Fatma Barbarosoğlu: Artan 'dindarlığımız' imanımızı değil ama kapitalizm ile muhabbetimizi gittikçe kavileştirdi
Follow @dusuncemektebi2
Yenişafak gazetesi yazarı Fatma Barbarosoğlu, restore edilmiş bir kurumdaki mescidin halini görünce ağladığını belirtti.
YeniÅŸafak gazetesi yazarı Fatma BarbarosoÄŸlu, restore edilmiÅŸ bir kurumdaki mescidin halini görünce aÄŸladığını belirtti.
Fatma BarbarosoÄŸlu, “Merdiven altı mescit” baÅŸlıklı yazısında, “Önce aÄŸladım. Dört metre kare alana serilmeye çalışılmış, alanın neredeyse iki katı olan eski, kirli halıya gözyaÅŸlarım döküldü. Namazım bozuldu mu? Bilmiyorum. O sıra namazımın bozulup bozulmadığını düÅŸünemeyecek halde idim. AÄŸlıyordum ölümüne aÄŸlayan bir insandan daha farklı deÄŸildi haleti-i ruhiyem” ifadelerini kullandı.
“Rahmetli hayatta iken. Burası henüz restore edilmemiÅŸken. Eski bir taÅŸ bina iken. Üst katta kütüphanenin hemen yanında kılardık namazımızı. Yine öyle zannettim” diyen Fatma BarbarosoÄŸlu, ÅŸöyle devam etti:
“MEZARA GÄ°RER GÄ°BÄ° GÄ°RDÄ°M”
“Bina restore edilmiÅŸ, giriÅŸ katı olabildiÄŸinde cicili bicili hale getirilmiÅŸ. Kırk çeÅŸit tatlının muhatabını beklediÄŸi ‘Turkish delights’, yerli yabancı turistlerin nazarına sunulmuÅŸ...
Her ÅŸey ne kadar da güzel, parlak, yeni ve cilalı...
Üst kata doÄŸru meyledince, kurumun emektarı ardımdan yetiÅŸti. ‘Hocam’ dedi ‘burada ÅŸey ediyoruz ARTIK.’
ÅžEY. ARTIK.
GösterdiÄŸi yere baktım.
Bakmadım dağıldım.
Dağılmış bedenimi,
Bedenimden çıkan kalbimi,
Kafatasıma isyan eden beynimi, dışarıda bırakıp prefabrik malzeme ile kapatılmış merdiven altına girdim.
Mezara girer gibi girdim. Dünyadan vazgeçer gibi girdim.
Buradan saÄŸ çıkmazsam, hüznünden ölenler ÅŸehit olur mu tartışmalarına vesile olurum belki diye girdim.”
“MERDÄ°VEN ALTI ÜRETÄ°M, MERDÄ°VEN ALTI Ä°BADET”
Fatma BarbarosoÄŸlu, “Hüzünden ölünmüyormuÅŸ, ölünseydi çoktan ölmüÅŸtüm” diyerek yazısını ÅŸöyle sonlandırdı:
“Henüz restore edilmiÅŸ tarihi binanın merdiven altı ‘mescidine’ nasıl sığacaktım? Kalbimi dışarıda bırakarak. Beynimi dışarıda bırakarak. Gözümü, kulağımı dışarıda bırakarak. Bıraktım.
Beni insan yapan ne varsa dışarıda bıraktım. Zikreden otlar gibi sallandım durdum, iki metre karelik zeminde en az iki katı büyüklükteki eski kirli halının üstünde. Vakitsiz rüzgar yemiÅŸ ekin gibi sallandım, eÄŸildim de doÄŸrulamadım.
Haksızlık etmeyelim, mescidin mekanına yapılan saygısızlık, tabelasına gösterilen ‘itina’ ile düzeltilmeye çalışılmıştı. Ä°ki metre kare merdiven altı için ‘pek sanatkarane’ bir ‘tabela’ hazırlatılmıştı.
Tabela çağı.
Açıl susam açıl.
Okulların kapısına tabela çakıyoruz Anadolu lisesi oluyor. Marketleri boÅŸaltıp tabela çakıyoruz özel üniversite oluyor. Merdiven altını kapatıp tabela çakıyoruz mescit oluyor.
Bu kadar aÄŸlayarak kıldığım bir namazım olmuÅŸ muydu? Ya da kıldığım namaz, namaz olmuÅŸ muydu? Gözyaşımın ve dahi namazımın içinde kop koyu bir dünya, gözlerimden akan yaÅŸ halıya düÅŸüyor, ama beni temizlemiyordu.
‘Ölümümüze’ aÄŸlıyordum, aÄŸladıkça feraha ereceÄŸime daha çok daralıyordum.
Sonraki günler aÄŸlamaya devam ettim. Merdiven altı üretim, sahte yelekler kaç mültecinin canını aldı.
Merdiven altı üretim, merdiven altı ibadet. Daha sırada kim bilir neler var merdiven altına girecek.
En ferah, en temiz mescidler alışveriÅŸ merkezlerinde lavaboların kenarına iliÅŸtirilen ‘mescidler’.
Pek ‘dindardık’ artık.
Artan ‘dindarlığımız’ imanımızı deÄŸil ama kapitalizm ile muhabbetimizi gittikçe kavileÅŸtiriyordu.”
Henüz yorum yapılmamış.