Kürsü
Hayrettin Karaman: Fıkhın içeriği yalnızca naslardan değil, bu naslara dayalı ictihaddan oluşur
Follow @dusuncemektebi2
Hayrettin Karaman- Yeni Åžafak
“Bilim sıfattan deÄŸil, akıldan kaynaklanır. Bilim, aklına, metoduna, araÅŸtırma enerjisine, çalışma disiplinine ve argümantasyon gücüne güvenen herkese açıktır. Tarihte her zaman, sıfatı ve diploması olmayan kiÅŸilerin ürettiÄŸi önemli eserler olmuÅŸtur. Sosyolojik hukuk okulunun kurucusu Roscoe Pound aslında bir botanikçidir. Klasik arkeolojinin önemli isimlerinden olan ve Strabo on the Troad kitabının yazarı
İlahiyat,Medrese,Fıkıh,Hoca, Roscoe Pound, Walter Leaf ,
bir bankacıdır.”
Bu ifade de sayın Gözlere’e ait. Åžu halde hukuk fakültesinden mezun olmadan da büyük hukukçu olmak mümkün imiÅŸ!
Sayın Gözler’in katılmadığım görüÅŸleri, tenkitleri, yorumları olabilir, bunlara bir diyeceÄŸim olmaz, ama aÅŸağıya alacağım cümlelerinin bilim ve tarafsızlık ile alakası yok:
“Hukuk fakültelerinde toplam 441 profesör var iken ilâhiyat fakültelerinde toplam 613 profesör, hukuk fakültelerinde toplam 229 doçent var iken ilâhiyat fakültelerinde toplam 357 doçent, hukuk fakültelerinde toplam 813 adet doktor öÄŸretim üyesi var iken ilâhiyat fakültelerinde toplam 1331 adet doktor öÄŸretim üyesi vardır. Bu rakamlar hayret vericidir. Türkiye’nin yolunu ÅŸaşırdığının da bir göstergesidir.”
“…ÖrneÄŸin Hayrettin Karaman’ın internet sitesi “Ä°slâm Hukuku Profesörü Hayrettin Karaman’ın Ä°nternet Sitesi” baÅŸlığını taşımaktadır. Oysa sayın Profesör, aynı sitede yer alan özgeçmiÅŸine göre, hukuk fakültesi mezunu deÄŸildir. Hukuk fakültesi mezunu olmayan bir kiÅŸi, hukukçu olamayacağına göre Ä°slâm hukukçusu da olamaz. Hukuk fakültesi mezunu olmayan bir Ä°slâm hukukçusu, tıp fakültesi mezunu olmayan bir “ortopedi uzmanı”na benzer.”
“Bu yanlıştan dönmek, Ä°slâm hukukunu ilâhiyatçıların elinden kurtarmak gerekir. Bu yanlıştan dönülemez ise, Ä°slâm hukuku “hukuk” olmaktan çıkar. “Hukukçu olmayan Ä°slâm hukukçuları”nın Ä°slam hukukuna verebileceÄŸi pek çok zarar vardır… Bu yaÅŸlı kuÅŸak fıkıhçılardan artık kurtulmanın zamanı gelmiÅŸtir. Onları ikna etmek mümkün deÄŸildir; kaldı ki onları ikna etmeye ihtiyaç da yoktur.”
Ä°ÅŸte bu cümleleri okuyucuya havale ediyorum, cevaba ve tenkide deÄŸer bulmuyorum.
Tenkit ve tashih edilecek daha birçok hususu -bir köÅŸe yazısında söz uzamasın diye- atlayarak son birkaç konu ile yetineceÄŸim:
“Fıkıh ve modern hukukumuz aynı aÄŸacın dalları gibidir. Yeryüzündeki hukuk, bir aÄŸacın dallara ayrılması gibi, kendi içinde çeÅŸitli “hukuk aileleri”ne veya “hukuk sistemleri”ne ayrılır. Ä°slâm hukuku da bu sistemlerden biridir… Hukukun kendisi kanun koyucunun ürünü olsa da, hukuk metodolojisi insan aklının ürünüdür; yani hukukçuların eseridir.”
Ä°slam hukuku laik-seküler-beÅŸeri hukuk sistemleri aÄŸacının bir dalı deÄŸildir; o, Peygamberlerin getirdiÄŸi ve bunun rehberliÄŸinde iÅŸleyen “Müslüman aklının” eseri olan aÄŸacın bir dalıdır.
“Romanist hukuk sistemde hukukçunun norma bakışıyla, Ä°slâm hukukundaki fıkıhçının nasslara bakışı arasında bir fark yoktur.”
Çok önemli farklar vardır. BeÅŸerî hukuk sisteminde mevzuat anayasa aykırı olamaz (olmamalıdır), ama mevzuat da anayasa da belli usullerde deÄŸiÅŸime açıktır. Ä°slam hukukunda (fıkıhta) beÅŸer eliyle nasların deÄŸiÅŸtirilmesi mümkün deÄŸildir, ayrıca ictihad yoluyla ulaşılan hüküm, müctehid ile onu taklid edenler bakımından amelî olarak nas gibidir; ictihad deÄŸiÅŸmediÄŸi sürece itikad ve amel yönünden dine dahildir.
“Fıkıh usûlünde deÄŸiÅŸme fikrinden korkmamak gerekir. Zira “fıkıh” baÅŸka, “fıkıh usûlü” baÅŸkadır. Fıkıh usûlü, fıkhın kendisi deÄŸil, fıkıh üzerine olan bilimdir. DiÄŸer bir ifadeyle “Ä°slâm hukuku” baÅŸka, “Ä°slâm hukuku metodolojisi” baÅŸkadır. Fıkhın içeriÄŸi, nasslardan oluÅŸur ki, bunlar Allah ve Peygamberi tarafından konulur ve dolayısıyla deÄŸiÅŸmezdirler. Fıkıh usûlü ise fıkhın içeriÄŸini oluÅŸturan nassların kendisi deÄŸil, bu nasları tasvir eden bir bilimdir ki bu bilim insan aklının ürünüdür ve dolayısıyla deÄŸiÅŸmeye ve geliÅŸmeye müsaittir. Fıkhın (nassların) koyucusu Allah ve Peygamberidir. Fıkıh usûlünün koyucusu ise insandır… “…EÄŸer disiplinleri (fıkıh) bir bilim ise, bu bilimin inanca referansla tanımlanması mümkün deÄŸildir. Bu açıdan, kanımca, Ä°slâm hukukçusunun Müslüman olması da ÅŸart deÄŸildir. Bir Hıristiyan veya inançsız bir kiÅŸi de Ä°slâm hukuku uzumanı olabilir... Bu kabul edilmedikten sonra Ä°slâm hukuku “bilim” sıfatına layık olamaz.”
Çok problemli ve alan ilminden uzak sözler.
Fıkhın içeriÄŸi yalnızca naslardan deÄŸil, bu naslara dayalı ictihaddan oluÅŸur ve bu ikincisi (içtihada dayalı fıkıh, doÄŸrudan nasların ifadesi olan fıkıhtan) çok daha fazladır. Fıkıh Usulünün oluÅŸumunun, beÅŸeri olup olmama bakımından fürû’unun oluÅŸumundan farkı yoktur. Usulde yer alan her kaide meÅŸru olabilmek için Kitab’a, Sünnet’e, ashâbın uygulamasına ve bunlara dayalı-geçerliÄŸini bundan alan- Müslüman aklına dayanmak durumundadır. Ashabdan itibaren Müslümanlar, vahyi nasıl anlayacakları, nasıl yorumlayacakları, fıkhı nasıl oluÅŸturacakları sorusunun cevabını Kur’an’dan ve Peygamberimizin açıklama ve uygulamalarından almışlardır. Ä°lâhîlik ve beÅŸerîlik (dolayısıyla deÄŸiÅŸme ve deÄŸiÅŸmeme) bakımından fıkhın fürû’u ile usulü arasında fark yoktur. Biz fıkıh ilmi derken “Ä°slâmî ilimlerden birinden” söz ediyoruz; bunun seküler bilim tanımına uyup uymaması önemli deÄŸildir. Batılı ve önemli hukukçular, Ä°slam hukukunun ele alındığı ilmî toplantılarda “Ä°slam hukukunu kendi hukuk bilimi ölçülerine sokmaya” çalışmamışlardır, onlar Ä°slam hukukunun orijinal/müstakil bir hukuk sistemi olduÄŸunu ve ondan kendilerinin de istifade edebileceklerini söylemiÅŸlerdir.
Henüz yorum yapılmamış.