Sosyal Medya

O sabah sinagoga gelmiş 21 Musevi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hunharca öldürülmüştü

6 Eylül 1986 günü, her Cumartesi sabahı olduğu gibi, İstanbul Kuledibi’ndeki Neve Şalom Sinagogu’nda toplanan cemaat Şabat duasını yapıyordu.



09.17’de kapıdan fotoÄŸraf çekeceÄŸini söyleyen iki kiÅŸi girdi.
 
Yanlarında getirdikleri demir sopayı çıkarıp kapıyı kilitlediler, duayı yöneten hahambaşı yardımcısının olduÄŸu yere bir bomba attılar ve ardından üzerlerindeki kısa namlulu silahları çıkarıp etrafa ateÅŸ açmaya baÅŸladılar. Etraf can pazarına dönmüÅŸtü.
 
Saldırıda, ibadet için o sabah sinagoga gelmiÅŸ 21 Musevi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hunharca öldürüldü.
 
Üzerlerindeki bombaların patlamasıyla daha sonra Filistinli oldukları ortaya çıkan iki terörist de olay yerinde öldü.
 
Ve 17 yıl sonra.
 
15 Kasım 2003 günü, yine bir Cumartesi sabahı, yine Neve Åžalom Sinagogu. Åžabat duası ve bir çocuÄŸun 13’üncü yaÅŸ töreni (Bar Mitzva) için içeride 300 kiÅŸi vardı.
 
Saat: 09.14 sularında sinagogun önüne park etmiÅŸ bomba yüklü bir kamyonet infilak etti.
 
Åžehrin her yerinden duyulan büyük patlama, çevredeki her ÅŸeyi havaya uçurmuÅŸtu. Kapıda sinagoga girmek için bekleyen cemaat mensupları, güvenlik görevlileri ve çevredeki esnaftan 18 kiÅŸi hayatını kaybetti.
 
Daha önceki saldırı nedeniyle sinagogun etrafına kurulmuÅŸ güvenlik duvarı içeride ibadet eden 300 kiÅŸinin saldırıyı yaralanmalarla atlatmasına sebep olmuÅŸtu.
 
Ä°ki dakika sonra yine Åžabat duası için Musevilerin toplandığı Osmabey'deki Beth Ä°srael Sinagogu önüne park edilmiÅŸ baÅŸka bir kamyonet de patladı. Burada da ibadet için sinagoga gelmiÅŸ beÅŸ kiÅŸi hayatını kaybetti.
 
Saldırılarda hayatını kaybedenlerin hikayeleri az konuÅŸuldu, isimleri tanıdık isimler olmadığı için sanki baÅŸka bir ülkede yaÅŸanmış bir olay gibi davranıldı. 
 
Halbuki terörün kurbanları bu ülkenin insanlarıydı. Annette Rubinstein Talu sadece sekiz yaşındaydı. Yoel Kohen Ülçer 19 yaşında bir üniversite öÄŸrencisiydi. BeÅŸ aylık hamile olan 28 yaşındaki Berta ve onun Müslüman eÅŸi Ahmet, sinagog ve camiden ayrı ayrı yolcu edilmiÅŸlerdi.
 
BeÅŸ gün sonra Ä°ngiliz KonsolosluÄŸu ve HSBC bankalarının önündeki patlamalarda da 31 insan daha katledildi.
 
Saldırıları El Kaide üstlendi. Kamyonetlerin içindeki intihar bombacısı teröristler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çıkmıştı.
 
Gazetelere gönderilen bildiride Bush ve Batılı ülkelerin baÅŸkentleri yeni saldırılar için tehdit ediliyordu. Bir paragraf da Türkiye’ye ayrılmıştı:
 
“Sana gelince Türkiye... Haçlı ordularından ayrılıp, Ä°slami ulusa dönmenin zamanı deÄŸil mi? Ordunuzu Afganistan'dan çekmenin, Siyonistlerle tüm iliÅŸkiyi kesmenin, Irak için Amerika'ya asker saÄŸlamaktan vazgeçmenin ve Haçlı Atlantik Ä°ttifakı'ndan ayrılmanın zamanı deÄŸil mi? Biz, Türk hükümetini ABD'nin bir numaralı ajanı olarak görüyoruz. O halde, Bush ile barış arasında seçim yapmalı.’’
 
Her iki saldırının ardından dönemin hükümetleri terörü, ibadet eden insanlara saldırıyı lanetleyen açıklamalar yaptılar. Terörün dini ve ırkı olmadığını söylediler. BaÅŸbakanlar Hahambaşılığı’nı ziyaret etti. BaÅŸbakan ErdoÄŸan “Bu saldırılarla Türkiye’ye verilmek istenen mesajı ayağımın altına alıyorum” dedi. Cenazelerine bakanlar düzeyinde katılım oldu. Emniyet olayları kısa sürede aydınlattı, suçluları yakaladı.
 
Ama saldırılardan sonraki hafta Cumartesi günü Sinagoglar önünde Ä°stanbullular toplanıp Musevi komÅŸularıyla dayanışma içinde olduklarını göstermediler.
 
Meclis’te baÅŸbakanlar “Åžalom” diyerek baÅŸladıkları bir taziye konuÅŸması yapmadılar, ardından Tevrat’tan bölümler okunmadı.
 
Birinci haftasında ülkedeki tvlerde Hazanlar ilahiler okuyup, dayanışma için spikerler televizyona Kippa takarak çıkmadı.
 
Elinde bir çiçekle bir Sinagog’a gidip üzüntüsünü bildireni sinagog kapısı önünde pankartla nöbet tutanı da duymadık.
 
Saldırıların ardından komplo teorileri havada uçuÅŸmuÅŸtu. Herkes kendi meÅŸrebince faili bulmuÅŸtu. Mesela Dev Maden-Sen baÅŸkanı "ÖzelleÅŸtirmelerin olumsuz sonuçlarının basında yer aldığı ve aralıksız devam ettiÄŸi ortamda böyle bir terörist eylem, ekonomik tercihlerin tartışılmasını gölgeliyor" demiÅŸti.
 
Museviler, saldırıların yıldönümlerinde az kiÅŸinin katıldığı anmalar yaptılar. Sinagogların etrafındaki duvarlar biraz daha kalınlaÅŸtı. Cemaatten gençler ibadet günleri sinagog önlerinde gönüllü güvenlik görevlisi olarak çalıştılar.
 
Buradaki Yeni Zelanda- Türkiye karşılaÅŸtırmasının amacı böyle geleneklerin pek olmadığı bizi ayıplamak  deÄŸil, Yeni Zelanda’da gösterilen dayanışmanın deÄŸerini bir kere teslim etmek.
 
Yoksa, Yeni Zelanda’da siyasetçiler ve toplumun performansı, dünya ortalamasının da hayli üstünde bir insanlığın göstergesi...
 
Aslında bizim de gurur duyabileceÄŸimiz, insanlığımızı bütün dünyaya gösterdiÄŸimiz bir günümüz oldu.
 
 23 Ocak 2007 günü. 
 
Irkçı bir suikasta kurban giden Hrant Dink’in cenaze töreninin yapıldığı gün.
 
ÅžiÅŸli’den Kumkapı’ya yürüyen insan seli, bir günlük dayanışma için “Hepimiz Ermeniyiz” ve Hepimiz Hrantız” dövizleri taşımıştı.
 
Ama Ä°stanbul gibi çok kültürlü bir imparatorluk baÅŸkentinin sakinlerinin eline çok yakışmış o slogan için soldan saÄŸa neler söylenemedi ki...
 
“Bu kez CIA düdüÄŸü yerine, ellerine Hepimiz Ermeniyiz pankartları tutuÅŸturulmuÅŸ. Derin Devletin bugünkü temel sloganı: Hepimiz Ermeniyiz!" diyen de oldu,  “Hepimiz Ermeniyiz diye slogan atanların Türkiye’de Ä°slâm’ın köklerini kazıtacak büyük bir dalgaya zemin hazırladığını” ya da “Türkiye'nin devam etmemesi konusundaki planların da destekleyicisi olduklarını” söyleyen de. 
 
Camide bunun caiz olmadığını hutbede anlatan hocalar da oldu, hemen ardından “Hepimiz Mehmediz” diye yürüyüÅŸler organize edenler de.
 
Bir günlük dayanışma için sembolik olarak Ermeni olanlara hınç, üzerinden geçen 12 yıla raÄŸmen hala dinmedi.
 
Daha geçenlerde Türkiye Barolar BirliÄŸi baÅŸkanı “ÇaÄŸdaÅŸlık ve modernlik uÄŸruna 'Hepimiz Ermeniyiz' diyerek, kendini Batı dünyasına kabul ettirmeye çalışan, aslında iÅŸgal altındaki Ä°stanbul’un aydınımsı bir devamı olan malumlara inat bugün diyoruz ki hepimiz Türküz” dedi. 
 
Ama ne tuhaftır, 12 yıl önce bir günlüÄŸüne Ermeni olanlardan rahatsız olanların bir kısmı bir haftadır Yeni Zelanda’daki dayanışma görüntüleri için takdirlerini ve hayranlıklarını dillendiriyor.
 
Herhalde siyasi narsisizm buradaki çeliÅŸkinin görülmesini de engelliyor.
 
Çünkü empatinin sadece bize karşı yapılanını, bizim hislerimizi okÅŸayanını seviyoruz.
 
Aynı narsizmle, Yeni Zelanda’daki saldırının bile esas hedefinin Türkiye ve Türk milleti olduÄŸu bile büyük bir özgüvenle söylenebildi.
 
Ama herkesin insanlık sınavı ayrı.
 
Yeni Zelandalılar bu insanlık sınavından teröre prim vermeden, teröristin manifestosuna cevap yetiÅŸtirmeye çalışmadan, ardında bıraktığı terör videosunu her yerden silmeye çalışarak, hiçbir önyargıya kapılmadan, büyük bir özgüvenle Müslüman komÅŸularıyla dayanışarak baÅŸarıyla geçiyorlar.
 
Bize düÅŸen de önce kendi insanlık sınavlarımızdan baÅŸarıyla geçmek...
 
YILDIRAY OÄžUR KARAR

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.