Sosyal Medya

Kürsü

Özlem Albayrak: Müslümanlara yönelik nefret suçlarının azalacağını ummak mümkün gözükmüyor

Özlem Albayrak- Yeni Şafak



Yeni Zelanda’da 51 Müslümanın ÅŸehit edilmesiyle sonuçlanan terör saldırısının üstünden iki hafta bile geçmedi, ama olay çoktan unutuldu bile. Oysa bu ilk deÄŸildi, görünen o ki, son da olmayacak. Son 10 yıl içinde Müslümanlara yönelik ölümle sonuçlanan nefret saldırılarından birkaç örneÄŸi geçtiÄŸimiz ÇarÅŸamba günü yazdığım Beyazların Terörü baÅŸlıklı yazıda hatırlatmış, ardından Batı toplumunda ırkçılığa, ayrımcılığa, nefret suçlarına yol açan Ä°slamofobi söyleminin 11 Eylül’den itibaren medya sivil toplum ve siyaset eliyle nasıl adım adım kurulduÄŸunu Cuma günü yazdığım Beyazların Terörü – 2 baÅŸlıklı yazıda izah etmeye çalışmıştım.
 
Beyazların nefret suçları iÅŸlemesine, terör eylemleri yapmasına zemin hazırlayacak denli etkili bu delilik atmosferi; 11 Eylül’den sonra baÅŸlatılan ve günümüze dek durmaksızın, ara verilmeksizin, ÅŸiddeti hafifletilmeksizin tekrarlanan Ä°slamofobi söyleminin kitlelerin kılcal damarlarına dek sirayet ettirilmesiyle kuruldu. Ä°kinci neden ise DoÄŸu’dan Batı’ya doÄŸru olan göçün, OrtadoÄŸu’nun karışması, ülkelerin istikrarsızlığa ve iç savaÅŸlara sürüklenmesi nedeniyle artması, mültecilerin Batı’ya akın etmeye baÅŸlamasıydı.
 
Bu durum, özelde Avrupa’nın, genelde tüm Batı’nın ayarını bozdu, siyaset kurumunu dahi çökertti, diyebiliriz. Bugüne dek Batı tarafından kurulan tüm çok kültürlülük, çok renklilik, çok inançlılık tezleri yokolma noktasına geldi. Bu deÄŸerleri savunan siyasetlerin halktaki karşılığı giderek azalıyor; meydan ırkçı, yabancı düÅŸmanı, nefret dolu siyasi aktörlere kalıyor. Batı’nın görece aklı başında, demokrat kesimleri de elbette bundan rahatsız ve mesele önde gelen yayın organlarında kamuya açık bir ÅŸekilde tartışılıyor.
 
Ancak hiçbir tartışma ve çözüm önerisi, Avrupa siyasetindeki öfke politikasının durdurulmasına yetmiyor. Göç ve AB karşıtlığı her yıl giderek yükseliyor. Son 20 yıl içinde Avrupa’da popülist partiler oylarını yüzde 20 oranında arttırarak, yüzde 30’ların üstüne çıkarttı. Üstelik saÄŸ popülizmin artması, sadece göçmenlere yönelik ırkçılığın artmasına neden olmadı, Avrupa’daki ulus-devletler arasında yeni gerginlikler oluÅŸmaya baÅŸladı.
 
Sözgelimi iki ay önce Türkiye’ye yönelik salvosuyla da hatırlayacağımız Ä°talya Ä°çiÅŸleri Bakanı Matteo Salvini, mültecilere “insan eti” diyebilecek denli ırkçı ve AB karşıtı konuÅŸmalarıyla BaÅŸbakan Giuseppe Conti’den rol çalıyor. Partisi Lega, seçimlerden üçüncü olarak çıkan Salvini, en son bir röportajında “Almanya’da yüzbinlerce göçmene yer olduÄŸunu söyleyen Merkel’in sosyal çatışma riskini önemsemediÄŸini” söylemiÅŸti.
 
Avusturya’da da durum farklı deÄŸil. BaÅŸbakan Kurz mültecileri Avusturya’dan uzak tutmak için elinden geleni yapıyor. Hükümet üyelerinden “iltica sorunu daha uzun süre çözülemez” yollu açıklamalar geliyor. Aynı hükümetin Ä°çiÅŸleri Bakanı Herbert Kickl ise, mültecileri kamplara kapatmak istediÄŸi için Nazilerden alıntı yapmakla suçlanmıştı. Almanya’daki aşırı saÄŸcı AFD de, ilk kez 12.6’lık oy oranı ve 94 milletvekiliyle ana muhalefet partisi olarak 2017’nin eylül ayında parlamentoya girdi. Kamuoyu yoklamalarında, bu partinin taraftarlarının sürekli arttığı görülüyor.
 
Fransa’da da benzer sonuçlar var. 2017’de Macron’a karşı kaybeden Le Pen Ulusal Cephe olan partisinin adını Ulusal BirleÅŸme olarak deÄŸiÅŸtirdi ve Le Pen ÅŸimdilik oyun dışı kalmış gibi gözüküyor olsa da, araÅŸtırmalarda, anketlerde Le Pen’in yeÄŸeni olan Marion Marechal’ın baÅŸkanlığa getirildiÄŸi bu yeni isimli eski ırkçı partinin giderek oylarını yükselttiÄŸi görülüyor. Macron’un Fransa’nın zaten nüvesinde varolan yabancı aleyhtarlığı ve Avrupa antipatisine bir süreliÄŸine ket vurduÄŸu ama bunun sonsuza dek sürmeyeceÄŸi ise, uzmanların Fransa ile ilgili gelecek tahminleri arasında bulunuyor.
 
Hollanda’yı da aşırı saÄŸcı, ırkçı Geertz Wilder’ın hem Türkiye, hem Müslümanlar, hem de göçmenlere yönelik ipe sapa gelmez sözleriyle tanıyoruz. Wilders’ın Özgürlük Partisi geçen seçimde Allahtan yüzde 13’lük oy oranıyla ikinci parti olabildi, ama Thierry Baudet’in Demokrasi Forumu adlı yeni partisinin Geert Wilders’ın partisiyle aynı çizgiyi izlediÄŸini ve bu partinin anketlerde Özgürlük Partisi’ni geride bıraktığını söyleyelim.
 
ÇoÄŸu kiÅŸi için dünyanın en huzurlu ve barışçıl ülkelerinden biri sayılan Ä°sveç’te de geçtiÄŸimiz Eylül ayındaki seçim sonuçları herkesi çok ÅŸaşırtmıştı. Seçimde popülist ve göçmen karşıtı Ä°sveç Demokratları Partisi 19.2 oy oranı ile ikinci parti olarak, 2014’e oranla oyunu 5 puan birden yükseltmiÅŸti. Danimarka da Ä°sveç’ten beri deÄŸil.
 
Avrupa siyasetinde durum buyken, insanın duyduÄŸu anda kanını donduracak denli vahÅŸi söylemlerin dillendirildiÄŸi göçmen karşıtı popülist saÄŸ siyasetin hemen tüm Avrupa ülkelerinde ikinci sıraya yükselerek merkeze oynadığı olduÄŸu ortadayken, gelecekten umutlu olmak da, Müslümanlara yönelik nefret suçlarının azalacağını ummak da mümkün gözükmüyor. 20. Yüzyıl’ın ilk yarısında bir dünya savaşına neden olacak denli yükselen anti-semitist politikalar, nefret söylemi, görünen o ki bu kez Anti-Ä°slamizm ÅŸeklinde bu kez Müslümanlara ve göçmenlere yöneltiliyor. Merkel’in onca umutsuz çabasına raÄŸmen AB’nin de sonunun fiili olarak gelmekte olduÄŸunu söylemeye ise bilmem gerek var mı?
 
Umalım da, aşırı saÄŸ popülizm ve nefret siyaseti Avrupa’ya yeni bir toplu delilik yaÅŸatmasın; dünyanın başına yeni bir bela daha sarmasın…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.