Sosyal Medya

Kürsü

Gökhan Özcan: Ben ipini koparan bir uçurtma gibi gökyüzüne doğru yükselmek istiyorum

Gökhan Özcan- Yeni Şafak



''Sürekli herkesin baktığı yere bakmaktan zihni tutulanlar” dedi beyaz saçlı adam, “nasıl oluyorsa her baktığı yerde herkesten farklı bir ÅŸey gördüÄŸüne inanıyor.”
 
Gösterdikleri yere bakıyoruz. Oraya kilitlenip kalıyoruz, baÅŸka bir yere bakamıyoruz. BaÅŸka bir ÅŸey düÅŸünemiyoruz. BaÅŸka bir ÅŸey merak edemiyoruz. Oraya bakan kiÅŸiden baÅŸka biri olamıyoruz. Oraya bakan milyonlarca bakıştan baÅŸka bir bakışa sahip olamıyoruz. Oraya saplanıp kalıyoruz. Sonra zaman doluyor, baÅŸka bir ÅŸey gösteriyorlar, oraya bakıyoruz, orada donup kalıyoruz, donup kalıyor bakışımız, bir yerden bir yere akışımız. Her gün üç beÅŸ ‘ÅŸey’ belirleniyor, hepimiz oraya bakıyoruz, baÅŸka her ÅŸeyden kopuyoruz. Nedir o üç beÅŸ ‘ÅŸey’? Ä°tip kakmaya müsait sözler, deÅŸip kanatılabilecek ayıplar, doÄŸru hissettirebilecek yanlışlar, vurup kırmaya amade duygular, efsunlu banallikler, ucuz gülmelikler, sığ lafazanlıklar ve bütün bunları aÅŸan kiÅŸilik bozuklukları... Bize bir ÅŸey gösteriyorlar, oraya bakıyoruz. Ä°nsanın karanlık yüzünde kilitli kalıyoruz. Hayat bakmadığımız her yerde olanca gürlüÄŸü, güzelliÄŸi ve renkliliÄŸiyle akıp gidiyor. Biz izan geçirmez inatlarla, köÅŸeye kıstırılmış zihinlerle, çürüten ısrarlarla hayatın olmadığı yere bakıyoruz. Ä°çimizin bütün insanca bakışlarını tutup tutup kör kuyulara atıyoruz. Hayatın olmadığı yere doÄŸru durmadan akıyor, akıyoruz. Ve bütün bu katıksız esaret bizim başımıza sarılı deÄŸilmiÅŸ gibi, her gün üç kuruÅŸluk oyalamalar için ÅŸuursuzca hayatın elini bırakıyor, bırakıyoruz.
 
“MeÅŸgul olanlarda ekseriyetle daha yüksek bir meÅŸguliyet eksikliÄŸi vardır... Bu açıdan tembeldirler. MeÅŸgul olanlar, mekaniÄŸin ahmaklığı uyarınca, bir taşın yuvarlanışı gibi yuvarlanıyorlar” diyor Nietzsche, ‘Ä°nsanca, Pek Ä°nsanca’ kitabında.
 
Ben ipini koparan bir uçurtma gibi gökyüzüne doÄŸru yükselmek istiyorum. Ben her sabah yanımdaki yöremdeki diÄŸer çiçeklerle birlikte çiçek açmak istiyorum. Ben neÅŸeli bir ÅŸelale olmak için kendini hiç düÅŸünmeden kayalıklardan aÅŸağıya bırakan küçük bir dereyi anlamak istiyorum. Ben su birikintilerinde ufka doÄŸru yelken açmak istiyorum. Ben evimi bir ÅŸarkının nakaratına taşımak istiyorum. Ben yaÄŸmur olup küçük çocukların avuçlarında birikmek istiyorum. Ben saatimi hayallerime kurmak istiyorum. Ben doÄŸan her günle yeniden doÄŸmak istiyorum. Ben aldığım her nefesin içini hayatla doldurmak istiyorum. Ben her baktığım yerde daha önce hiç görmediÄŸim bir ÅŸey görmek istiyorum. Ben gördüÄŸüm her ÅŸeyle büyümek, çoÄŸalmak, zenginleÅŸmek ve enginleÅŸmek istiyorum.
 
“Görmeyi öÄŸreniyorum. Sebebini bilmiyorum fakat her ÅŸey bana daha derinden giriyor ve her zaman vardıkları noktada artık kalmıyorlar. Hakkında hiçbir ÅŸey bilmediÄŸim bir iç tarafım var. Her ÅŸey oraya doÄŸru gidiyor. Orada neyin meydana geldiÄŸini bilmiyorum” diye yazmış Rilke, derin kitabı ‘Malte Laurids Brige’nin Notları’nda.
 
Bir de ÅŸunu düÅŸünün;
 
yaÅŸamaya deÄŸer hemen hiçbir
 
şey yaşamadığını hayatının son anında anlayan biri ne hisseder?
 
Kendi bakışını kaybetmemek için, herkesin baktığı yere hiçbir zaman bakmayan insanlar da var.
 
“Cana lazım olmayana uzun uzun bakmayagör” dedi
 
meczup, “olur sonra iki
 
gözün bakmaya kör!”

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.