Sosyal Medya

Güncel

Yıldıray Oğur: Seçmeni sandığa taşıyan motivasyon partisini iktidara taşımaktan çok, karşıt partinin iktidarını engellemek

Yıldıray Oğur - Karar



Hayır gazete yanlışlıkla seçim sonrası için yazılmış bir yazıyı basmadı. Günleri de ÅŸaşırmadınız, bugün Cumartesi. Hile de yapılmadı, aslında henüz açılmış bir sandık da yok.
 
Ama sandıklar açılmadan bile ortaya ciddi bazı sonuçlar çıktı.
 
Ä°lk sonuç Türkiye siyasetinin tamamını ilgilendiriyor. 
 
Türkiye’de seçmenler artık pozitif deÄŸil negatif oy kullanıyor. Oylar gönülden deÄŸil, taktiksel.
 
Seçmeni sandığa taşıyan esas motivasyon artık rasyonel bir tercih olan partisini iktidara taşımaktan çok, karşıt partinin iktidarını engellemek.
 
Bunun farkında olan Cumhur Ä°ttifakı’nı oluÅŸturan partiler, seçim kampanyası boyunca parti kimliÄŸini, icraatları, vaatleri bir kenara bıraktı, bütün söylemlerini karşı ittifakı terör örgütleriyle yan yana göstermek üzerine kurdu.
 
 
 
İki ay boyunca kendilerine neden oy verilmesi gerektiğini anlatmak yerine karşı cepheye neden oy verilmemesi gerektiğini anlatmayı tercih ettiler.
 
2011 seçimlerinin meÅŸhur “aynı yoldan gelmiÅŸiz biz, aynı sudan içmiÅŸiz biz” ÅŸarkısı, bu kez karşı cepheye doÄŸru söylenen “aynı yoldan gelmiÅŸler, aynı sudan içmiÅŸler” saldırısına dönüÅŸtü.
 
Seçimi yine kimlik nüfus sayımına çevirmek için, beka, bayrak, ezan gibi siyaset üstü meseleler üzerinden siyaset yapıldı. 
 
Kazanmak için iktidar bloÄŸundan oy almak zorunda olan muhalefet bloÄŸu ise kampanya boyunca dilini sertleÅŸtirmekten kaçındı, “iktidara bir ders vermek lazım”ın ötesine geçmedi. 
 
Ama onlar da benzer biçimde siyasetten kaçtılar. Seçim kampanyasında parti kimliÄŸi, logosu afiÅŸlerde neredeyse saklandı, siyasi tartışmalara girmeyen, parti kimliÄŸinden bahsetmeyen adayların adları ön plana çıkarıldı.
 
Hatta CHP reklamlarında altı oklu logonun üstü sarmaşıklarla, çiçeklerle kapatılarak modifiye edildi.
 
En görünür olan adaylar Ä°stanbul’da Ekrem Ä°mamoÄŸlu ve Ankara’da Mansur YavaÅŸ, neredeyse bağımsız adaylar gibi davrandılar.
 
Ä°mamoÄŸlu kampanyasına ErdoÄŸan’la görüÅŸerek baÅŸladı. Ä°ki aday da kendilerini siyasi tartışmalara çekecek bütün salvoları taca atarak savuÅŸturdu.
 
Aslında bütün bunlar taktiksel olarak doÄŸruydu. Ama aynı zamanda partilerin artık seçmeni heyecanlandırmadığının, hatta parti kimliklerinin siyasette bir yük haline geldiÄŸinin de bir göstergesiydi.
 
Türkiye’de  mevcut partiler artık büyük ölçüde topluma söyleyeceklerinin sonuna gelmiÅŸ, ancak hasımları üzerinden kendisini tanımlayabilen, hikayesini tüketmiÅŸ partiler. O yüzden yarın akÅŸam sandıklardan kim galip çıkarsa çıksın, kazanan bir parti ya da bir ideoloji olmayacak.
 
Henüz açılmayan sandıklardan çıkan ikinci sonuç da bununla ilgili.
 
Yarın akÅŸam sonuç ne olursa olsun, Millet Ä°ttifakı’nın kampanya baÅŸlarken çok da tanınmayan Ä°stanbul ve Ankara adayları, biri eski BaÅŸbakan olan rakiplerine ve neredeyse bütün medyaya karşı yarışı sonuna kadar baÅŸa baÅŸ götürmeyi baÅŸardı.
 
Çok tanıdık bir baÅŸarıydı bu. Sonucu bilmiyoruz ama tarih üzücü ve korkutucu bir ÅŸekilde tekerrür etti.
 
1994’de devletin yargısıyla, medyasıyla Refah Partisi adaylarına yaptıklarını, bu kez o Refah adaylarının hakim olduÄŸu devlet, yargısı ve medyasıyla CHP adaylarına karşı yaptı.
 
94 seçimlerden önce kaçak gecekondu haberleriyle hem medya hem yargı tarafından sıkıştırılmaya çalışılan ErdoÄŸan’ın başına gelenlerle, Mansur YavaÅŸ’ın başına gelenler arasındaki benzerlik, 94’te  Ecevit’in ErdoÄŸan’a yaptığı adaylıktan çekilme çaÄŸrısını, 2019’da  Bahçeli’nin YavaÅŸ’a yapmasıyla bir dejavuya dönüÅŸtü.
 
90’larda laik seçmen, “eÄŸer oy vermezsen gelirler” diyerek ErdoÄŸan’ın, Åževki Yılmaz’ın eski kasetleriyle korkutulurdu, 2019 yılındaki seçimlerin son günlerinde muhafazakar seçmen fanatik laiklerin baÅŸörtülü kadınlara hakaret videolarıyla korkutuldu.
 
Toplumun ‘bug’ını bulmuÅŸ siyasetçiler çeyrek asır sonra da “EÄŸer uslu bir çocuk olmazsan öcüler seni yer” taktiÄŸini kullandılar, yaramaz çocukları öcülerle terbiye etmeye çalıştılar
 
Bu talihsiz deÄŸiÅŸ tokuÅŸta sabit kalan sadece Hürriyet gazetesi oldu.
 
Sandıklar açılmadan kaybedenler listesinin başında o yüzden yine geleneksel medya var.
 
Medyayı bir siyasi propaganda aracı olarak kullanmak, propagandanın ve tarafgirliÄŸin gözünü çıkarmak, medyanın bir haber, bilgi ve yorum kaynağı olarak en çok ihtiyaç duyduÄŸu güvenilirlik ve itibarını bir kere daha örselemekle kalmadı, bu itibarı çok umursamayanların beklediÄŸi siyasi faydayı da saÄŸlamadı.  
 
Çok daha az paralara, Temel fıkraları anlatan bir komedyeni, üniversite, belediye dolaÅŸan bir dava adamına çevirmek siyaseten daha etkili oldu.
 
Ve daha sandıklar açılmadan seçimin en ciddi sonucu:
 
Seçime bir hafta kala, iktidar sözcüleri ve medyası ülkede ciddi sorunlar olduÄŸunu kabul edip, halkın iktidara küskün ve kırgın olması için haklı sebepleri olduÄŸunu teslim ettiler. 
 
Hatta “seçimlerde iktidara ders vermek” sözüne karşı “ders verecek bir ÅŸey yok” demek yerine,  “ders vermenin zamanı deÄŸil” dendi.
 
Hatta daha ileri gidip, ÅŸimdiye kadar pek de dillendirilmemiÅŸ, dillendirenlerin başına pek hayırlı iÅŸler gelmemiÅŸ ÅŸikayetler, eleÅŸtiriler, sonu “ ama ÅŸimdi ders zamanı deÄŸil” diye biten paragraflarda ard arda sıralandı.
 
Demek ki Türkiye’de ciddi sorunlar varmış.
 
O ciddi sorunlar, eleştiriler halkı ders vermek noktasına getirmiş.
 
Her hatayı hararetle savunmak ya da susmak marifet değilmiş.
 
Her eleştiriye de algı operasyonu, algıya oynamak, algı yapmak dememek gerekirmiş.
 
Seçimin son haftası deÄŸil, zamanında bunları dillendirenler de hain, ÅŸahsi hesaplarıyla hareket eden, birilerinin adamları olmayabilirmiÅŸ.
 
Tabii sandıklar açıldıktan sonra, yine atı alan Üsküdar’ı geçmiÅŸ olabilir, bu sözler, eleÅŸtiriler unutulabilir, her ÅŸey eskisi gibi devam edebilir.
 
Ama açılmayan sandıktan bile çıkan bu sonuçlar, gardı düÅŸen siyasetler, hesap soran buyurganlıkların yerini ricalara bırakması, eleÅŸtirilere hak verilmesi sandığın ve demokrasinin sihirli gücünün bir sonucu.
 
Sivil toplumun, siyasi partilerin çok güçlü olmadığı Türkiye’de toplum iktidarlara mesajını hep sandıkta, sessizce ve gizlice vermeyi tercih etti.
 
Maalesef bugünkü ÅŸartlar çok daha kısıtlı.
 
Türkiye’de güçlü bir muhalefet yok. Meclis hesap sorma, denetleme kabiliyetlerini kaybetti. O yüzden vekiller arkalarına bakmadan belediye baÅŸkan adaylıklarına koÅŸtular.
 
Yargısal denetim ve bağımsızlık artık uzak diyarların henüz ithal edilmemiÅŸ tropikal meyvesi hükmünde.
 
Geleneksel medyanın hali ortada. En ufak eleÅŸtirilerin sonu bile iÅŸinden olmakla, ekran yasakları ile bitiyor. 
 
Sivil toplum zaten hep zayıftı, ÅŸimdi daha da zayıf, etkisiz, korkutulmuÅŸ durumda. 
 
Bugün sandık toplumun elinde kalmış son koz. Bir milletin sesini yukarıdakilere duyurabileceÄŸi son imkan. 
 
O yüzden bu topluma en azından sandığı çok görmeyin. 
 
Son beÅŸ yılda yedinci seçimini yapacak ülkede diyeceÄŸi olan, Pazar günü sandığa gidip söylesin.
 
Çünkü bundan sonra 4.5 yıl boyunca seçim yok, tekrarı yok, telafisi yok.
 
Daha sandıklar açılmadan bizi demokrasiye yaklaÅŸtıran, toplumun sesini iktidarlara duyuran seçimin kıymetini bilelim...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.