Kürsü
Hüseyin Akın: Sade insanın sıradanlaşması gibi acımasız bir tutumla karşı karşıyayız
Follow @dusuncemektebi2
Hüseyin Akın- Milli Gazete
Herkes isminin altı çizilsin istiyor.Ünlülerle fotoğrafta öne geçmek için yanındakilere dirsek vurmakta hiçbir beis görmüyor.
İnsan neden ünlü olmak, ün peşinde koşmak ister?
Bu o kadar yaygın bir durum haline geldi ki neredeyse halinden memnun tek bir kişi göremez hale geldik.
Yediden yetmişe herkes ünlü olmak için olmadık gayretler içerisine giriyorsa görünür olmanın tek yolunun bu olduğu sonucunu akla getiriyor.
Umursanmak, dikkate alınmak, insan yerine konulmak için olduğun gibi görünmek yetmiyor artık. Yeni görüntü ve imajlarla, statü ve de atraksiyonlarla insanların ne yapıp edip seni görmelerini sağlayacaksın.
Toplumda sadece ünlülerin sözü dinleniyor çünkü.
Reklâmlarda, kamu spotlarında, davetlerde, cemiyetlerde hep onlar yer alıyor.
Memleketi yönetenler sofralarını, özel uçaklarını onlara açıyor.
Para kazanılıyorsa şayet, bu sadece karın doyurmak için değil, paranın sağladığı etki gücüyle bir adım öne çıkabilmek içindir.
Makam mevki kavgasının altında da bu tesir oluşturma şehveti yatmaktadır.
Oturduğun koltuk ne kadar yumuşak ve derin ise adına halk denilen kalabalıklardan ayrıcalıklı bir yere sahipsin demektir.
Siyasetçi yetmez, ünlü siyasetçi; iş insanı olmak kâfi değil, ünlü iş insanı; doktor olmak çok sıradan, ünlü bir doktor olmanız gerekiyor. Yoksa kalabalıklar arasında yüzünüz kaybolup gidecektir.
Bilinmek isteği ne yaman bir istektir. Bilmek isteğinin bile önüne geçer. Bütün maksat şu egoyu arzuladığı şu soru cümlesiyle adamakıllı doyurmaktır: “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?!”
Şimdilerde “ün” dediğimiz şeyin yerini popülerlik aldı. Ünlü olan kişilerin birçoğu popüler değildir. Zira popüler olanın tanınırlığı üzerine teksif edilen cereyanla doğru orantılıdır. Popülerlik organize bir oluşumdur. Ünlü olmak ise daha kurallarına uygun tabiri caizse hudayinabit bir durumdur.
Şayet içinde bulunduğunuz koşullar ünlü olmanıza imkân vermiyorsa bu açlığınızı popülerlikle bir ölçüde giderebilirsiniz. Tabii bir süre sonra sesinizi kendinizden başka kimsenin duyamaz hale geleceğine hazır olmanız şartıyla.
Tanınma arzusu öyle kuvvetli bir arzu haline geldi ki sosyal medya bu arzuyu beslemek için gece gündüz nöbette bekliyor.
“Gün gelecek herkes on beş dakikalığına meşhur olacak” demişti Andy Warhol tarihler 1960’ı gösterirken.
Bu söz kehanet değil, tam da bugünün sosyal medya mecrasına işaret ediyor.
Takipçi sayıları ile, paylaştıkları bir fotoğraf ya da video ile milyonların ilgisini çeken o kadar çok insan var ki.
Bu tanınmışlık arzuyu tatmin etmek yerine inadına kışkırtıyor.
Kısa süreli tanınmışlık yanıp sönen ışık gibi bir şey.
Konferanslara, panellere, söyleşilere meşhur ve popüler kişileri çağırmak neredeyse hiç yadırganmıyor.
Mesajın ünlü bir ağızdan aktarımının tesir gücü daha mı fazla acaba?
Belki tesir olabilir, fakat bu tesirin kalıcılığı konusunda pek iyimser değilim.
Sade insanın sıradanlaşması gibi acımasız bir tutumla karşı karşıyayız.
Mademki şöhret afettir, öyleyse bu afetin enkazı altında ne arıyoruz?
Henüz yorum yapılmamış.