Güncel
Yasin Aktay: Lideri izleyenler artık bu karizmaya inanmaktan ziyade o karizmadan faydalanmanın telaşına düştü
Follow @dusuncemektebi2
Yasin Aktay- Yeni Åžafak
Her ÅŸeyden önce yüzde 53,3’lük bir çoÄŸunluÄŸu belediye yönetimlerindeki 25 yılında, iktidardaki 17. yılında alabiliyor olmak büyük bir siyasi mucize sayılır. Ancak gerek lider ErdoÄŸan’ın halen dipdiri olan karizması, alabildiÄŸine aktif ve baÅŸarılı liderliÄŸi, gerekse de Türkiye’de bu iktidar süreci içinde ortaya koyduÄŸu baÅŸarılarla karşılaşıldığında bunun karşılığının çok daha fazla olmasını bekliyor insan.
Üstüne bir de Türkiye’nin ÅŸu andaki uluslararası konjonktürde oynadığı rol ve bu role karşılık maruz kaldığı saldırılara karşı harekete geçmesi gereken milli duyarlılıklar eklendiÄŸinde AK Parti’nin bu seçimlerde aldığı oy yine onu rakiplerine karşı açık ara birinci parti yapmaya devam ediyorsa da, hak ettiÄŸi kesinlikle bundan daha fazlasıydı. Yani alınan oylar baÅŸkalarıyla deÄŸil kendi hak ettikleriyle karşılaÅŸtırılmalı.
O halde bu seçimlerin analizini bir de bu soru muvacehesinde deÄŸerlendirmek lazım: AK Parti’yi hak ettiÄŸi oyları daha fazla almaktan engelleyen ne oldu?
Dikkat edin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde arka arkaya bu düzeyde bir oy sürekliliÄŸini bu kadar süre muhafaza eden tek parti AK Parti. Neticede yine her iki kiÅŸiden birinden daha fazlasının desteklemeye devam ettiÄŸi bir parti Buna raÄŸmen ona dair, adaylara dair, söylemlerine dair, son zamanlardaki bazı uygulamalarına dair, teÅŸkilatlarının yorgunluÄŸuna ve halktan uzaklaÅŸmalarına dair ÅŸikayetlerin de artık ÅŸüyu bulmaya baÅŸlamış olduÄŸu bir parti.
Bu ÅŸayiaların tamamının boÅŸ olduÄŸunu, rakip partilerin propagandalarına dayanıyor olduÄŸunu kimse söyleyemez. Ciddi bir karizma rutinleÅŸmesi veya asabiye entropisinin yaÅŸandığı su götürmez bir gerçek. “Asabiye entropisi” artık insanların deÄŸerleri için deÄŸil, maddi kazanımlarını korumak için motive oldukları, yani siyaseten iyice tutuculaÅŸtıkları bir süreçtir. Belli deÄŸerler için fedakarlığın önplanda olduÄŸu karizmatik dönemlere özgü ruh ve motivasyon yerini insanların maddi kazanımlarını korumaya hasrettikleri bir tutuculuk alıyor ve bu bütün siyasal davranışlara veya etiÄŸe sirayet ediyor.
Liderin karizması hala yerli yerinde, taptaze ve canlı. Ancak onu izleyenler artık bu karizmaya inanmaktan ziyade o karizmadan faydalanmanın telaşına düÅŸmüÅŸlerdir.
Aslında belki o karizmaya inananlar ile o karizmayı sömürmeye çalışanlar arasındaki rekabet ikincilerin lehine ağır basmaya baÅŸlamıştır. Çünkü ikinciler her zaman daha maharetli, daha hırslı ve daha ısrarcı, istediklerini elde edinceye kadar hiçbir etik kural tanımaksızın takipte daha istikrarlıdırlar.
Ne yazık ki, son zamanlarda çok yaygın bir gözlem, partinin zihniyet veya kiÅŸilik profilinden iyice uzak olanların gerek adaylık yarışlarında gerek AK Parti’nin yerel yönetim kadrolarında köÅŸe baÅŸlarını tutma baÅŸarısını bir ÅŸekilde daha fazla gösterdiklerini anlatıyor. Elbette o alanda da bir yarış ve imtihan var ve o imtihanlarda da soruları çalmak, deÄŸerlendirenleri ayarlamak gibi yollar mümkün. AK Parti’ye bu yolları asla yakıştırmayanların hiç akıl edip baÅŸvurmadıkları bu yollar hiçbir etik deÄŸeri olmayanlar için maalesef sonuna kadar açık.
Neticede, siyasetin her zaman Platonlara, erdemli yönetim peÅŸindeki bilgelere bir tür “Syracusse’tan dönüÅŸ trajedisi” yaÅŸatması mümkün, ancak tabii ki zorunlu deÄŸildir. Parti felsefesi, aday, teÅŸkilat, ve siyasi temsil uyumunun olduÄŸu yerlerde ne Kürt sorunu gibi bir sorunun ne de baÅŸka hiçbir faktörün AK Parti ile halk buluÅŸmasını engelleyemediÄŸinin en çarpıcı örnekleri Şırnak, Bitlis ve AÄŸrı’da sergilendi mesela. Bu örnekleri dikkatle izlemekte büyük fayda var.
Ä°bn Haldun’a veya Max Weber’e bakacak olursak bu dönemlerin bu ÅŸekilde müteselsil olarak yaÅŸanması kaçınılmazdır. Ancak Ä°bn Haldun iyi bir yönetimle hikmetli asabiye döneminin uzatılabileceÄŸi ve çok hayırlı bir raÅŸid yönetime dönüÅŸtürülebileceÄŸini söyler. Yeter ki, gidiÅŸat tarihsel bir perspektiften görülebilsin ve gereken tedbirler alınabilsin.
28 Åžubat’tan itibaren Türk siyasetine dair bir okuma olarak yazmış olduÄŸum “Karizma Zamanları” isimli kitabım bir açıdan henüz belediye baÅŸkanlığı ve hapisteki günlerindeki ErdoÄŸan’ın siyasi karizmasının sosyolojik bir analiziydi, ama onu yazarken de ÅŸu cümleleri eklemeyi ihmal etmemiÅŸtim:
“Karizma zamanları müjdeleyici bir analiz olmanın ötesinde, karizma zamanlarını yaÅŸayanlar için uyarıcı bir metindir. Karizma bazı sosyologlar ne derse desin, bir ülke için, bir millet çok büyük bir avantaj, büyük bir nimet, ama kıymeti bilinip iyi deÄŸerlendirilmediÄŸinde rutinleÅŸmesi veya tükenmesi mukadder bir dönem olarak kalır.”
Recep Tayyip ErdoÄŸan 1994 yılında yüzde 25 gibi bir oyla Ä°stanbul BüyükÅŸehir belediye baÅŸkanlığını aldığında, çok büyük bir baÅŸarı hikayesi ve bir karizmanın yükseliÅŸinden bahsediliyordu. Oysa bugün aynı BüyükÅŸehir belediyesi aradan geçen çeyrek yüzyıla raÄŸmen, iktidarda yıpranma ihtimaline raÄŸmen, yüzde 48.6 oyla ve bütün rakiplerinin birleÅŸtiÄŸi bir bloÄŸa karşı sadece binde 1’lik bir oy farkıyla kaybedildiÄŸinde, birileri çoktan “ErdoÄŸan’ın düÅŸüÅŸü” hikayesine dört elle sarılmaya baÅŸlamış oluyor. Halbuki sonuç henüz belli olmuÅŸ deÄŸil. Her an binde 1’lik bir oy farkıyla ErdoÄŸan liderliÄŸindeki Binali Yıldırım seçimi alabilir ve bütün yorumlar tekrar yeniden ve farklı istikamette yazılabilir.
Her ne olursa olsun, ErdoÄŸan’ın hala olaÄŸanüstü düzeyde devam eden karizmatik liderliÄŸi, insan takatini aÅŸan cehdi, samimiyeti ve aÅŸkı çok daha fazlasını hak ediyor. Ä°stanbul’a yaptığı hizmetler, Ä°stanbul’a ve halkına karşı duyduÄŸu aÅŸkın karşılığı, bu seçimi binde 1 oy farkıyla alsa bile, çok daha fazla olmalı.
Bu hizmetler, bu karizma, bu aÅŸk ile mukabil takdirin karşılaÅŸmasını neyin engellediÄŸine çok daha iyi, çok daha dikkatli bakmak gerekiyor.
Bu ÅŸarkının burada bitmemesi, daha güzel melodilerle çok uzun süre devam etmesi gerekiyor. Biz yeterince farkında olmasak da mazlum dünya bizden çok ÅŸey bekliyor.
Henüz yorum yapılmamış.