir yazısında şunlara temas etti:

"DüÅŸünmeyi, tefekkür etmeyi, zikri kaybediyoruz. Manevi dünyamız erozyona uruyor."

"Eskiden altını çize çize okuduÄŸumuz, uzun uzun not ettiÄŸimiz bilgileri, ÅŸimdi hızla göz gezdirip geçiyoruz. DüÅŸüncelerimizi iletmek için yazı yazmak yerine, kısa fragmanlar kullanıyoruz. Mektup yerine kısa bir e-Posta yollamakla yetiniyoruz. Twitter ilk çıktığında 140 karakterle nasıl yazarız diye düÅŸünüyorduk, artık fazla bile geliyor. Peki, ne mi oluyor? Sabrımız kalmıyor, tahammülü, beklemeyi unutuyoruz. AceleciliÄŸimiz her ÅŸeye yansıyor. DüÅŸünmeyi, tefekkür etmeyi, zikri, uzun uzun kendimizi dinlemeyi, sukutu nefsi kaybediyoruz. Kısacası manevi dünyamız erozyona uÄŸruyor."

"Yeni Zelanda saldırganında gördüÄŸümüz gibi internet üzerinden radikalleÅŸen binlerce genç var."

"Tüm bunlar olurken yapayalnız olduÄŸumuzu anlıyoruz. Neden mi? Çünkü artık çocuklar ailelerin deÄŸil. Aile bir çocuÄŸun geliÅŸimi ve eÄŸitimi için çevresel faktörlerden sadece birisi. KuÅŸkusuz en önemlisi ama sadece aile artık hiçbir anlam taşımıyor. ÇocuÄŸun ve gencin yetiÅŸmesinde okul, arkadaÅŸ çevresi ve sosyal medya artık eskisinden çok daha fazla rol oynuyor. Yeni Zelanda saldırganında gördüÄŸümüz gibi internet üzerinden radikalleÅŸen binlerce genç var. Çocuklarımızı yalıtılmış mekânlarda, Kolejlerde eÄŸitmeyeceÄŸimiz bir dünya var. Ä°mam Hatip’e göndererek dindar olarak yetiÅŸtirmeyi düÅŸündüÄŸünüz çocuÄŸunuzun elindeki akıllı telefon ve internet ağı, ona öÄŸretmek istediÄŸiniz dünyayı kökten sarsabilecek bilgilerle dolu. Dünya artık duvarlar öremeyeceÄŸiniz kadar ÅŸeffaflaÅŸtı. Ve en kötüsü biz bu dünyaya hazırlıksız yakalandık."

"ÇocuÄŸun biliÅŸsel geliÅŸimi ile ahlaki geliÅŸimi arasında oldukça yakın bir iliÅŸki vardır. 0-6 yaÅŸ ise bunun için en uygun dönemdir. Türkiye dijital çağın çocuklarını 1980’den kalma yöntemlerle yetiÅŸtiren bir ülke olmayı tercih edemez. Maalesef bu konuda en kötüsünü yaparak Türkiye; din eÄŸitimi ve deÄŸerler eÄŸitimi gibi alanları uzun süre FETÖ’cülere teslim ederek bu alanı istedikleri gibi kullanmalarına izin verdi. Örgüt, din eÄŸitimini kendi istediÄŸi ÅŸekilde bir nesil yetiÅŸtirmek için özellikle kullandı. Örgüt içi hazırlanan “Nasıl Anlatalım” adlı 1986 yılında basılan eser bu açıdan oldukça önemlidir"

Deccal videoları izleten din dersi hocaları

"Özellikle din bilgisi öÄŸretiminde her gün karşılaÅŸtığım örnekler beni daha fazla endiÅŸelendiriyor. Lisede "deccal" videoları izleten din dersi hocaları, "Sünnet namazı diye bir ÅŸey yoktur" diyen ortaokul öÄŸretmeni, SelefîliÄŸi tavsiye eden meslek dersi hocaları, mealciliÄŸi öven lise hocaları, hâsılı öÄŸrencinin deÄŸil akademik bir ortamın bile konusu olamayacak konuları sınıflara taşıyan meslektaÅŸlarımız gençlerimiz üzerinde ciddi yaralar açmaktadır. Bu nedenle öncelikle din konusunda gençlerle buluÅŸacak öÄŸretmenlerin yeterliliÄŸini doÄŸru bir ÅŸekilde planlamak zorundayız."

"Dindarlıktan çok daha önce kazanılması gereken ahlaktır"

DiÄŸer bir mesele de dindarlıktan çok daha önce kazanılması gereken ahlak meselesidir. Dindarlığın her ÅŸeyden önce bir ahlak eÄŸitiminden geçtiÄŸi dindarlığa giden yolun ahlaklı olmakla baÅŸladığını kabul etmeliyiz. Hazreti Peygamberin (sallallahü aleyhi ve sellem) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” sözünün anlamını eÄŸitim sistemimize uygulamadıkça din eÄŸitimi sorunu hiç çözülmeyecek. Müslümanlık açısından ahlak kesbi kazanılmış bir davranış biçimidir. Ä°mam-ı Gazali Hazretlerinden Kınalizâde Ali Efendi’nin Ahlak-ı Alâi’sine kadar hepsi ahlakın öÄŸrenilen ve nesillere aktarılan bir davranışlar sistemi olduÄŸunu söylemiÅŸlerdir. Dolayısıyla insan varlığı dünyaya gelirken iyiye, güzele meyilli olsa bile bu, zamanla kazanılan bir ÅŸeydir. Bizi ahlaklı yapan ÅŸey eÄŸitimdir.

Mart 2011'de Japonya’da, Fukushima Daiichi Nükleer Santrali'ndeki erime sonucu büyük deprem olmuÅŸtur. Birçok medya muhabiri, en büyük tahribata yol açan alanlarda bile yaÄŸmalamanın olmamasını ÅŸaÅŸkınlıkla izlemiÅŸtir. Bunun sebebi konusunda uzun tartışmalarda, Japon okullarındaki ahlak eÄŸitiminin bunda önemli bir rolü olduÄŸu söylenmiÅŸtir. Bu konuda hazırlanan bir çalışmada Japonya’da insanların ihtiyacı olduÄŸu hâlde dağılan dükkânlara girip baÅŸkasının malını almamasının sebepleri arasında ÅŸunlar sayılmıştır:

Ailedeki eÄŸitim; okulda ahlaki eÄŸitim; TV ve gazeteler gibi sosyal medyanın ahlaki deÄŸerleri aktarımı; Japon halkının toplum tarafından inÅŸa ettiÄŸi dayanışma ve Japon halkının günlük hayattaki deÄŸer bilinci ve davranışı... Åžimdi gelin bunlar açısından kendi toplumuzu deÄŸerlendirelim.

Teknolojinin sert rüzgârları arasında yol bulmaya çalışan gençlere kılavuzluk etmede yetersiz kalan ve onları tanımadıkları derin sulara gönderen eÄŸitmenler; her gün toplumda sosyal medyada karşılaÅŸtıkları karikatürize edilmiÅŸ fetvalar; din ve gelenek eleÅŸtirileri, yüceltilen ÅŸiddet motifleri; okült ve kült öÄŸretiler; elinde silahla adam öldürmekten baÅŸka bir yeteneÄŸi olmayan dizilerin kahraman figürleri… Tüm bunlar arasında eÄŸer yüzde elli bir dindar, inançlı ve millî bir gençlik varsa bu ülkede öpüp başıma koymayı tercih ederim. Ve kuÅŸkusuz her türlü eksikliÄŸine raÄŸmen fedakârca öÄŸrencilerine örnek olmaya çalışan öÄŸretmenlerimizi de saygıyla anmak isterim...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.