Sosyal Medya

Kürsü

Gökhan Özcan: Biz servetini çarçur ederek muhtaç hale gelen müflis tüccar gibiyiz sadece

Gökhan Özcan- Yeni Şafak



Pencereden bakıyorum, pırıl pırıl bir hava, güneÅŸ orada burada tek tük bulutların serpiÅŸtirdiÄŸi küçük gölgelikler dışında görebildiÄŸim her yeri aydınlatıyor. Pencereyi açıyorum ve yanıldığımı anlıyorum. Buz gibi bir hava açılan pencereyi fırsat bilerek içeriye hücum ediyor.
 
Bahçede seyrek de olsa güneÅŸe kanıp pembeli beyazlı çiçek açmış sabırsız aÄŸaçlar var. Zaman zaman esen sert rüzgar, yer yer savurup dökmüÅŸ çiçeklerini.
 
Kararsız, istikrarsız, dengesiz, iki dediÄŸi birbirini tutmayan havalardayız. GüneÅŸi görünce üstümüzdeki kalın giysilerden bazılarını çıkarıyor, sonra hava azıcık gölgelendiÄŸinde üÅŸüyüp tekrar giyiyoruz. Bu arada üÅŸütüp ÅŸifayı kapmazsak iyi...
 
Mevsimlerin dışımızdaki dünyayı sürüklediÄŸi bu ikilemler, bir baÅŸka ÅŸekilde zihinlerimizde de sürüp gidiyor. Bir ÅŸeylere inanıyor, onları yaÅŸamaya niyetleniyor; sonra içimizden dışımıza adım atar atmaz hayatın daÄŸdaÄŸasına kapılıp kavlimizi, kararımızı unutuyoruz. YaÅŸadıklarımız, yaÅŸamaya niyet ettiklerimiz, azmettiklerimiz deÄŸil; ardına takılıp gittiklerimiz çoÄŸu zaman...
 
Zamanın akışının hızlandığını, bizi peÅŸinde koÅŸturduÄŸunu, bizi hiçbir ÅŸeye yetiÅŸemez hale getirdiÄŸini söyleyip duruyoruz. Ama bir adım geriye çekilip bakınca gördüklerimiz çok farklı bir ÅŸey söylüyor bize; biz zamanı hovardaca harcıyor, boÅŸa tüketiyoruz. Elimizde hiç bir ÅŸey bırakmayan meÅŸgalelerle deÄŸil dakikaları, saatleri heba ediyoruz. O halde boÅŸ bir avuntu zamanın hızlanışı... Biz servetini çarçur ederek muhtaç hale gelen müflis tüccar gibiyiz sadece.
 
Duygularımız ve düÅŸüncelerimiz de farklı deÄŸil, benzer gelgitler orada da yaÅŸanıyor. Kimin neyi savunduÄŸu belli deÄŸil! Ne hissettiÄŸimiz, meseleler hakkında ne düÅŸündüÄŸümüz esen rüzgarlara göre mütemadiyen deÄŸiÅŸiyor. Herhangi bir ölçüsü, sınırı, durma noktası olmadan hem de...
 
ArÅŸivleri açıp, on yıl önceki herhangi bir gazeteye bir bakalım... Toplum olarak o zamanın güncel meseleleri hakkında bugün olduÄŸu gibi yine bir kaç farklı gruba ayrıldığımızı, aramızda çatıştığımızı, ülkenin gerilimini karşılıklı olarak yükselttiÄŸimizi göreceÄŸimiz neredeyse kesindir. Ä°çerik deÄŸiÅŸse de o güne ve bugüne ait iki fotoÄŸraf birbirine çok da uzak deÄŸildir. Bir farkla; o gün grupların birbirlerine karşı savunduÄŸu tezler büyük bir ihtimalle yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve zaman içinde her grup farklı noktalara savrularak dün inkar ettiklerini bugün sahiplenir, dün sahiplendiklerini bugün inkar eder hale gelmiÅŸtir.
 
Anlaşılıyor ki toplumsal yaÅŸantımızda gerilim, çatışma, iletiÅŸim eksikliÄŸi ve irtibatsızlık kalıcı... Ama roller sık sık deÄŸiÅŸiyor. Ve dahil olduÄŸumuz farklı toplumsal gruplar içinde oradan oraya savrulan bizler de, yeni rollerimize uygun ÅŸekilde dün reddettiklerimizi bugün kabullenir, dün savunduklarımızı bugün mahkum eder hale gelebiliyoruz. Bu ÅŸu demek aslında: KonuÅŸma balonlarımızın içine doldurduÄŸumuz sözlerin ne bir kalıcılığı ne bir sahiciliÄŸi var. Gün geliyor ÅŸu sözle dolduruyoruz konuÅŸma balonumuzu, gün geliyor ona hiç benzemeyen bu sözle...
 
Havaların sağı solu belli olmuyor, doÄŸru... Pencerenin içi baÅŸka, dışı baÅŸka iklimler yaşıyor zaman zaman... Ama mevsimlerin bu istikrarsız halleri geçiÅŸ dönemlerinde oluyor ve sonra düzeliyor. Oysa bizim duygu ve düÅŸüncelerimizdeki doldur boÅŸalt halleri istikrar kazandı sanki. Burada istikrar maalesef kötüye iÅŸaret ediyor ve çok temel bir istikametsizlik probleminin altını çiziyor.
 
Ä°nsanın yalpalaması, malûm, sarhoÅŸluÄŸuna alamettir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.