Kürsü
Ali Haydar Haksal: Irkçı ve Türkçü bir anlayışın giderek ağırlık kazanması en kaygı verici olanı
Follow @dusuncemektebi2
Ali Haydar Haksal- Milli Gazete
Genellemelerde bulunmak sağlıklı ve doğru olmadığını biliyoruz. Fakat toplumların bulundukları yol istikametleri, tutumları, davranışları genellemeler konusunda fikir verir.
Biz bu dönemin insanıyız, yani bu yüzyılın. GeçmiÅŸ zaman geçip gitmiÅŸtir, geçmiÅŸte yaÅŸayanların sorumlulukları onları baÄŸlar. Onlar zaten olumlu ya da olumsuz onun hesabını veriyorlar vereceklerdir. Bu dönem insanı ile ilgili olarak da toplum önünde bulunanlar sorumludurlar. Çünkü onların yükümlülükleri, konumları belirleyici oluyor.
Sorumluluk taşıyanların omuzlarındaki yük çok ağırdır. KiÅŸi hem kendinden hem de içinde bulunduÄŸu toplumdan sorumludur. Bu kimselerin hemen her birinin alanları bulunuyor.
Åžu zamanda toplumun önünde bulunanlar daha çok siyasiler görünüyor ne yazık ki! Bu, yadırganacak ama ne yazık ki böyle. Büyük bir toplumu yönetenlerin ağır yükü veya sorumluluÄŸu bilinenden çok daha fazla.
Ne yazık ki en az güven veren de bu kesim. Toplum önündeki karakterler de tek ele alındıklarında, geçmiÅŸlerinden bugüne nasıl bir yol üzerinde bulundukları ya da baÅŸlangıçtaki insan ile bugünü arasında ne gibi deÄŸiÅŸimler olduÄŸu gözlemlenir ve araÅŸtırılırsa hiç de insana güven vermeyen kimseler olduÄŸu görülecek.
Bu tiplerin deÄŸiÅŸimlerinin nedenleri nelerdir? Dünya gerçekleri karşısında yer ve konum deÄŸiÅŸtirme mi? Ağır ve zorluklara direnemeyiÅŸ mi? GeçmiÅŸlerinde bulundukları dönemler sadece birer araç ya da atlama taşı mı? Bulundukları yerin, makamın zevkini yaÅŸama mı, tadına varma mı? Bu ve benzeri sorular çoÄŸaltılabilir.
Ä°nsan bu denli kendini yadsıyabilir mi? GeçmiÅŸlerinden bugüne eylemleri bir tartıya konulsa ne kadar güven verilmeyecek insanlar oldukları anlaşılabilir. Fakat onların kiÅŸilik örnekleri insanları da maalesef etkiliyor ve kendilerine benzetiyor.
En kaygı veren de kalem, söz ve düÅŸünce sahiplerinin korkmaları, ya da çıkara teslim olmaları. Yanlışlıklara ses çıkaramayışları. Sıralanan nedenler geçerli deÄŸil onlar özellikle çok daha ağır bir sorumluluk altındadırlar.
BatılılaÅŸma sürecinden beri siyasilere zaten güven yoktu. Nedeni yabancı düÅŸünceler ile bu topluma kendilerini kabul ettirme adına bin türlü hallere girmeleriydi. Siyasiler yalan ile özdeÅŸ konumdaydılar. Yalan ile siyasa bir birinin özdeÅŸi görülüyordu.
Belli bir dönem bu anlayış bir anlamda yitti. Ancak yeniden ve tamamen eskiye dönüldü. Kaygan bir düzlemde saÄŸlıklı olmayan bir anlayış egemen oldu.
Çünkü bu milletin deÄŸerlerini kısmi olarak uygulama ama asıl özden asla vazgeçemeyen bir anlayış ağırlıkta. Milletin deÄŸerleri ile birebir örtüÅŸen bir bakış ne yazık ki yok.
Kapitalizmin en ağır yaÅŸama tarzını sürdürüyor, adaletsizlik, hakkaniyetsizlik, zulüm ve baskı fazlasıyla devam ediyor. GeçmiÅŸteki saÄŸ siyasal anlayış ile ÅŸimdiki arasında fazla bir farklılık yok. Åžimdi daha muhafazakâr, baÅŸörtü sorunu olmayan bir dönem. Aradaki en temel fark da bu.
Müslümanların dünyevileÅŸmeleri ve dahası ırkçı ve Türkçü bir anlayışın giderek ağırlık kazanması en kaygı verici olanı. Bunlar da toplumun önünde yer alan pragmatist siyasilerden kaynaklanıyor.
Çok çeliÅŸkili bir süreçteyiz. Sol diye bilinen kesimin giderek saÄŸ ve biraz da muhafazakâr alana geçiÅŸi, muhafazakârların ise ırkçı ve çıkarcı bir alana tornistan etmeleri tuhaf bir durum. Milletimizin öz deÄŸerleri ise bu karmaÅŸada karşılık bulmuyor dense yeridir.
Güven, sadece belli bir kesim için geçerli bir karakter oluÅŸturmaz. Öyle ya da böyle toplumun bütün kesimleri katılmasalar bile en azından hakkaniyet ve adalet uygulamalarından nasiplerini alabilen ya da bu gibi konularda eleÅŸtiriye yer vermeyecek bir anlayış oluÅŸturmak ve bunu kabullenmek gerekiyor. Tartışmalara kapı aralamayan bir hakkaniyet ile insanın güven duyabileceÄŸi bir karakter oluÅŸturmak zorunlu. Ne yazık ki bundan yoksunuz.
Henüz yorum yapılmamış.