Kürsü
Özlem Albayrak- Beka
![](resimler/detay/180842.jpg?1553834456)
Follow @dusuncemektebi2
Özlem Albayrak- Yeni Şafak
Ä°ki gün sonra seçim maratonu bitmiÅŸ, seçmen sandık başına gitmiÅŸ ve tercihini yapmış olacak. Bugüne dek seçim sürecine ve tartışmalara damga vuran temel konu ise, beka meselesi oldu. BaÅŸta CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan ve MHP lideri Bahçeli olmak üzere Cumhur Ä°ttifakı adayları ve destekçileri, ülkemizin ölüm-kalım mücadelesi içinde olduÄŸunu ve vatandaşın da sandığa bu bilinçle gitmesi gerektiÄŸini söyledi. Karşıt grup ise, haftalar boyunca, 31 Mart’ta sadece belediye baÅŸkanlarının seçileceÄŸini ve seçim kampanyalarının da yerel dinamiklere göre sürdürülmesi gerektiÄŸini savundu. –Ä°tiraf etmem gerekir ki- bu tartışmaları yüzümde hafif bir tebessümle izledim.
Çünkü, bugüne dek olan tecrübeler gösteriyor ki, Türkiye’deki seçmenin oy verme davranışı; genel seçimlerde de, yerel seçimlerde de üç aÅŸağı beÅŸ yukarı aynıdır. Nasıl ki, genel seçimlerde AK Parti seçmeninin en önemli oy verme nedeni ErdoÄŸan’sa, MHP’de Bahçeli’yse, CHP’de ise parti ise; yerel seçimlerde de AK Parti seçmeni ErdoÄŸan’ın tayin ettiÄŸi adaya, MHP seçmeni Bahçeli’nin gösterdiÄŸi adaya, CHP seçmeni de parti tarafından uygun görülen adaya oy vermek için sandığa gider. Elbette siyasetin saÄŸlıklı iÅŸlediÄŸi bir ülkede bunun böyle olmaması gerekirdi, ama bizde uzun zamandır böyle...
Zira, yerel dinamiklerin oy davranışını tek başına belirleyebilecek denli güçlü bir görünürlükle öne çıkabilmesi için merkezi siyasi yapının, ülkenin içinden geçtiÄŸi süreçlerin normalleÅŸmiÅŸ ve seçmeni teyakkuza sürükleyebilme potansiyelini kaybetmiÅŸ olması gerekirdi, oysa ülkemizde bu sözkonusu deÄŸil. Türkiye, daha iki buçuk yıl önce bir darbe giriÅŸimi geçirmiÅŸ karmaşık bir OrtaoÄŸu ülkesi. Onyıllar boyunca kutuplaÅŸtırılmış kitlelerin, yelpazenin iki ucundaki saÄŸ ve sol seçmenin karşılıklı barış saÄŸlamış olduÄŸunu söyleyebilmek ise hala imkansız. Evet, ülkemizin bir Ä°sveç olabilmesini isterdik, ama bırakın Ä°sveç’i, siyasi durumumuz kırık dökük Yunanistan’ınki kadar bile stabil deÄŸil.
Önceki gün internet sitelerinden birinde rastladığım bir videoda –hergün bir örneÄŸine rastlayabileceÄŸiniz sıklıkta sosyal medyaya düÅŸen nefret söylemlerinden sadece birini içeriyordu - Ä°zmir’den Ä°stanbul’a uçan ve indiÄŸi havaalanında karşılaÅŸtığı baÅŸörtülü çalışanların görüntülerinden hoÅŸlanmayan bir çaÄŸdaşın (!) hakaretleri yeralıyordu. Videodaki ilerici ve modern kiÅŸi, “Sarı Kurt” dediÄŸi Atatürk’ü de kendi ÅŸizofren, gerici sözlerine alet ederek baÅŸörtülülere “Ninjalar” - Evet hala bu ifadeyi kullanıyorlar, Batı cephesinde yeni ve orijinal bir hakaret jargonu bile yok – diyerek aÅŸağılıyordu. Videodaki kiÅŸi, kendisini bu ülkeye bir lütuf olarak görüyor olmalı ki, Türkiye’nin geriye gittiÄŸini ve bu ülkeyi terk edeceÄŸini de söylüyordu. CHP seçmeni profiline uygun görünen bu tür insanların sayısı hiç de az deÄŸil bu ülkede. Ve bunların bir kısmının rasyonel düÅŸünebilme yeteneÄŸi, hele de ucu ideolojiye dokunan bazı konularda günden güne erimekte…
Öte yandan neredeyse 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin sadece son 17 yılında eÅŸit vatandaÅŸ muamelesi görebilmiÅŸ, cadı avına, baÅŸörtüsü ve inanç düÅŸmanlığına maruz kalmaktan sadece birkaç yıldır kurtulabilmiÅŸ muhafazakar kitleler de, kendilerine hala “ninja” diyebilen insanları temsil eder konumdaki bir partinin iktidara gelmesini, ÅŸimdiye dek kazanılan hakların tehlikeye düÅŸeceÄŸi kaygısıyla istemiyorlar. Zira bir dönem bu ülkenin sahibi olduÄŸunu iddia eden Kemalist kesimin bir kısmındaki büyüyen, kabına sığmaz nefreti –yüzyüze karşılaÅŸmış olmasalar bile- iliklerine kadar hissediyorlar.
Velhasıl bu iki geniÅŸ toplumsal kesimin, memleketin bekası için olmasa da, kendi yaÅŸam tarzının bekasını korumak için –tıpkı ÅŸimdiye dek olduÄŸu gibi- sandık başına gideceÄŸine neredeyse eminim. Kanımca, ayrı bir beka tartışmasına zaten lüzum yoktu…
Öte yanda Kürt sosyolojisi var; bir yanda Kürtleri temsil ettiÄŸini söyleyen terör örgütü ve diÄŸer yanda da bu örgütün siyasi uzantısı olmakla eleÅŸtirilen bir siyasi parti. DüÅŸünün ki bu partinin eÅŸbaÅŸkanı Sezai Temelli “Kürdistan’da kazanacağız, batıda AK Parti ve MHP’ye kaybettireceÄŸiz” diye konuÅŸabiliyor. Oysa siyasi partiler seçim yarışına, kazanmak için girer; baÅŸka bir partiye kaybettirmek amacıyla deÄŸil. Ä°ttifaklar yapılır ama ittifakların da temel amacı kazanmaktır; karşı ittifaka kaybettirmek deÄŸildir...
Kaldı ki, HDP’nin yıllarca Kürtleri “Kart Kurt” mesabesinde görmüÅŸ bir ideolojinin siyasi yansıması olan CHP’yle de; milliyetçi-muhafazakar MHP’den sadece ton farkı olan Ä°YÄ° Parti’yle de sessiz bir anlaÅŸma içine girmesi ayrıca tartışmaya açık. ErdoÄŸan ve Bahçeli ikilisinin; hiç beka gibi bir seçim gündemi olmasaydı da, HDP’nin “AK Parti ve MHP’ye kaybettirmek” art niyetini açık etmesinden sonra, böyle bir hakkı doÄŸmuÅŸ olurdu.
Ancak dediÄŸim gibi, beka meselesi hiç gündeme gelmeseydi de, 31 Mart seçimleri genel seçim havasında geçecek; seçmen de sandığa genel seçim kriterleriyle gidecekti. Zira, hele de Türkiye gibi yüzlerce yıllık imparatorluk deneyimi bulunan ve bir ateÅŸ coÄŸrafyası üstünde oturan bir ülkede seçmen davranışını aday projeleri ya da çevresel faktörler deÄŸil, lider kültü belirler. Bu nedenle de “beka”yı tartışmayı çok da gerekli görmedim.
Seçim temennisine gelince; gizli ajandası olmayan, kin-nefretle hareket etmeyen, tek amacı vatandaÅŸa hizmet olan, samimi, dürüst adaylar kazansın...
Henüz yorum yapılmamış.