Kürsü
Ali Haydar Haksal: İnsanlığın İslâm’ın öz ruhuna ve hakikatine ihtiyacı var
Follow @dusuncemektebi2
Ali Haydar Haksal- Milli Gazete
Zamanın sokaklarını ve hayatın alanlarını daraltan insan. İnsana ve kendine cehennem olan da insan.
Tarihin her döneminde insan kendi sınavıyla yaşıyor. Her dönemin kendine özgü zorlukları var. Geçmiş yaşanmış bir geçmiştir. Gelecek ise bir bilinmez olarak önümüzde duruyor. Geçerli olan içinde bulunulan andır. Ânın içinde var olma, kendini bilme ve anlama bilinci.
İnsanın insana güvenmediği bir dönemdeyiz. İnsan birbirine sevgiyle değil kuşkuyla, her bakışın bir hesabı var duygusuyla bakıyorsa insanlık adına önemli bir sorun var demek ki.
İnsanı bu duruma iten ya da böyle bir hayat anlayışına sürükleyen ne? Neden manevi duygulardan, yoksun. Neden haram, helâl, iyi doğru, güzel çirkin ayrımından yoksun.
İnsanın insanı kırdığı, döktüğü, ezdiği, horladığı bir zaman. Zamanı ve dönemi kirleten de.
Peygamberimiz ve dört halifenin yaşadığı dönem asr-ı saadettir. Yani mutluluk ve huzur asrı. İnsanlığın yolunun aydınlatıldığı, karanlıkların dağıtıldığı dönem. Öncesi döneme cahiliye dönemi denir. O toplumun cehaletinin nedeni bilgisizlikleri mi, yoksa dünyadan habersizlikleri mi? O dönemde bilgi düzeyi bilindiği gibi sıfır değil. Dönemde şiir çok güçlü. Düşünün ki Lebid, Hasan bin Sabit, Kab bin Züheyr gibi Müslüman olmuş olan şairler gibi şirk içinde olan şairler var. Şiir çok güçlü, şiiri güçlü olan topluluklar milletler güçlüdürler, bilgi ve duygu sahibidirler. Cehaletleri inkârda, şirkte ve aşırılıklardadır. Müslüman olanlar ise kurtuluşa erenlerdir.
İnsanlığın karanlık ve aydınlık dönemleri var. Bugün insanlık hemen her alanda bilgi sahibi. Okur, yazar, medya aracılığıyla bilgi edinebiliyor. Genç kuşağın elindeki araçlarla dünyanın bir ucundaki bilgiye çok rahat ulaşabiliyor. Bu kadar bilgiye, eskilerin deyimiyle malumatfuruşluğu olan insan neden bu kadar cahil olabiliyor? Cehaleti bilgisizlik, bilinçsizlik ve duygusuzluk anlamında.
Şair millet duygu sahibidir. Şiir de bilgi ile söylenir. Büyük şairler metafizik duygu yüklüdürler. Materyalistler, dünyevi olanlar fizik ötesi duygudan, histen yoksun olduklarından şiirleri katı, sert ve sınırlıdır. Günümüz şiirsiz insanın hâli de böyledir. Hissiz, duygusuz ve katı, çıkarcı, bencil. Bunlar insanı materyalizme sürüklüyor. Sonu olmayan bir uçuruma.
Duygunun hem önemi var hem de tehlikeli bir yanı. Tehlikeli yanı savrulmaya hazır olması. Bugünün insanı en çok da bu özellikte. Savruluyor. Çünkü bilinç yoksunu. Tarih, medeniyet, kültür, din ve bilgi bilincinden yoksun.
İnsan sorumluluk duygusundan yoksun ise salt kendini düşünüyorsa, insanlığın sorunlarını paylaşmıyorsa bu insanlık için büyük bir tehlike. Bugün bu durum ciddî olarak var ve yaşanıyor.
İnsanı buraya sürükleyen ne? Asıl sorulması gereken soru budur.
Bir toplumu yönetenlerin, aydınların, söz sahibi kimselerin tutumları sonuçları belirliyor. İnsanın sürüklenişi nedensiz değil. Toplum adil yönetilmiyorsa, haksızlıklar yaşanıyorsa, insanın kimi kurum ve insanlara güveni azalıyorsa bunlar bir başlangıç ve süreç oluyor. İnsanlar kayırılıyorsa, birileri önceleniyorsa sorunlar katmerleniyor.
Zaman engindir, sonsuzdur. Kâinat yaratıldığı ilk günden itibaren var olan bir gerçektir. İnsan bu gerçeğin içinde akan bir varlık. Bir nehrin suları gibi, insanlık su damaları gibi değişiyor. Her insanın bir ömrü var. İnsan tekleri zaman içinde yaşadıkları dönemde vardırlar, ömürleri tamamlanır onların yerini başkaları alır. Kesintisizdir. Öyle ise zamandan çok söz konusu olması gereken insandır.
Zamanı insanın ruhunda karartan da insan aydınlatan da.
İnsanlığın İslâm’ın öz ruhuna ve hakikatine ihtiyacı var. Zamanın ve geleceğin aydınlığı buna bağlı. Aşk hâliyle geleceğine bağlanması gerekir. Yoksa bir bulamacın içinde savrulur, gider.
Henüz yorum yapılmamış.